Şair-yazar Güven Turan'ın son kitabında ilgi çekici bir iddiaya yer verildi. Kitapta ünlü Rus şairi Mayakovski'nin Nazım Hikmet için 'dönek Türk' dediği belirtildi.
Abone olTDK Roman Ödülü ve Altın Portakal Şiir Ödülü başta olmak üzere bir çok önemli ödülü kucaklayan şair, yazar ve eleştirmen Güven Turan'ın denemeleri ve kendisi ile yapılan konuşmaların yer aldığı "Süregelen" isimli kitap Yapı Kredi Yayınları arasından çıktı. Pek edebiyatçıya ve eserlerine ilişkin bilgiler, anekdotlar ve değerlendirmeler içeren kitabında Turan, Nazım Hikmet'i bir Rus modernisti olarak tanımlıyor ve onun bir çok sanat akımı içerisinde yer almasının tepkilere neden olduğunu belirtiyor. Vladimir Mayakovski'nin, Hikmet'in insan psikolojisini reddettiği için fütürist topluluktan ayrılıp, konstrüktivizmi benimsediği sırada onu "Dönek Türk" olarak lanse ettiğini anlatıyor. İki şairin şiiri arasındaki benzerlik Nazım Himket'in Mayakovski'den etkilenmesinden kaynaklanır. Hikmet, Mayakovski'nin şiirini kendine örnek aldığını açıkça ifade etmiştir.
İsim ve konularla Süregelen
Güven Turan'ın kitabında şiirden romana, okumaktan, yemek ve içmeğe kadar bir çok konu ve Tanburi Cemil Bey'den, Nazım Hikmet'te, bir çok önemli sima ile ilgili yazdığı denemeler bulunuyor. Ayrıca, birbirinden bağımsız bir çok eser üzerine yazdığı kritikler de kitapta geniş yer tutuyor. Bu kitaplar arasında, Leyla Erbil'den Karalığın Gücü; Bilge Karasu'dan, Narla İncire Gazel; Yaşar Kemal'den Hüyükteki Nar Ağacı; Oktay Rıfat'tan Danaburnu da yer alıyor.
Cansever'in 'penguen' takıntısı var
Turan, Edip Cansever'in şiirsel kimliğini anlatırken, onun şiirlerinde en çok hayvan kullanan şair olduğu espitini de okuyucularla paylaşıyor. Özellikle "penguen"in onun şiirlerinde takıntılı bir biçimde yer aldığını ve toplam 72 farklı hayvanı dizelerinde kullandığı şiirlerinden verdiği örneklerle anlatıyor. Kitabında, hırçın, kavgacı, melankolisini içkiyle boğmaya çalışan ve cehennemi ölmeden yaşayan Osmanlı bir Faustus olarak nitelediği, Tanburi Cemil ile onu hayranlıkla dinleyen Yahya Kemal'in ortak yönlerinin bir hayli fazla olduğuna dikkat çekiyor. Her ikisinin de Batı'yı iyi bilen, Doğudan kopmayan, her iki sanat kutbunu gerilimli karşıtlıklar dengesine oturtup birbirine karıştırmaktan geri kalmadıklarını için bu denli başarılı olduklarının da altını çiziyor.
Dilin kıymetini bilelim
Dil psikoljisine ve dilin yanlış kullanımlarına eserinde oldukça geniş yer veren Turan, bize ilkokuldan beri öğretilen eş anlamlı kelime kavramının aslında olamayacağını iddia ediyor. Bazı kelimelerin hüzün ve sevinç yükünün eş anlamlısı olarak bilinen kelimenin taşımasının olanaksızlığını eş anlamlı olarak bilinen "hazan, sonbahar ve güz" kelimeleri üzerinden anlatıyor. Bu bağlamda, edip ile yazarın kavramlarının farkını açımlarken, Osmanlı'nın edip ve muharrir ayrımının reddedilip ikisi yerine de "yazar" kelimesinin kullanılmasınını çok büyük bir hata olduğuna işaret ediyor.
'Cahil şiir yazmak istiyorum'
Yapıt peşinde koşuyorum hala, eski kafalıyım diyen Turan, kötü şiirden ziyade genelgeçerlik ölçüsüsü yaratıp, farklı ve iyi şiiri kovabilecek gücü olduğu için sıradan şiiri tehlikeli bulduğunu belirtiyor. Şiirin felsefi boyutunu artık düzyazıya bıraktığını söyleyen ve dönüştürücü gücüne inanmayan Turan, "cahil şiir yazmak istiyorum" diyerek şaşırtıyor.
Haber: Elif Yıldız
Kaynak: