Bütçe görüşmelerinde muhalefetin iddialarına 'senaryo' diyen AK Partili Nurettin Canikli'ye Anavatan lideri Erkan Mumcu, Maraş'ta yaşadığı bir anısını anlattı.
Abone olTBMM'nin bütçe maratonu, bugün sona eriyor. TBMM Genel Kurulu'nda, 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Mali Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı'nın tümü üzerindeki son görüşmelerde konuşan Mumcu, bütçe müzakerelerinin, vatandaşın ''Umut penceresi açabilecek mi?'' diye bakılan müzakereler olduğunu vurguladı. 2006 mali bütçe kanunu tasarısının son gününde konuşan Anavatan lideri Erkan Mumcu hükümete Kahramanmaraş'ta yaşadığı bir örneği vererek eleştirdi. Mumcu Genel Kurul'da verdiği örneği şöylye anlattı: Kahramanmaraş'ta esnafı gezerken dükkandan daha çok küçük tezgahlar vardı. Hava oldukça soğuktu. Özürlü bir vatandaş Çin malı oyuncak satıyordu. Nasılsın dedim 'hamdolsun' dedi. 'Bunları satıyorum' dedi. Senin annen baban yok mu dedim. Çevredekiler bana küçük yaşta kimsesiz kaldığını anlattı. Bir refleks olarak o oyuncakları çevredekilere dağıtmak istedim. Satmayı reddeti. Sen ne güzel bir adamsın. bu ayazda bunları satmaya çalışıyorsun dedim. Başımı omzuna koydu sarsıla sarsıla ağladı. Değerli arkadaşım senaryo diyor. Yaşadığım şey yüzlerce insanın önünde oldu. Eğer sokağa çıkarsanız görürsünüz. Ne senaryo ne aldatma var. Kimle görüşürseniz görüşün derinleşen yoksuluk var. Çocuğu yeğeni işsiz, boşanma davaları had safhada. İşte vatandaşa bir dokunuşla hipnoz bozuluyor." Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, ''İktidarı bölüşülmez, devredilmez bir hak olarak görmeyin. Sizden önce de iktidarlar vardı, sonradan da olacak'' dedi. Görüş ayrılıklarının, rejimin doğası ve gereği olduğunu ifade eden Mumcu, ''Bütün rejimlerde iktidar vardır. Demokrasiyi diğer rejimlerden üstün kılan şey, muhalefetin olmasıdır'' dedi. ''İktidarın demokratik meşruiyeti'' hakkında bir itirazları olmadığını kaydeden Mumcu, ''Siz demokratik seçimle gelmiş bir iktidarsınız. Fakat iktidarın meşruiyeti sadece seçimle ilgili değildir. Unutmamak lazımdır ki iktidarı kullanma biçimi, iktidarın meşruiyetini tayin etmek bakımından son derece önemlidir'' diye konuştu. -''(ENKAZ DEVRALDIK) EDEBİYATI''- Erkan Mumcu, Şeyh Edebali'nin, Osman Gazi'ye yönelik ''Ey oğul, bundan sonra dargınlık bize, güceniklik bize, hoş görmek sana yakışır'' şeklindeki nasihatını anımsattı. Bütçe müzakerelerinde iktidar sözcülerinin, ''Sanki bütün kabahat muhalefetinmiş, olmasaymışlar ne güzel idare ederlermiş dercesine'' sözler sarf ettiklerini belirten Mumcu, şunları kaydetti: ''İktidarı bölüşülmez, devredilmez bir hak olarak görmeyin. Sizden önce de iktidarlar vardı, sonradan da olacak. Esas itibariyle biz milletin hizmetini görmeye vazifelendirilmiş vekilleriz. 14 gündür, müzakerelerde ''enkaz devraldık'' edebiyatı... Vatandaş buna aşina. Onu ilk kez siz yapmıyorsunuz. Sizden öncekiler de onu yaptı. Her dönemde, bir önceki dönemin enkazının alındığı doğrudur. Buraya geçmişi kötülemeye mi geldiniz. Milletin derdine derman olmaya mı geldiniz? Millet çözüm istiyor.'' -''YOKSULLUK, HER ZAMANKİNDEN DAHA KESİF''- Erzurum, Gaziantep ve Kahramanmaraş'taki gezilerinden söz eden Mumcu, vatandaşın şikayetlerini anlattı. ''Sokağa çıkarsanız, vatandaşın halini, pembe gözlüklerle değil de hakikaten içtenlikle bakarsanız siz de görürsünüz'' diyen Mumcu, herkesin ya çocuğu ya yeğeni ya kardeşi ya da eşinin işsiz olduğunu, yoksulluğun her zaman olduğundan daha kesif şekilde hissedildiğini savundu. ''İşler iyiye gidiyor korosu''nun sesinin çok güzel çıktığını ifade eden Mumcu, vatandaşın ''herkesin işi iyi, sıra bana da gelecek'' düşüncesinde olduğunu, elindekini kaybetmemek için sesini çıkaramadığını söyledi. ''Rakamları birbirine karıştırarak, ifadeleri çarpıtarak bir yere varamazsınız'' diyen Mumcu, şunları söyledi: ''Kimse kurumlar vergisi indirimine karşı değil. İndirimin yeterli olmayacağını söylüyoruz. İndirim yapılırken, ücretlilerin gelirlerinden alınan vergilerde haksızlık yapılmamalıdır. Eğer Telekom ihalesinden önce kurumlar vergisinde yüzde 33 indirim yapacak olsaydınız, Telekom'un değeri böyle mi olurdu? Hariri, sattığınız Telekom'un vergi indiriminden, yılda 400 trilyon lira sağlayacak. Hiçbir kazancı olmadan, vergi ödemesinden yılda 400 trilyon lira sağlayacağı avantajla, zaten Telekom'un imtiyazı için ödediği parayı alıyor. Vergiyi baştan koysanız, değeri bu mu olurdu?'' -''REEL ÜCRETLER NİYE DÜŞÜYOR?''- ANAVATAN Genel Başkanı Mumcu, dolaylı vergilerdeki artışlara dikkati çekerek, vergilerin yarısının, haberleşme, enerji, akaryakıt ve tütünden alındığını kaydetti. ''Vatandaştan ömür tüketme vergisi alıyorsunuz, 'vergide reform' yaptık diyorsunuz'' şeklinde konuşan Mumcu, şöyle devam etti: ''İnsanları krizle korkutmaktan vazgeçmek lazım. Vatandaş öylesine korkutulmuş ki bugünkü durumdan daha kötü duruma düşmekten korkuyor. Ama bu saadet zincirinin kopmasından korkanların, vatandaşla alakası yok. Vatandaş, bunun bedelini işsizlikle ödüyor. İşler iyiye gidiyorsa, milli gelir artıyormuş, reel ücretler niye düşüyor... Vatandaş niye satın alamaz hale geliyor. Büyüyen ekonomide işsizlik niye artıyor. İşgücüne katılma oranı niye düşüyor.'' -''İKTİDARINIZIN CİCİM AYLARI GEÇTİ BEYLER''- Erkan Mumcu, son 3 yılda toplam borç stokunun yüzde 48 arttığını belirterek, 1 yıl içinde oluşturulan ilave katma değerin 27 katrilyon lira olduğunu, faiz ödemesi için 46 katrilyon lira harcandığını kaydetti. Havuz hesabı yapan Mumcu, ''Matematiği iyi olanlara sormak lazım. Havuza 27 litre su girerken, kamunun faiz ödemeleri için 46 litre su çıkıyorsa, bu havuzda hiç su kalır mı?'' dedi. ''Siz ne yapmaya geldiniz?'' diye soran Mumcu, ''İktidarınızın cicim ayları geçti beyler. Eskiden siyasetçilerin 100-500 günlük vizyonları vardı. Vatandaş sustu, sabırla bekledi. Dördüncü yıldasınız, hala geçmişi gösteriyorsunuz. Yani ölümü gösterip, sıtmaya razı ediyorsunuz. Yapamadığınız işleri itiraf edin, bu işleri yapmanın çaresine bakın'' diye konuştu. IMF'nin Türkiye'yi övdüğünü belirten Mumcu, ''IMF'nin övdüklerinden, sonu hayırlı olanlarından, daha bir tane ülke yoktur. IMF'nin programlarının uygulandığı bir tane başarılı ülke gösterin'' dedi.