BIST 9.660
DOLAR 34,62
EURO 36,23
ALTIN 2.917,74
HABER /  GÜNCEL

Nas'tan itiraf: 'Tantan terör estirdi'

İnternet Haber yazarlarının, ANAP lideri Nas ile söyleşisi sürüyor. Nas bu bölümde Turgut Yılmaz ile Sadettin Tantan'a ilişkin çok konuşulacak açıklamalara imza atıyor.

Abone ol İrfan Sapmaz-Türkiyede siyasete girmek için lidere yakın olmak çok önemli. Siyasete girebilmek için muhakkak ki lidere çok yakın olmak lazım. siz bunu mu yıkmaya çalışıyorsunuz?

Nesrin Nas-Aynen öyle.. Ben lider kanalıyla siyasete girdim bunun da altını çizeyim. O zaman da söyledim. Yani Mesut Yılmaz beni ensemden tutup seçilecek yere koymasaydı, değil milletvekili olmak, o dönemde Anavatan Partisi'nin herhangi bir ilçesinin kapısından içeri sokmazlardı. İstanbul İl Başkanım Sibel Çarmıklı çok daha iyi bilir bunu. O nedenle sorun partiyi halka açmak, halkın kendi partisi olarak görmesini sağlayacak, halkın rahatlıkla içeri girebileceği üye olabileceği üye olduğu anda da seçme seçilme, her yere aday olma aday olduğunda da özgür bir seçim ortamında aday adaylığından adaylığa seçilme imkanına sahip olması lazım.
İrfan Sapmaz -Peki  nasıl bir mekanizma düşünüyorsunuz. Atıyorum Kartal mahallesinde güçlü bir isim var. Nasıl getireceksiniz halkın önüne? Böyle bir mekanizma mı kuruyorsunuz ne gibi çalışmalarınız var?

Nesrin Nas- E tabi siyaset biraz kanaat önderliğiyle yapılır. Önce o toplulukta kanaat önderi olabilecek kişilere ulaşıp onların görüşlerini alıp, bütün bunları dikkate almak lazım. Yeniden üye yazım sürecine giriyoruz. Bundan sonrası için o altyapıyı oluşturmaya çalışıyoruz. Vereceğimiz yeni üyelik kartıyla her yere üye olma seçme seçilme hakkını doğrudan doğruya veriyoruz. Bütün siyasi partilerde delegeler şöyle seçilir. İlçe kongresi yapılır. İlçe kongreleri kendi delegelerini oluşturur. Üyeler delegeleri oluşturur, delegelerden ilçe yönetimi seçilir. İlçelerde iyi delegeleri seçer iyi delegeleri genel kurul delegelerini azalta azalta gelirler. Şimdi giderek piramiti daralttığınız bir yerde müdehale etmeniz çok kolaydır. Çünkü İlçeler kişileri belli sayıda tutarak 400 delegenin üzerine çıkmamakta. Siyasi partiler kanunu da buna imkan vermiştir. Yani 400'ün üzerinde üye yoksa herkes otomatik delegedir demiştir. O nedenle ilçeler kendilerini sağlama almak için 401. üyeyi yazmazlar. Herkes otomatikman delege olsun diye ama bu kontrol mekanizması bu şekilde otomatik olarak kendi içinde sağlanmıştır. Ben diyorum ki böyle değil. Biz bunu merkez karar da kabul ettik. Bu tüzük değişikliği ile ilçe ve il üst kurul delegesi aynı anda seçilecek. Üç sandık koyulacak. Örnek veriyorum; Sibel Hanım ilçe delegeligine de aday olabilecek, il delegeliğine de üst kurul delegeliğine de aday olabilecek. Adaylıkların tabanı geniş tutulacak, ona göre genel merkezin ve üst yönetimin kontrol altında tutamayacağı bir delege yapısı ortaya çıkacak. Bunu çok önemsiyoruz. O zaman genel başkanı da ciddi bir şekilde çalışmaya ve sürekli olarak denetleyecek yapıyı kurarak çalışmaya sevk edecek. Hemen ilk yaptığımız kongrede ben buna ulaşabileceğimiz hedefinde değilim.

İrfan Sapmaz- Böyle bir durumda kendi kendinizden, yanı konumunuzdan korkuyor musunuz?

Nesrin Nas -Bu konuda uyarılar alıyorum. Merkez kararda da bile uyarıldım ki bunlar tutanaklarda vardır. "Sayın genel başkan bunu böyle yapıyorsunuz ama bu sizin aleyhinize olur" diye uyarılar aldım. Ben olağanüstü kongre toplamayı kolaylaştırdım. Üyelerin %51'inin imzasıyla olağanüstü kongre toplanıyordu önceleri. Meclis tüzüğümüzde. Şimdi %20 imzayla olağanüstü kongre toplanıyor. Yani parti biraz göz önüne gelmeye başladığında toplar beni devirebilirler. Olabilir. İlk başta bu sıkıntılar yaşanabilir. Ama zaman içinde bu kurumsallaştıkça oturacaktır.

Hadi Özışık- Nesrin hanım konjektörü Anavatan Partisi'nin iktidarına şu anda uygun görünmüyor. Öyle bir şart yok ortada. Siz aynı zamanda iş kadınısınız. Ne işiniz var sizin niye kendinizi bu kadar yoruyorsunuz?

Nesrin Nas- Ben siyasete de öyle girdim. Birilerinin birşeyler yapması gerek diyerek konuşuyorduk. O birilerinin kim olduğunu uzun bir süre bulamadık. Sonra çok önemli bir hata yaptığımızı farkettik. O birileri aslında bizdik. Kendi geleceğimiz için çocuklarımızın geleceği için birilerinin uğraşması lazım. En azından bunu yapabilmek için çalışıyorum.

Hadi Özışık- Eşiniz TABA'nın aynı zamanda başkanı.. Basında çıkan haberlere göre eşiniz AK Partiye oy vermiş. Eşinizin AK Parti'ye yakınlığı gibi birtakım şeyler konuşuluyor. Yani eşinizin, "Ben AK Partiye oy verdim" demeci çıktı gazetelerde.

Nesrin Nas- Hayır öyle bir şey demedi. Şimdi bakın.. TABA başkanı olduktan sonra basınla yaptığı bir kahvaltıda hükümetin Avrupa Birliği konusunda ortaya koyduğu iradeyi doğru bulduğunu mevcut ekonomik programı doğru bulduğunu anlatmış eşim.

Hadi Özışık-Siz doğru buluyor musunuz?

Nesrin Nas-İradeyi doğru buluyorum ama zamanlama konusunda ve detaylar konusunda ciddi eleştirilerim var. Eşim, mevcut programı izleme konusunu doğru bulduğunu, ama AK Parti'nin kapsamlı bir Türkiye projesine sahip olmadığını belirtiyor.Kapsamlı ve kavrayıcı bir Türkiye projesine sahip olmadan günübirlik çözümlerle uzun vadede yol alyınamayacağını söylüyor orada manşete. Bende gazeteci olsam bende aynı şeyleri yapardım. Bu haberi okutup "genel başkanın kocası AK Partiyi övdü" diye çıktı. "AK Parti ye oy verdim" diye herhangi bir şey yok.

Hadi Özışık- Sıkıntı yaşadınız mı bu haberden sonra ?

Nesrin Nas-Evet biraz sıkıntı yaşadım..

Hadi Özışık- Dediniz mi niye bu tür demeçler veriyorsunuz diye? Ya da "daha dikkatli ol bu tür demeçler verme" dediniz mi mesela?

Nesrin Nas -Ben onun ne kadar dikkatli olduğunu biliyorum ama ben onun haber çıktıktan sonraki tepkisini anlatayım size isterseniz. Sabah kalktık kahvaltı yapıyoruz birlikte. Havada güzel bahçedeyiz. Gazeteyi açtım kendisi görmüyor. Başlığı okumaya başladım. "ANAP Genel Başkanının eşi AK Parti'yi övdü" diye okudum. Önce şöyle bir baktı ve "Yaaaa" dedi "Öyle yazsalar ne kötü olur" dedi. "Tabi canım öyle olur sahi mi bunda samimi misin?" dedim. Gazeteyi gösterdim "bak buyur" dedim. "Ben öyle bir şey demedim" diyerek bağırmaya başladı. Bunun üzerine benim daha fazla konuşacak birşeyim kalmadı

Süleyman Özışık- Nesrin hanım. Bu söylenti uzun zamandır kulağıma geliyor ama yazmadım. Bunun cevabını da gerçekten merak ediyorum. Medyada günlerdir "Kabinede bir revizyon düşünülüyor" diye haberler çıkıyor ve iktidar partisi de bunu yalanlamıyor. Yine medyada yer alan bilgilere göre revizyon için ismi sayılanlar arasında eski ANAP'lı Erkan Mumcu da var. Erkan Mumcu ismi olunca söylentilerin ardı arkası kesilmiyor haliyle. Şimdi benim edindiğim kesin bilgilere göre, ANAP'ın içinden bazı kişiler Erkan Mumcu'ya, "Gel ANAP'ın başına geç" diye teklif götürdü. Erkan Mumcu'nun da revizyon olması ve AK Parti'den dışlanması durumunda kendisiyle birlikte hareket eden ve AK Parti'de adı muhalif olan 10 milletvekili ile birlikte ANAP'a geçme gibi bir düşüncesinin olabileceği sık sık konuşuluyor. Bu konuda ne diyecekiniz?

Nesrin Nas- Bu söylentileri bende duyuyorum. Şu anda Anavatan Partisini ben, genel başkan yardımcıları ve merkez karar kurumsal olarak temsil ediyoruz. Yani kurumsal olarak herhangi bir teklif gitmedi. Ama Anavatan Partisi'nin içinden bazı arkadaşlar bu teklifi götürmüş. Bizim haberimiz olmadan yani.. Şu anda tabiki siyasette herkes bir takım arayışlar içinde. O nedenle götürmüş olabilirler. Buna da saygı duymak gerekiyor.

Hadi Özışık- Net bir şey duydunuz mu?

Nesrin Nas - Sizin söylediğiniz türde söylentiler hemen heryerde var. O nedenle falan şunu götürdü diye bir şey duymadım. Yani isim veremiyorum. Ama "Hayır efendim, teklif götürülmedi" de diyemiyorum.. Geçen gün bana gelen bir telefonda, Lütfullah Kayalar'ın da Anadolu'yu dolaştığı bilgileri geldi. Galiba olağanüstü kongre isteyecek. Bu da bir duyum. Böyle durumlarda siyasette çok söylenti olur. O söylentilerin hepsini ciddiye alıp hareket edemezsiniz. Kaldı ki çok samimi görüşümdür, bu tür girişimler olursa ben bunu büyük bir memnuniyetle karşılarım. Demek ki ANAP'a inanç ve ANAP'ın misyonuna olan güven devam ediyor ki mevcut durum iyi gitmiyor el koyalım diyor birileri diye düşünürüm ve bu da beni memnun eder.

Hadi Özışık-O zaman mührü teslim etmeye hazırsınız..

Nesrin Nas-Hayır hazır değilim. Ama parti içinde partiye sahip çıkan kişilerin kimileri gelirler Osman bey Cevat bey Sibel hanım biz bu parti için çalışmaya hazırız der çalışır. Kimiside ben genel başkan olarak çalışacağım der en iyi o şekilde hizmet ederim der.Kişinin kendine biçtiğine bağlı bu tür şeyler. Partiye dinamizm kazandırır. Yani ben bunu muhalefet, saçma, diye yorumlamak istemiyorum.

Hadi Özışık-Mesut bey ile aranız nasıl görüşüyor musunuz?

Nesrin Nas-İyi görüşüyoruz.

Baki Karakol-İnanın Anadolu insanı Mesut Yılmaz'ı gördüğünde böyle bakar gözünün içine sevgiyle. Turgut Yılmaz'ı gördüğünde "aman nereden çıktı bu" diyor. "İki kardeş ama çok farklı" diyor Bunları saptadığınızı ben çok iyi biliyorum ama eleştirmiyorsunuz.

Hadi Özışık-Mesut Yılmaz 'a mı sevgiyle bakıyorlar?

Baki Karakol- Evet. Neyse. Şimdi ben ben Nesrin hanımdan, ANAP analizi gibi Türkiye analizi istiyorum. Ondan sonra dışarıya Amerika gezisine değineceğim. Tufan Türenç beyin yazdığı yazıda dıştan görünen Türkiye endişenizi öğrenmek isterim.

Nesrin Nas-Aslında Türkiye analizi de ANAP'ın amacı içinde çok örtüşüyor..

Hadi Özışık-Türkiye ANAP'a mı benziyor şu anda ?

Nesrin Nas- E benziyor tabi. Bakın hepsi benzer. Bu bileşik kaplar misali çok klasik bir laf belki ama maalesef öyle. Yalnız çok temel bir şey söyleyeceğim. Dış politikada da bu önemli. Amerika sorunuzda da bu önemli. Benim önemsediğim ve temel bir sorun olarak gördüğün şu ve çok üzülerek gördüğüm Türkiyenin entelektüel birikimi maalesef yeterli değil. Sık sık darbelerle kesilen demokratik süreç, bu darbeler sonunda tasarladıkları kendi iç dünyalarında varolan ona uyan insan yetiştirme arzusu, eğitim sistemini ona göre oluşturmuş olmaları, bütün bunlar ne yazık ki Türkiyenin entelektüel birikimini son derecede geride bırakmış. Toplum olarak, bir bütün olarak entelektüel birikiminiz yeterli olmazsa siz kendi programlarınızı kendiniz yapamıyorsunuz. Kendi önceliklerinize sahip olamıyor, bunları ortaya koyamıyorsunuz. Bunları yapamadığınız zaman kriz anında hep dışarıdan gelen o dinamiklere, dış dinamiklere muhtaç hale geliyorsunuz. Çünkü o iç dinamikleri yok etmişsiniz. Bu programlarla da ekonomide de böyle avrupa birliği projesinde de böyle. Bu maalesef Türkiye’nin Ortadoğu da yada genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Irak projesinde de böyle. Avrupa birliği sürecinde, önümüzdeki en önemli engel olarak ben bunu görüyorum. Kısacası demin sizin sorduğunuz gibi, evet Türkiye ANAP gibi..

Süleyman Özışık - Bir önceki hükümette AK Partinin iki hükümetini saymazsak iktidardaydınız. Türkiye ekonomik anlamda en kötü dönemini o zaman yaşadı. Bunda ANAP'ı sorumlu görüyormusunuz. Bunu şu açıdan soruyorum. O dönem bir içişleri bakanınız vardı Sadettin Tantan diye. Gerçi "Mesut Yılmaz kimseyle takışmadı kimseyi göndermedi" dediniz ama Sadettin Tantan vakası da yaşandı. Bunu unutmamak gerekiyor. O dönemde İçişleri Bakanı olan tantan, neredeyse yanından geçen tüm işadamlarını ensesinden tutup "Şunu yaptın, şöyle yaptın" gerekçeleri ile.Türkiye'nin lokomotifi sayılabilecek onlarca insan hapse atıldı ve bugün hepsi teker teker çıkıyor hapisten. Sizce o dönemde ANAP'ın özellikle de Sadettin Tantan'ın bu kaos ortamının oluşmasında, bu güvensizliğin oluşmasında bir payı var mıdır? Ek olarak da şunu soracağım. Mesut Yılmaz'la Sadettin Tantan'ın çekişmesinde hangi taraf haklıydı size göre?

Nesrin Nas-Şimdi aslında iki tarafın da kendi bakış açısına göre haklı olduğu hususlar var. Ama o kaos ortamı Sadettin Tantan Mesut Yılmaz çekişmesiyle başlamadı. Yani orası pik noktasıydı.

Süleyman Özışık-Tantan o dönemde doğru yaptı mı ?

Nesrin Nas-Hayır doğru yapmadı. Tantan benim çok yakın bir dostumdu o dönemde .İş adamlarının tutuklanmasında, gözaltına alınış biçiminizden, yargılanma biçimine kadar iki şeyi gözetmek zorundasınız. 1- hukuğun evrenselliğini, 2- subjektiviteyi mutlaka gözetmek zorundasınız. Maalesef çok ciddi ihlallerle bunlar yapıldı. Yani henüz sanık olmayan kişiler sanık olarak lanse edildi. Bu sürecin kendisine de zarar verdi. O arada gerçekten suçlu olanlar da o kaotik ortamdan yararlanarak dışarı çıktılar. Yani gerçek suçluları ayıklayan bir delillendirme bir araştırma mahkeme kararlarıyla tutuklama süreçleri başlatılmadı. Ondan sonra gelen AK Parti hükümeti bile bir dolu af çıkarmıştır ekonomik açıdan. Sırf bu kaos ortamını geride bırakabilmek için. Çünkü bu tür kaos ortamları sonunda çok geniş kapsamlı aflara yol açmıştır.

Hadi Özışık-Hangi aftan bahsediyorsunuz?

Nesrin Nas-Vergi affı.. Vergi barışı. Bunun içinde Nereden Buldun Yasası'nın kalkması. bu tür aflardan bahsediyorum..

Hadi Özışık-Şimdi orada biraz haksızlık ediyorsunuz Sizin partiniz bir gecede kararlaştırdı. Elimizi ayağımızı kesti kimse kımıldayamadı. Sizde iş kadınısınız. Bir sabah kalktık ki, yüzde 70 fakirleşmişiz. Kurumlar ayakta durmakta zorlandı. Vergi ödeyemez duruma geldik, yüzbinlerce işyeri kepenk indirdi, iflas etti.

Nesrin Nas- İktisatçıların önemli birtanımlaması vardır. Bu çok ciddi bir ahlak riskini gündeme geldi.Türkiye kaç defa vergi affı yaptı benim bildiğim kadarıyla 5 defa.. Her vergi affından sonra Türkiyenin vergi toplama performansı düşmüştür. Bu istatistiklerde vardır alın inceleyin şimdi. O nedenle Tantan orada hata etti.

Hadi Özışık- Sizin döneminizde kaç defa vergi affı getirildi.Yani ANAP döneminde? 83 yılından itibaren? Aslında ben şunu öğrenmek istiyorum ben burada ticarette yapıyorum aynı zamanda. Bu bizim işimiz internet haberciliği aynı zamanda ticaret. O dönemde kolumuzu kestiler vergi inanılmaz ,fiyatlar artıyor fukaralaşmışsın borç altındasın vergi veremiyorsun. Elektrik borcunu veremiyorsun, su borcunu veremiyorsun, telefon borcunu veremiyorsun. Sonra adam intahar edediyor .sonra bir başkası gelmiş demişki bunları rahatlatalım. Vergi barışı ya da vergi affı çıkaralım diyor. Bu mu yanlış olan?

Nesrin Nas -Bir şey söyleyeyim o dönemde bunların yaptığı vergi affı gene bizim zamanımızda hazırlanmıştı. Ama ben genel olarak bu tür afların çıkarılmasına karşıyım. Biliyorsunuz matrah arttırımları v.s. onlar bizim zamanımızda hazırlanan şeylerdi. Ama ben ilke olarak konuşuyorum ilke olarak doğru değildir. Ama öye anlara öyle noktalara gelirsinizki bir toplumsal barış yapma noktasına gelirsiniz

Süleyman Özışık-Yani vergi barışı Sadettin Tantan’ın eseri diyebilir miyiz? Çünkü o dönem herşey o kadar hassastı ki, Tantan elini bir işadamına uzattığında borsa yerle bir oluyor, dolar fırlıyordu. Bu bir kaos ve kriz ortamı yarattı. Bu nedenle biraz da Tantan'ın eseri mi diyebilir miyiz?

NesrinNas -Hayır eseri değil ben öyle bir şey söylemiyorum. Söylediğim bir şey var diyorum hukuki güvenliği ihmal ettiğiniz noktada bu tür kaotik ortamlara zemin hazırlarsınız. O dönemde Tantan zarar vermiştir arka arkaya çıkarılan aflarla bunlar telafi edilmeye çalışılmıştır. Güven ortamı oluşturulmaya çalışılmıştır. Keşke Tantan o şekilde hareket etmeseydi gerçekten delillendirerek yapsaydı bu operasyonları.

Hadi Özışık-Türkiye ye mi zarar verdi ANAP'a mı?

Nesrin Nas-Türkiye'ye de zarar verdi ANAP'a da zarar verdi. Türkiye'ye zarar vermediğini söyleyebilir misiniz?

Hadi Özışık-Tabi ki verdi. İş adamlarının kolundan tutup, "Hadi ben yapıyorum" demek olmamalıydı. Ama o dönemde Tantan ın önünü açıp hadi diyen olmadı. Sen ne yapıyorsun diye uyaran da olmadı.

Nesrin Nas- Bakın çok basit bir şekilde, hukuki güvenliği çok basit bir örnekle anlatayım. Bir Amerikalı yatırımcı bana aynen şunu söyledi. "Ben bir ülkede hukuğun objektif olup olmadığını rüşvetin olup olmadığını geriye dönük kararların alınıp alınmadığını mevzuatın tutarlı ve öngörülebilir olduğunu uzun uzun incelemem" dedi. "Kentlerinin birinin caddesinden geçerken hep dört katlı apartmanlar varsa onların yanında bir tane on katlı bina çıkıyorsa, öbür tarfta onbeş katlı çıkıyorsa, ben derim ki bu ülke de yatırım yapılamaz çünkü hukuki güvenliği yoktur kararlar kişilere göre değiştirilebilir kişisel hale getirilebilir" dedi. Şimdi bir bütün olarak Türkiye ekonomisi böyledir. Son olarak şunu söyleyeyim ki, Tantan işin özünü görmedi zannetti ki ben böyle bir terör estirirsem milletin ödü kopacak.

Yarın: Başörtüsüne sözüm yok ama, Türbanı askeri üniformaya çevirdiler