BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 35,97
ALTIN 3.004,31
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Muhteşem yüzyılında Osmanlı yıkılmanın eşiğinden nasıl döndü?

Şah Kalender ile Pargalı İbrahim Paşa'nın büyük hesaplaşmasını anlatan Kemal Derin'in Büyük İsyan kitabı raflarda. Sevim Kahraman, hem kitabı hem de Osmanlı'yı yıkılmanın eşiğine getiren o isyanı yazdı...

Abone ol

Şah Kalender ile Pargalı İbrahim Paşa'nın büyük hesaplaşmasını anlatan Kemal Derin'in Büyük İsyan kitabı raflarda. Sevim Kahraman, hem kitabı hem de Osmanlı'yı yıkılmanın eşiğine getiren o isyanı yazdı...

Osmanlı’nın Anadolu Türkleriyle 100 yılı aşan savaşları resmi tarihte nedense görülmez. Oysa bu savaşlar Anadolu’yu baştan başa yangın yerine çevirmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu bütün benzerleri gibi halkına yabancı, zalim ve talancıdır. Özellikle merkezi ve despotik bir Doğu İmaparatorluğu olan Osmanlı kendi kurucu unsuru olan Anadolu Türkler’ine (Türkmenlere) yabancılaşmış, ondan kopmuş ve düşmanlaşmıştır.

Osmanlı’nın en büyük ve uzun savaşı Anadolu Türkleri’yledir. Celali İsyanları diye bilinen savaşlar Türkmenleri(Kızılbaşları) katletmek için yapılmıştır. Bu savaşlarda Osmanlı kimi zaman yıkılmanın eşiğine gelmiştir. Türklükten kopan bu kozmopalit imparatorluk Arap, Fars kültürünün egemenliğine girmiş, bürokrasisi devşirmelerden oluşmuş bu imparatorluk büyük katliamlarla 18. yüzyıla gelmiştir.

Yavuz Sultan Selim’in  Anadolu’da Kızılbaşlığa karşı çok sert ve zalimce işlemlere girişmiştir. Padişahın hepsi de Türkmen olan bu insanlara karşı kini şehzadeliği sırasında-Trabzon valisi iken- Şah İsmail’e Alevi(Kızılbaş) ileri gelenlerinin hizmet etmesinden kaynaklanıyordu. Ayrıca Anadolu’da levend ve timarlı karışıklıklarına da Alevi’lerin neden olduğunun söylenmesi bu kini pekiştiriyordu. Oysa, Alevi ya da Sünni bütün çiftçi halkın içinde çiftbozanlar türemeye başlamıştı.

Kanuni Sultan Süleyman tahta geçtiğinde, Osmanlı’nın ekonomik zorluklarını gidermek için  “arazi tahriri”ni yenileme bahanesiyle hazine gelirini artırmaya çalışmıştır. Bu durumdan  hem timarlı sipahiler hem de çiftçiler bu uygulamadan zararlı çıkacaklardır. Bu nedenle de ayaklanmalar başgöstermiştir. Mustafa Akdağ “Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası, Celali İsyanları” adlı çalışmasında konuya ilişkin şunları söylüyor;

“‘İl yazıcıları’ aldıkları emir gereği sipahilerin beratlarında kayıtlı yerlerden ‘ifrazlar’ bularak bularak hazineye geri aldıkları gibi, tarım ürünlerini, tarlaların dönümlerini fazla göstererek de çiftçinin ödeme yükünü ağırlaştırıyorlar, hatta “çiftlik(bir çift koşum hayvanın işleyebileceği yer) tavanını aşmış buldukları toprakları da geri alıyorlardı.” (1)

Bugün adaleti ile övülen Sultan Süleyman işte bu uygulamayla Anadolu halkını, Osmanlı’nın kuruluşunda bizzat yer alan bir halkı hallaç pamuğu gibi darmadağan etmişti.

BÜYÜK İSYAN

Kanuni 1526 yılında çıktığı Macaristan seferlerinin en başarılı olduğu sırada halk yeni tahrir uygulamasından hoşnutsuzluğu üzere ayaklanmaya başlamıştı. Ayaklanan halk birleştikçe bu ayaklanmalar geniş isyanlara dönüşüyordu. Anadolu halkının çoğunluğunu oluşturan Aleviler yani Kızılbaşlardı. Genellikle bunlara Kızılbaş isyanları dense de bu dinsel yada mezhepçi isyanlar değildi. Yalnızca isyan edenlerin çoğunluğu Kızılbaştı. Bu yüzden bu isimle anılmıştır. Aslında Osmanlı’nın vergilerle soyup soğana çevirdiği halkın haklı isyanıydı. Mustafa Akdağ aynı çalışmasında isyanların nasıl başladığını şöyle anlatıyor;

“Ayaklanma önce Bozok Türkmenleri arasında başladı. Olay “il yazıcısı” Kadı Muslihiddin’in arazi vergileriniartırmasına karşı yapılan itirazlarda kimi Türkmen ileri gelenlerine “sakallarını kestirmek” gibi hakaretçi cezlara vermesiyle başladı. Olaylar Sivas, Yeşilırmak çevresi, Maraş, Adana, Tarsus ve İçel bölgerine yayıldı. Bozok- Dulkadir Türkmenlerinin isyancıbaşı Süklün Koca, Baba Zünnun gibi kişilerdi.

.....

Yozgat-Sivas-Tokat yöresindeki isyancılar ise, üzerlerine gönderilen gerçek bir ordu çapındaki hükümet güçlerini birkaç yerde bozguna uğrattılar. Birçok beylerbeyi ve sancak beyi bu uğurda hayatlarını kaybettiler. Bunların hemen arkasında Ankara-Kırşehir bölgesinde Kalender adında bir tarikatçının başı çektiği daha büyük bir ayaklanma parladı. Padişah seferden hemen İstanbul’a dönerek acele ile Veziriazam İbrahim paşa’yı kapıkullarından düzenlenen bir orduyla isyancılar üzerine yolladı.”(2)

OSMANLI ZİRVEDEYKEN YIKILMANIN EŞİĞİNDEN DÖNDÜ

Osmanlı İmparatorluğu gücünün zirvesinde olduğu 16. Yüzyıl’da  yıkılmanın eşiğinden nasıl döndü?

Osmanlı’nın gerçek niteliğini ortaya koyan bilimsel çalışmalar kadar edebi yapıtlar da gerçeği görmemize katkı sağlıyor.

Kemal Derin, Şah Kalender ile Pargalı İbrahim Paşa’nın dillere destan bu hesaplaşmasını “Büyük İsyan” adlı romanında anlatıyor. Destek Yayınları’ndan çıkan “Büyük İsyan” destansı bir anlatımla bu büyük tarihi isyanla yüzleşmemizi sağlıyor.

Çaldıran savaşında annesini, Osmanlının Kızılbaş kıyımında yitiren Ulaş, hem annesinin intikamını almak hem de hem de Osmanlı zulmüne karşı koymak için Şah Kalender’in ordusuna girer. Şah Kalender ve en yakınları Veli Dündar, Hızırşah gibi kimselerle yakınlık kurar Ulaş. Karayağız delikanlı Ulaş’ın ağzından anlatılır “Büyük isyan”. Ulaş, çingene kabilesinden güzel Drina’ya aşık olur. Ayrı halkların arasındaki aşk pek kolay yaşanmayacağa benzer. Aşk ve intikam arasındaki Ulaş’ın çıkmazında hangi tarafın ağır basacağı merak uyandıran konulardan yalnızca biri.

Kemal Derin, romanda Osmalı ile Şah Kalender arasındaki ilişkiyi şöyle anlatıyor;

“Osmanlı sarayı bütün bunları dergâhı nüfuzuna almak için yapıyordu. Balım Sultan sonrası posta geçen Şah’ım Kalender, Osmanlı’yla ilişkilere belli bir mesafe zaten koymuştu. Dergâhın, Osmanlı güdümüne girmesine izin de vermemişti. İbrahim Paşa’nın asıl kini Şah’ımın bu tavrınaydı.Hakikat şu ki; Osmanlı ile dergâhın ilişkileri pek yolunda gitmiyordu. Kulağı delik Yavuz Selim’in hile ve desiseyle Nisan1512’de tahtı ele geçirmesiyle birlikte kötü olan ilişkiler dahada kötüleşti ve sorunlar kar topu gibi büyüdü. Sonrası, sonrası malum; beylerbeyine, sancakbeylerine hazırladığı deftere Kızılbaşları yediden yetmişe isim isim, hane hane, oba oba,boy boy, kısım kısım kaydetmeleri emrini verdi. Kaydedilen yediden yetmişle birlikte birkaç katını Ocak 1514 - Ağustos1514 arasında katletti. Hepsini toplu kırımdan geçirdi. Çaldıran cengi sonrası saltanatının üçüncü yılında –kardeşlerini Ocak 1514’te bertaraf etti– 1517’de Mısır Seferi’ne çıktı. Mısır Seferi’nden döndükten sonra halifelik unvanını aldı, ilişkiler hepten yok oldu.”(3)

BÜYÜK İHANET

Büyük isyana gelince, ağır kayıplar veren Osmanlı ordusunda önemli pek çok beyler yaşamlarını yitirmişlerdi. Karaman beyi Mahmut Paşa, Hürrem Paşa vb. Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında Dulkadir Beyliği’nin dirlikleri elinden alınıp Osmanlıya katılmıştı. Bu yüzden de Dulkadir Beyliği Şah Kalender’le işbirliği içindeydi. Bu nedenle yenilmez derecede güçlenen Kalender’in ordusu karşısında Osmanlı ordusu darmadağın olıyordu. Şah Kalender’in ordusu için “efsunlanmış” olduklarına ilişkin söylentiler çıkıyordu. Bu da Osmanlı ordusunun maneviyatını bozuyordu.

Pargalı İbrahim Paşa, Dulkadir beylerinin ellerinden alınan dirlikleri geri vermeyi kabul ederek onları Şah kalender’in ordusundan uzaklaştırır. Dulkadir beylerinin çoğunluğu bu anlaşmayı kabul eder ve Şah Kalender’in ordusundan uzaklaşırak ona ihanet ederler. İbrahim paşa, yani Osmanlı ordusu ancak böyle isyanı bastırır ve Şah Kalender’i yok eder.

Her ne kadar öyle değil de şöyle olsaydı gibi sözler tarih için söylenmese de; Dulkadir beyliği Şah Kalender’e ihanet etmeseydi bugünkü yaşadığımız topraklarda aynı sorunlarla yine boğuşur ve Ortadoğu bataklığına saplanmış olur muyduk diye düşünemeden edemiyor insan.

Notlar:

(1) Mustafa Akdağ, Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası, “Celali İsyanları”, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2013, s. 112.
(2) A.g.e. s.112.
(3) Kemal Derin, Büyük İsyan, Destek Yayınları, İstanbul, 2016, s. 238-239.