Mumcu, "Kürt meselesi"nde hükümetin yetersiz kaldığını ve çelişkili açıklamalar yaptığın savundu.
Abone olMumcu, "Buradan sesi bastırılan kürt kardeşlerimize de sesleniyorum: milletimizin sizlerden duymak istediği bir ses var yüreğinizde düğümlenen o sözü artık haykırarak söylemenin zamanı gelmiştir. Türkiye bizim vatanımızdır, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bizim devletimizdir. Biz bu vatanımıza yönelik hain emeller karşısında bin yıldır kanımız kanımıza kaynayarak nasıl müdafa ettiysek bugün de öyle müdafa edecek kudrete, inanca, adanmışlığa sahibiz demenizi bekliyoruz" diye konuştu.
Mumcu, partisinin haftalık grup toplantısında konuşurken, Mersinli narenciye üreticilerinin sorunlarına dikkat çekmek için kürsüsünün iki yanına da "Çuvalı 50 YKr" yazan limon çuvalları konuldu.
KÜRT KÖKENLİLER MAĞDURDUR
Diyarbakırda başlayan ve diğer illere de yayılan olaylar için "Prova yapıldı, kalkışma girişiminin arkasındaki niyet bellidir bu niyetin hedefi Türkiyeyi bölmektir" diyen Mumcu, bunun yeni olmadığını, ama Türkiyeyi yönetenlerin ciddiyetsizlik ve samimiyetsizliklerinin yeni olduğunu vurguladı. Abdullah Öcalanın 1998da Suriyeden çıkartılmasıyla önemli bir fırsatın oluştuğunu anlatan Erkan Mumcu, "Bu sorunun çözümünde insanlarımızı kimse suçlamasın, Kürt kökenli vatandaşlarımızı kimse suçlamasın. Unutmayalım ki bu insanlar bu sorunların mağdurlarıdır. Meselenin adını Kürt Sorunu koymak bu insanları yanlış tanıma anlamına geleceği için tehlikelidir. PKK terörünün amacı da vatandaşlarımızın zihninde böyle bir ırkçılık duvarı örmektir. Vatandaşlarımızı uyarıyorum sakın ha bu insanlar, Diyarbakırın, Adıyamanın, Siirtin, Şanlıurfanın, Batmanın ahalisi terörün sebebi değildir, onlar terörün mağdurlarıdır. O insanlar tıkır tıkır işleyen devlet düzenine muhtaç oldukları için bu ızdırabı yaşamaktadırlar. Ve terörün bedelini en çok onlar ödemektedir" diye konuştu.
KÜRT SORUNU DEĞİL KÜRT MESELESİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın seslendirdiği Kürt Sorununa "Kürt Meselesi" diyeceğini anlatan Mumcu, mesele sözcüğünde fırsatın da bulunduğunu ve konu bütünlüğün de anlattığını söyledi.
DİYARBAKIRDA, ANKARADA, SÖĞÜTTE BAŞKA
Mumcu, hükümetin nabza göre şerbet verdiğini de anlatırken, "Bu meselede hükümetin bir politikası var mı, bu hükümet politikası olduğunu düşünen bir Allahın kulu var mı?
Yok. Karakolda doğru söyler mahkemede şaşar misali, Diyarbakırda bir türlü, Ankarada başka türlü, Söğütte başka türlü konuşarak bu mesele çözülmez. Böyle konuşmak meseleyi istismar etmektir ve bu istismarın adı kandan ve gözyaşından beslenmekten başka bir şey değildir" diye konuştu.
NE GÜVERCİN NE ŞAHİN TAVRI, ADAM TAVRI LAZIM
Bu meselenin siyasi istismarcıların oyuncağı olmasına seyirci kalmayacaklarını belirten Mumcu, "İstismarın bir tarafında hükümet diğer tarafında DTP, öteki uçlarında başka birileri var. Mesele karşısında takınmamız gerken tavır ne güvencin ne şahin tavrıdır. Takınmamız gereken tavır adam tavrıdır. Adam gibi, mesele karşısında tavır almak" dedi.
DİNİN İSTİSMARINA ARTIK MİLLET SEYİRCİ KALMAMALI
Zenci-beyaz ayrımıyla asıl hükümetin bölücülük yaptığını belirten Mumcu, "Bu kadar önemli mesele bu kadar laubali biçimde ele alınamaz, duydukları kompleks yüzünden yüzleşme cesareti olmadığı için konuşmamı sabote etmek için laf atmalar, gazete okumalar, bakanla görüşmeler... Birisi de namaza gitmiş. İşte benim kabul edemeyeceğim bu, gerçeklerle yüzleşma cesareti olmadığı için kaçtı, ama basına sızdırdığı namaza gitmiş... Dinin bu kadar istismar edilmesine bu millet artık seyirci kalmamalı" şeklinde konuştu.
Milliyet