Müslümanlar neden böyle!?
“Çocuk Mevlidi” adı altında yapılan israf ve gösteriş Türkiye’de yaşayan Müslümanların yüz karası haline geldi.
“Denizin kenarında olsanız dahi abdest almak için suyu israf etmeyiniz” diyen bir Peygamberin ümmeti olarak bugün geldiğimiz nokta maalesef çok üzücü.
Adeta bir “İsraf Ümmeti” olduk çıktık.
Artık duymayan kalmadı, “Çocuk Mevlidi” adı altında yapılan israf ve gösteriş Türkiye’de yaşayan Müslümanların yüz karası haline geldi.
Aman Allah’ım, o ne debdebe, o ne israf... Gözlerime inanamadım.
Yahu siz de hiç mi insaf yok, hiç mi vicdan yok...
Aslında bu olay buz dağının görünen kısmı...
Görünmeyen kısmında daha ne israflar yapılıyor ne haltlar karıştırılıyor kim bilir?
Bir zamanlar ayıpladığımız, yerdiğimiz, kınadığımız ne varsa şimdi aynısını yapıyoruz!
Beş yıldızlı otellerde lüks tatiller, Avrupa ve Amerika’nın en gözde mekânlarında tatiller, sosyal medyada zenginliklerini paylaşmalar, mahreminin bütün detaylarını teşhir etmeler...
Üstelik bunlar bütün uyarılara rağmen hala yapılıyor. Daha öncesinden de bu tarz olaylar yaşanmış, bu olaylar üzerine çeşitli merciler tarafından ikaz yazıları yazılmıştı ki bu yazılardan birisini de yine bu fakir kaleme almıştı.
Lakin gelinen noktada Müslümanlar akıllarını başlarına toplayacakları yerde tabiri caizse daha da azıtıyorlar.
Bir de yeri geldiğinde Filistin’de, Doğu Türkistan’da yaşanan yoksulluk üzerine edebiyat yapmak yok mu? İşte bu tam da işin tuzu biberi oluyor.
Hem “kardeşlerimizin yoksulluğu” diyeceksin hem de israfın ve görmemişliğin dibine vuracaksın. Şahsiyetli bir insanın yapacağı işler değil bunlar.
İzzet sahibi olamayıp gösterişin, makamın, kişinin ve zenginliğin izzetinden izzet kırpmaktır bu! Allah akıl fikir versin...
Bu satırlarda sık sık yazıyorum, yine yazacağım. Millet olarak kaçınılmaz sona doğru dört nala koşuyoruz!
O kaçınılmaz son Allah’ın ilahi adaleti. Eğer hala ilahi ceza ile terbiye edilmiyorsak Rabbimizin merhametindendir. Yoksa aslında çoktan helak olmayı hak ettik.
“Çocuk mevlidi” adı ile yapılan israfın onda biri yetim ve garibanlara harcanmış olsa inanın çok daha büyük hayırlara vesile olunur.
Gelin Allah aşkına şu ezilmişlik psikolojisinden bir an önce çıkalım.
Evet, bir zamanlar Müslümanlar maddi olarak zor zamanlar yaşamış olabilir ama bu şu an yapılan israfın ve ahmaklığın gerekçesi olmamalı.
Geçmişin yokluğundan intikam alırcasına yaşanan hayatların ne bize ne de evlatlarımıza bir faydası dokunmayacaktır.
Müslüman sıfır hatalı ve kusursuz değildir elbette. Düşebilir, hata edebilir ancak, bu hayat tarzı haline döndüyse burada ciddi bir sıkıntı yok mudur?
Müslümanların sosyal hayattaki zaafları ve yaşam tarzları haline gelen debdebe ve israftan ibaret yaşam biçimleri Müslüman kimliğine halel getirmektedir.
İşin kötüsü bu durum İslam'a fatura edilip, bütün Müslümanların töhmet altında bırakılmasıdır.
İlkeler değişmeye, duruşlar gevşemeye başladı…
Rahatlama ve konforun, yüreği nasır tutmuş günümüz Müslümanlarında bıraktığı tesir ise çok farklı olmakta. Bu rahatlık bizlere yaramadı.
Hayat tarzımıza her türlü müdahaleyi yapanların kimliğine bürünür olduk.
Şunu herkes kendine sormalı: Ötekileştirdiğimiz insanlardan farkımız nedir?
Şu bir gerçek ki değer yargılarımızda çok ciddi savrulmalar söz konusu.
Kendi gündemimizi oluşturduğumuz, rotası belli olan ama zorlukların eksik olmadığı günlerden geldik. O gün karşısında durduğumuz ne varsa bugün taraftarı olmuş gibiyiz.
Birtakım “dünyevi menfaatler” uğrunda bütün bu değişimler, demekten kendimi alamıyorum.
Bu kadar ucuz olmamalı idi değerlerimiz.
Lütfen ama lütfen, Müslümanlar olarak yapacağımız şeylerin inandığımız değerlere ne gibi bir katkısı veya zararı olacağını düşünmeden hareket etmeyelim.
Çünkü kaş yapayım derken göz çıkarıyoruz. Yapılan eleştiriler kişilere değil dine yapılıyor.
Bizim hatalarımız yüzünden İslam’a zarar verilmeye çalışılıyor. Ondan sonra da “Müslümanlar neden böyle!” diye kendi kendimize sorular soruyoruz.
Biz kendimizi düzeltmeden hiç kimse bizi düzeltecek ve biz kendimizi bozmadan hiç kimse bizi bozacak değil.
Birkaç cam parçasına elmas değiştiğimizi anladığımızda sanırım çok geç olacak.