Türkiye-İsviçre karşılaşmasının ardından gündeme oturan milli futbolculara bir destek de ANAVATAN Lideri Mumcu'dan geldi.
Abone olAnavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu TBMM’de yaptığı Grup Konuşması’nda Türk Mili Takımı Futbolcularına sahip çıktı. Mumcu yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi: Ne yazık ki kötü bir hafta geçirdik. Türkiye olarak üzücü olaylar yaşadık. Kaygı verici tutumlara, yorumlara ve olaylara ne yazık ki tanık olduk. Türkiye geçen haftayı futbol konuşarak ve komplo teorileri konuşarak geçirdi. Bir futbol müsabakasının etrafında yapılan, yürütülen tartışmaların aslında hangi psikolojiye, hangi sosyal algıya, hangi görüş ve davranış biçimine işaret ettiğinin altını çizmek istiyorum. Çünkü gerçekten dikkat çekici, çarpıcı biçimde bu ülkenin, bu milletin iki yüzyıldır yaşamakta olduğu sorunlara özellikle sosyal bilinç altına işaret eden bilhassa bu ülkenin aydınlarının, elitlerinin dünya karşısında ve kendi milleti karşısındaki tutumuna işaret eden örnek bir vaka yaşadık. Sözünü ettiğim şey Türkiye İsviçre maçı ve bu maçta cereyan eden olayların arkasından yapılan yorumlar. Hiç şüphesiz spor müsabakalarında kaybetmek de vardır, kazanmak da vardır. Müsabakaya çıkarken kaybetmeyi de kazanmayı da göze alarak çıkarsınız. Ancak bir spor müsabakasının arkasından, spor müsabakası içinde olağan kabul edilebilecek gerginlikleri başka bir tartışmanın konusu yapmak gerçekten kaygı verici. Ve ortaya çıkan gerçek şu: Vurun abalıya, vurun abalıya. Bir ülkenin spor müsabakasında yaptığı, müsabaka sonrasında ortaya çıkan küçük çaplı olaylar üzerinden FİFA Başkanı, başında İsviçre bayrağı taşıyan şapkasıyla çıkıp, olayların üzerinden 5-6 saat geçmeden, bir ülkeyi top yekun mahkum eden yargılarda bulunuyor, ama bundan daha kaygı verici olanı, daha acıklı olanı, Türkiye’de bir takım kimselerin bunu itiraz etmek yerine, bu çifte standartlılığa, bu haksızlığa, bu adaletsizliğe itiraz etmek yerine dönüp suçlu aramaya, suçu kabullenmeye ve kurban edilecek bir günah keçisi bulmaya çalışmalarıdır. Türkiye bu psikolojiden derhal uzaklaşmalıdır. Bu güne kadar spor federasyonları hakkında ne yaptığına, ne katkı sağladığına tanık olamadığımız hükümet yetkilileri bu tartışmaların arkasından federasyonları istifaya davet ediyorlar. Eğer Malatya Çocuk Yuvası’nda ortaya çıkan kepazelikten sonra da aynı duyarlılık gösterilmiş olsaydı buna bir anlam vermek mümkündü. Ya da sözgelimi hızlandırılmış tren faciasından sonra yani insanlarımız hayatlarını kaybettikten sonra aynı duyarlılığı göstermiş olsalardı buna da saygı göstermek mümkündü. Ama “Türkiye’nin imajını kimse bozamaz” diyen bir süslü cümlenin arkasından birilerini günah keçisi ilan etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Milletler biraz da hatalarının arkasında durarak millet olurlar. Bu hatayı inkar etmek biçiminde bir tutum değil. Ama hatasını hata olarak kabul edip, ana hatasının da arkasında durmayı bilebilmelidir bir millet. O ülkenin aydınları, hemen, siyasi, askeri pek çok meselede örneklerini gösterdikleri gibi taraf değiştirmeye meyletmemelidirler. Gerçekten kaygı verici, gerçekten üzüntü verici bir durumla karşı karşıyayız. Kendi insanımıza karşı insafsızlığımız, kendi insanımıza karşı acımasızlığımız. İsviçre’de müsabaka oynanırken her şey çok mu fairplay’e uygundu? Orada bir itiş kakış yaşanmadıysa başka hiçbir şey mi olmadı. Bırakın bir ülkeyi temsil eden milli takımın aşağılanmasını, horlanmasını, basınıyla, spor sözcüsüyle, sporcusuyla orada bulunan herkes, rakiplerimiz, bir millet olarak bizi aşağılamaya yeltendiler. Horladılar, hakaret ettiler. Olanca kötü sözü söylediler. Tabi ki bizim kültürümüz, tabii ki bizim Uygarlığımız kötülüğe bile iyilikle mukabele etmeyi bize telkin ediyor. Bize yakışan odur, evet. Ama ne oldu? Yani, bir spor müsabakasının arkasından ufak çaplı bir itiş kakış yaşadı diye, top yekun bir millet olarak özür dilememizi gerektiren, bir millet olarak “Bizden adam olmaz” psikolojisine gark olmamızı gerektiren ne oldu: Ne gerek vardı? Ama bu olayın açığa çıkardığı bu tutum, bu psikoloji mutlaka üstünde durmamız gereken bir şeydir. Kendi insanımızı bize yönelen gazaba, o gazabı yatıştırmak için kurban olarak sunmaktan vazgeçmemiz gerekiyor. Biraz insanlarımıza sahip çıkmamız gerekiyor. Biraz kendi içimizden de mücadele veren, başarı öyküsü yaratan insanların arkasında durmayı bilmemiz gerekiyor. Bu herhangi bir spor meselesi değil. Bu ulus olma bilincinin tezahür etme biçimlerinden bir tanesidir. Onun için burada yapmaya çalıştığım şey bir spor müsabakasını tartışmak değil. Ama genel olarak katıldığımız ve ne yazık ki sonradan siyasetin de katıldığı bir yanlış tutumu teşhir etmektir. Bunu yapmayalım. Hakkımıza sahip çıkmayı bilelim, hakkımızın arkasında durmayı bilelim. Ulusal onurumuzun, milli gururumuzun arkasında durmayı bilelim. Çünkü milletleri millet yapan şey, hiç şüphesiz ortak tarihleri, ortak değerleri, ortak ülküleridir. Milli takımlar bir ülkenin kendine olan güvenini ifade eder. Spordan ibaret değildir mesele. Ülkenin milli benliğini temsil eder. Bu vesile ile o maçta mili forma altında mücadele eden, canını dişine takan delikanlılarımızın hepsini kutluyorum. Hepsine çok çok teşekkür ediyorum. Aslan gibi mücadele ettiler, söyle hata yapmışlar, şöyle hata yapmışlar. Şu ya da bu hatalarını sürekli teşhir etmenin, ağır çekime alıp sürekli göstermenin, sürekli yanlışları yüzlerine vurmanın ve bütün bir kaybın aslında yüzyıllar süren, yüzyılların biriktirdiği bir geri kalmışlık psikolojisinin sorumlusu ilan etmeye hakkımız yok. Aksi halde bu ülkeyi temsil edecek hiç kimseyi bulamayız. Bu ülkeyi temsil eden insanların arkasında durmayı bilmemiz lazım.