Mülki İdare Sayısı Azaltılabilir mi?
Türkiye’nin mülki idari yapısı; il, ilçe, belde, mahalle ve köy şeklinde sıralanıyor. Bugün ülkemizin 783.562 km²’lik yüzölçümü üzerinde 81 il, 922 ilçe, 32.264 mahalle, 18.253 köy yer alıyor. 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile büyükşehir sınırları içinde kalan köyler, tüzel kişiliklerini kaybederek mahalle statüsüne dönüştüler. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 16.09.2024 tarih ve E.2004/8380 sayılı kararına göre mahallelerin de tüzel kişiliği bulunmuyor.
Türkiye’deki yerel yönetimlerin sayısı ise 30 büyükşehir belediyesi, 51 il belediyesi, 519 büyükşehir ilçe belediyesi, 403 diğer ilçe belediyesi ve 402 belde belediyesi olmak üzere toplam 1.405’tir.
Görüldüğü gibi gerek mülki gerek yerel yönetim anlamında hayli hacimli bir envantere sahibiz. Cumhuriyet’in ilanından sonra ihdas edilen mülki idarelerimizin bir kısmı ihtiyaçtan doğmuş ama önemli bir bölümü popülist politikalar ve seçim yatırımlarının sonucu olarak kurulmuştur.
Cumhuriyetin ilanından önce bugünkü sınırlarımız içinde 55 il, 285 ilçe bulunuyor. Atatürk’ün vefatına kadar envantere 6 il, 76 ilçe ekleniyor.1939’da Hatay anavatana katılıyor. İnönü döneminde 55 yeni ilçemiz daha oluyor. Demokrat Parti döneminde; Uşak, Adıyaman, Nevşehir, Sakarya ve Kırşehir il yapılırken ilçe sayımız 138 artıyor. 1963’den 1983’3 kadar 5 yer ilçe oluyor. ANAP’ın 8 yıllık kesintisiz iktidarında mülki idarelerimize 7 il, 261 ilçe ilave ediliyor. 1992-2002 yılları arasında ise yeni 7 il, 29 ilçe haritada yerini alıyor. Türk siyasi tarihinin en uzun iktidarı olan AK Parti döneminde ise hiç il yapılmazken 82 yer ilçe statüsüne kavuşuyor.
İlçe yarışında ANAP, 261 ilçe ile başı çekiyor. ANAP’ı 138 ilçe ile Demokrat Parti takip ediyor. Mülki idarelerimize yeni il ve ilçelerin ilave edilmesi beraberinde külfetleri de getiriyor.
Bu statülerin alınması ile birlikte hizmete erişimin kolaylaşacağı; siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel tekâmül sağlanacağı gibi bir beklentiye giriliyor. Maalesef, hizmete erişim dışında diğerlerinde kayda değer bir gelişme yaşanmıyor. Ayrıca, vatandaşımızın her seçim arifesinde heyecanla beklediği bu müjdelerin ekonomik bir de maliyeti oluyor.
Yeni bir il, ilçe demek; yeni kurumlar, araçlar, kadrolar, binalar, konutlar ve idari bağlantı değişiklikleri demek oluyor. Bu idari bağlantı değişikliği, beraberinde bürokratik işlemleri getiriyor ve kayıt/kuyudatların transferini gerektiriyor. Kurumların arşivlerini etkiliyor. Adeta bir anafor etkisi yapıyor.
Diğer taraftan gerçekten il ve ilçe olmayı hak ettiği halde olamayanlar da bulunuyor. İktidarların yerli yersiz başvurduğu bu yöntem ve hoyratlıklar, hak edenlerin önünü kesiyor ve mağduriyetine sebep oluyor.
Verilmiş bir hakkı geri almak çok kolay değil. Türkiye’de şu an bırakın kaza olmayı, belde olması bile imkânsız ilçeler var. TÜİK’in verilerine göre, nüfusu 10 binin altında 183 ilçe mevcut.
Nüfusun en az olduğu beş ilçemiz sırasıyla şöyle:
1. Yalıhöyük: 1.854, 2. Kızılören: 2.107, 3. 2.304, 4. Kofçaz: 2.308 ve 5. Han: 2.352 kişi.
Bunun yanında nüfusu ile birçok ilçeyi geride bırakan mahallerimiz bulunuyor. Türkiye genelindeki 48 mahallemizde, 50 bin ve üzerinde nüfus yaşıyor.
Nüfusun en fazla olduğu beş mahallemiz:
1. Bağcılar Mah.: 151 bin 459, 2. Adnan Kahveci Mah.: 110 bin 619, 3. Kayabaşı Mah.: 108 bin 455, 4. Atakent Mah.: 102 bin 743, 5. Fırat Mah.: 91 bin 279 kişi.
İlçe küçük de olsa asgari bulunması gereken kurumlar var. Bunların başında Kaymakamlık, Jandarma, Nüfus, Mal Müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü, Tapu ve Kadastro Müdürlüğü geliyor. Bütün bunlar, devletin sırtına ekonomik bir külfet olarak biniyor. Kurumların birbiriyle entegre olduğu, hizmetlerin elektronik ortama taşındığı, e-devlet kanalıyla hizmete erişimin kolaylaştığı ve azaldığı bir çağda, küçük ilçelerin hazineye getirdiği yüke katlanılmalı mı?
Sayısı azımsanmayacak kadar fazla olan büyük mahalleleri muhtarlara emanet ederken, nüfusu küçük bir köye ya da mahalleye eşit ilçeleri kaymakamlara yönettirmek çok makul gözükmüyor. Yine, belirttiğim saiklerle il ve ilçe merkezlerindeki mahalle muhtarlıklarına da ihtiyaç kalmadı. Kırsal mahalle ve köy statüsündeki yerlerde, kurumların muhatap olacağı bir görevli bulunması açısından muhtarlar devam edebilir.
Ekonomik kaynakları verimli kullanma, hizmetin kalitesini artırma ve kurum enflasyonunu ortadan kaldırmak için mülki idare sayımızda küçülmeye ihtiyaç var. Devleti küçültürken enerjisini ve gücünü büyültmenin yollarından biri de bu olmalı.