BIST 9.949
DOLAR 35,27
EURO 36,74
ALTIN 2.987,13
HABER /  GÜNCEL

Mumcu türbanı konuştu

Anavatan lideri Erkan Mumcu, Mumcu, Bahçeşehir Üniversitesi Siyaset Okulu'nda ''Demokratikleşme'' konusunda ders verdi. Mumcu yine türbana değindi.

Abone ol

Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, başörtüsünün anayasal bir sorun olmadığını ifade ederek, ''Ya bu sorunu çözersiniz ya da çözümü tartışma konusu yapıp konuyu sömürmezsiniz'' dedi. Mumcu, Bahçeşehir Üniversitesi Siyaset Okulu'nda ''Demokratikleşme'' konusunda ders verdi. Demokratikleşmenin, Türkiye'nin en önemli sorunu olduğunu belirten Mumcu, demokrasi olmadan bugünkü dünyada gelişmenin olabilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Hukukun üstünlüğünün ön koşulunun işleyen demokrasi olduğunu ifade eden Mumcu, bir ülkede demokrasinin sadece temsili demokrasi olarak işleyemeyeceğini, bunun geri kalmış bir demokratik yaklaşım olacağını söyledi. Mumcu, ''Türkiye bu zihniyeti dondurmuş bir ülke olarak görülüyor'' dedi. Demokrasinin kurumsallaştırılması gerektiğinin altını çizen Mumcu, hukuk devleti kavramının özünde devlet otoritesinin hukukla sınırlandırılmasının yattığını, devlet otoritesinin ise sınırlandırılmayı sevmediğini anlattı. Türk devlet geleneğini anlamayı, Türkiye'de demokratikleşme sorununu çözmenin olmazsa olmazı olarak tanımlayan Mumcu, devlet yönetiminde 500 yıllık geleneğin sürdüğünü kaydetti. Mumcu, Türkiye'de çok partili hayatın başlamasından bu yana sivil anayasa yapılmadığını ifade ederek, Türkiye'de hala Avrupa'nın dayatması, özendirmesi veya baskısıyla Anayasa değişiklikleri yapıldığını söyledi. Erkan Mumcu, ''Yapmamız gereken, her şeyden önce bir sivil anayasadır. Türkiye, bir sivil anayasayı demokratik güçleriyle çok geniş bir konsensusla mutlaka gerçekleştirmelidir. Bu geniş uzlaşma ortamının sağlanamıyor olması mazeret olarak görülemez'' diye konuştu. Türkiye'nin Avrupa tarafından değişime saf, pür ve iyi niyetli olarak özendirilmediğini, bunun daima başka siyasi amaçlara hizmet için yapıldığını anlatan Mumcu, Kıbrıs meselesinin AB kriterlerinden biri olarak kabul edilmesinin bu geleneğin yaşadığını gösterdiğini kaydetti. Türkiye'de sivil toplumun devlet otoritesi etrafında uydu sistem olarak tasarlandığını anlatan Mumcu, sivil kavramı olmadan demokrasinin olamayacağını söyledi. -ULEMA TARTIŞMALARI- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın türban konusunda ulemanın görüşünün alınmasına yönelik açıklamalarına da değinen Mumcu, şöyle konuştu: ''Başbakan'ın yaptığı topu taca atmaktır. AİHM, iç hukukta üniversitelerde okuyan öğrencilerin kıyafetiyle ilgili bir konuda düzenleme yapılmasına yönelik bir karar verdi ve bunun insan haklarınaaykırı olmadığına işaret etti. Türkiye'nin böyle bir kısıtlamayla ilgili bir sorunu varsa, bunu iç hukukunda çözmelidir. Bu kararın insan hakları doktrini ile uyumlu olduğunu düşünüyor değilim. Eğitimde kıyafet seçimini iç hukukun keyfine bırakmak insan haklarına uygun görünmüyor. Başörtüsü Anayasal bir sorun değildir. Başbakan, Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğa sahip bir partinin lideri. Bu gibi reformcu girişimleri destekleyecek muhalefet de var. Ya bu sorunu çözer ya da çözümü tartışma konusu yapıp konuyu sömürmezsiniz. Bu tartışmayı sürdürmek, aynı zamanda kamuoyunda duyarsızlaşmaya yol açar. Oysa ki bu bir insan hakları konusudur. Mesela, Aleviler de kendi kültürlerinde din eğitimi talep ediyor. Bu talebi bir kişi de etse, bin kişi de etse, bunu istemek haktır.'' Dünyadaki İslam toplumlarının binlerce sorunu bulunduğunu, bazı kavramların nasıl yorumlanacağı konusunda bir otoriteye ihtiyaç olduğunu anlatan Mumcu, şöyle devam etti: ''Bu konudaki otorite ulemadır. Bir din otoritesi kurumu olmadığından herkesin keyfine göre yorumladığı İslam gerçeğiyle karşı karşıyayız. Böyle olunca bu bizim sorunumuz olmaktan çıkıyor. Başbakan'a tavsiyem; eğer ulema konusunu tartışmaya açacaksa ki bu siyasetin görevi değildir, bu şekilde açmalıdır. Emin olun bunu yapar. Ama bunu ruhu çekilmiş, işportaya düşürülmüş hale getirerek yapar. Göreceksiniz, hepiniz de buna tanık olacaksınız.'' Mumcu, terör gözlüğünü aralayınca bölücülüğün, biraz daha aralayınca da ayrılıkçı potansiyelin görüleceğini anlattı. -''LAFLA MUHAFAZAKARLIK OLMAZ''- Erkan Mumcu, lafla muhafazakarlık olmayacağını belirterek, ''Günde 5 vakit camiye giden muhafazakar değildir. Konuyu biçimsel düzeyde kavrayana muhafazakar denmez'' dedi. Galataport projesine işaret eden Mumcu, bu projenin amacının büyükbir meydan yaratmak olduğunu anlattı. Mumcu, bunun kendisinin en büyük hayali olduğunu, yıllardır rüyalarına girdiğini, bu projeye çok emek verdiğini kaydetti. 2.5 yıla yayılan ve halktan gizlenen bir çalışmayla bu projenin amacından çıkarıldığını ifade eden Mumcu, ''Böyle bir sürecin baş kahramanının muhafazakar olduğuna kimse beni inandıramaz. Muhafazakar olan İstanbul'a böyle bir kötülüğü yapmazdı'' diye konuştu. Mumcu, muhafazakarlığın bir değere inanmak ve o değeri yaşamak olduğunu, muhafazakarmış gibi görünmek olmadığını söyledi. ''Muhafazakarlığın içini çürüttüler'' diyen Mumcu, muhafazakarın, süreklilik içinde değişimi arayan adam olduğunu, her namuslu entelektüelin de yapacağı tespitin bu olduğunu anlattı. -KİMLİK TARTIŞMASI- Türkler ile Kürtlerin kardeş olduğunu ifade eden Mumcu, insanları kimlik tartışması içinde kızıştırmanın doğru olmadığını vurguladı. Mumcu, ''Ayıptır, bunu yapmaya kimsenin hakkı yok. Biz milletiz, hala bir milletiz'' dedi. Bu tartışmaların emperyalizmin ''böl-parçala-yönet'' sisteminin bir parçası olduğunu anlatan Mumcu, ülkeyi yönetenlerin bunu iyi okuması gerektiğini söyledi. Partilerin bağış almalarının yasaklanmasını, hazine yardımının da hesabının sorulmasını isteyen Mumcu, başkanlık sistemine geçilmesi gerektiğini kaydetti. Dünyada, Türkiye dışında hiçbir ülkede yürütmenin yasamayı denetlemediğini ifade eden Mumcu, ''Cumhurbaşkanını halka seçtirirseniz, yürütmenin de yasamayı veto etmesine hak tanırsınız'' dedi.

ani