Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, ''Seçilmiş devlet adamları için din, beytül mal'e halel getirmemektir'' dedi. Mumcu iktidara sert eleştiriler yöneltti.
Abone olPartisinin TBMM grup toplantısında konuşan Mumcu, grup toplantılarının televizyondan canlı yayınlanması sırasında bazı il ve ilçelerde ''tv yayın bandının değiştirildiğini'' ileri sürdü. ''Siyasetin, partiler arasında bir iktidar yarışı olmaktan öteye, Türkiye'nin sorunlarını çözmeye yönelik hizmet yarışı olması için'' ellerinden gelen gayreti ortaya koymaya çalıştıklarını belirten Mumcu, ''Tek sesli bir Türkiye isteniyor. Sadece iktidarın sesinin çıktığı, anlattığı masallara hepimizin inandığı bir Türkiye isteniyor. Oysa burası bir muhalefet kürsüsü. Bu kürsü bir demokrasi kürsüsü, milletin kürsüsü'' dedi. Anavatan Partisi'ne, 2006 yılında bütçeden yardım yapılmayacağını bildiren Mumcu, şunları kaydetti: ''Mahkeme kararına rağmen bütçeden yardım yok. Siz gelin bu iktidarın, hukukun üstünlüğüne saygı gösterdiğine inanın... Önemli değil. Onlar da biliyorlar ki bağımsız yargı hakkı teslim edecektir. Yeter ki muhalefetin sesi çıkmasın, maddi imkanları olmasın, mahkeme kapılarında hak aramak için uğraşsın. Biz bunlardan yakınmıyoruz. Hepsinin üstünden geliriz. Olanların asıl üzücü yanı, bu hukuksuzluğun hedefinin Türkiye'de demokrasiyi değersizleştirmeye yönelik sonucu olacaktır.'' -''DELİ GÖMLEK...''- ''Alt kimlik, üst kimlik tartışmalarıyla ülkenin altını üstüne getirmekten vazgeçin'' diyen Mumcu, daha önce konuyu gündeme getirdiğini anımsatarak, ''mesajlarının muhatapların vicdanına ulaşmadığını'' ifade etti. Öğrencilik yıllarında okuduğu Cemil Meriç'in kitabından ''İdeolojiler, akla giydirilen deli gömlek gibidir'' cümlesinin hayatında çok önemli olduğunu belirten Mumcu, şöyle devam etti: ''Yansız, objektif sadece ve sadece gerçeği anlama, hakikate ulaşmayı gösterecek bir akla, ideolojik gömleği giydirirseniz; bu deli gömlek giymektir. Kimlik tartışmaları da millete giydirilen deli gömlekten başka bir şey değildir. Herkes kendi aklındaki kafasındaki tutarsızlıkları topluma aksettirmeye çalışırsa, gerçekten bu ülkede sağduyu içinde sorunları çözmenin ve çözümlere odaklı bir siyaset yapmanın imkanı kalmaz. Ne yazık ki Türkiye sürekli olarak bir kamplaşma siyasetinin tutsağı haline getiriliyor.'' -KİMLİK TARTIŞMALARI...- Din-laiklik tartışmasının üstesinden 20 yıldır gelinemediğini belirten Mumcu, ''Kimlik tartışmasını yürüten beyefendilerin, kültürel kimlik, sosyal kimlik ile siyasal kimlik, anayasal kimlik arasındaki farkı anlayacak yetenekleri yok'' dedi. Başka konuların gözlerden kaçırılması için Türkiye'nin bu gibi tartışmaların içine çekildiğini öne süren Mumcu, ''Hükümete bir kez daha sesleniyorum; bu tartışmayı bitirin. Sosyolojik kültürel kimlik ile siyasal ve anayasal kimlik arasındaki farkı anlayacağını güne kadar bu tartışmalara bir daha girmeyin. Herkes kendisinin ne olduğunu biliyor. Kimsenin bundan bir kaygısı veya kompleksi yok'' diye konuştu. Mumcu, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Bu tartışmalarla toplumu kimlik, inanç, tutumlar üzerinden kamplaşmayı ve kamplaşmış siyaset ortamında kolayca siyasetinizi sürdürmeyi amaçlıyorsanız bu mümkün değil. Bugüne kadar işleyen sistem bundan böyle işlemeyecektir. Asıl sorun, vatandaşın kimliğinin ne olduğu sorunu değil. Vatandaşın din konusundaki tutumu veya düşüncesi Türkiye'nin temel sorunu değil. İnsanlar dinin ne olduğunu, değerinin ne olduğunu biliyor. Başbakan Erdoğan, 'din milletin çimentosudur' diyor. Bu siyasi, hukuksal anlamda değil, ama kültürel anlamda doğrudur. Ama siz elinizi dinden çekerseniz. Dini bir siyasi tartışmanın konusu siyaset içinde sömürülen malzeme kılığından çıkarırsanız, din bireyler için güzel ahlaktır. Kul hakkı yememektir. Seçilmiş devlet adamları için din beytül mal'e halel getirmemektir. Yetimin hakkını korumaktır.''