Tepkiyle karşılanan Müslüm Gürses'in cenazesinin Teşvikiye Camisi'nden kaldırılma kararını Muhterem Nur vermemiş.
Abone olMüslüm Gürses'in cenazesinin Teşvikiye Camii'nden kaldırılması ile ilgili eşi Muhterem Nur'dan şok çıkış: "Ben Şişli, Fatih ya da Eyüp Camii'ni istedim. Ama kimse bana sormadı!"
Türkiye Gazetesi'nden Fatih Vural'ın röportajına göre Muhterem Nur, Müslüm Baba'nın koltuğuna oturup eşine dair bilinmeyenleri paylaştı.
Bakırköy Kartaltepe'de mütevazı bir daire... Buluşma saatinde zili çaldığımızda, megafondan "Yarım saat sonra gelir misiniz? Muhterem Hanım henüz müsait olamadı" sesi işitiliyor. 45 dakika sonra vardığımızda, ayakta durmakta güçlük çeken Muhterem Nur salona davet ediyor. "Bu evde 30 yıldır oturuyoruz. Eve davet ettiğim ilk gazetecisiniz. Müslüm de sizin oturduğunuz koltukta otururdu" deyince, içimden bir şeyler kopuyor.
Hâlâ bir hafta önce aramızdan ayrılan arabeskin babası Müslüm Gürses'in acısını yaşıyor; ölene dek sürecek bir acı... Kalp kapakçıkları ileri derecede problemli olan Muhterem Nur, tedavi olmayı reddediyor. Sebebi sarsıcı: "Eğer evde yanımda ölseydi, ikimiz birlikte ölecektik. Çünkü kalp kapakçıklarım çok rahatsız. Ameliyat ettirmeyi de düşünmüyorum. O rahatsızlıkla beraber yaşayacağım ki çabuk gitmek için! Bir an önce ona kavuşmak maksadıyla."
Muhterem Nur'un bu rahatsızlığını bilen Müslüm Gürses'in menajeri Nevzat Takmaz, ona bir şey olur çekincesi duyarak hastane morguna indirmemiş. Muhterem Hanım, bu davranışa biraz kırgın: "Kasten yapmadılar. Ölmemden korktular belki ama doktor nezaretinde beni onun yanına indirebilirlerdi. Kocamı orada öpecektim, onunla konuşacaktım. Ben onu duymayacaktım fakat o beni duyacaktı" diyor.
ÖLECEĞİNİ RÜYAMDA GÖRDÜM
Muhterem Nur, çok sevdiği eşini en son perşembe günü ziyaret etmiş: "Gittiğimde gözleri kapalıydı. Ona son defa baktım." Nur, acı haberi almadan önce perşembe gecesi ağır bir rüya görmüş. O rüyada eşi ölmüş: "Yalova Araba Vapuru İskelesi'nin meydanındaydım. Rahmetli annem, sol tarafımdaydı. Sağımda da vefat eden bir arkadaşım var. Annem, 'Müslüm geliyor' dedi. Uzaktan dört karanlık silüet geliyor. Sağında, solunda, başucunda ve ayakucunda. Önüme getirdiler ve tuttular. Ölmüş. Beyazlar içinde. Sadece ayakları açık. Sapsarı, mum gibi olmuş. Yüzünü öptüm, 'Müslüm beni almadan nereye gidiyorsun? Beni yalnız bıraktın' dedim ama nasıl ağlıyorum. Ben öyle söylerken eli oynadı. 'Götürmeyin onu. Canlı, o.' dedim. Ama o karaltılar, götürdü onu. Sabah 5 buçuk gibi silkelenerek uyandım. Rüyamda bembeyaz bir örtü içindeydi."
34 yıldır sevdiği adamın yüzüne en son, Zincirlikuyu Mezarlığı'nın gasilhanesinde bakmış uzun uzun. Şahit olduğu manzaranın, rüyayla örtüşen hiçbir yanı yoktu: "Kocamı en alt çekmeceye koymuşlar. Gelişigüzel bir Amerikan bezine sarmışlar. Tam bir paçavra! O bez de kan içindeydi. Çok ağladım. Kimsesiz ölmüş gibiydi..."
Müslüm Gürses'in kalbindeki stendin kontrolü sebebiyle gittikleri hastanede doktoru "Akciğerler çok kötü. Kalpte anadamar tıkalı. Bu mesuliyeti üzerime almam. Ameliyat da edemeyiz. İlaç vereceğim. Sonra kontrole gelin" demiş. O ilaçlara 20 gün devam etmiş Müslüm Gürses. Muhterem Nur, anzer balı ve polenlerle tedaviyi desteklemiş. Hastaneden döndükleri anda arabada sigarasını yakmış Müslüm Baba. Muhterem Hanım, "Öleceksin. İçme şunu!" demiş. Alacağı cevap, geç kalmış bir vedanın tescili: "Hayatım iki tane kaldı. Birini şimdi, diğerini evde içip bırakacağım." O son sigaradan sonra da ağzına koymamış. Tam 27 gün sonra, gece yatakta "Öf, öf" diyerek acı çekmiş Müslüm Gürses. Kan ter içinde kalmış. 8 tane fanila değiştirmiş. Ertesi gün yeniden gittikleri doktorları, Gürses'teki değişime hayret etmiş: "Ne yaptınız da bu kadar iyi oldu?" O iyileşme üstüne karar verilmiş: 15 Kasım'da ameliyat.
Hastaneye gidecekleri gün, eviyle vedalaşmış adeta Müslüm Baba. Evin dört bir yanını dolaşıp çıkmak istememiş. "Ya Müslüm, aşağıda bekliyorlar, hadi güzelim" diyen eşine, "Öf ya sen de bypass gibi kadınsın" demiş. Hastane odasında doktora, "Bu ameliyat koltuk altından olacak değil mi?" diye sorduğunda, doktorun "Hayır, göğüs yarılacak. Açık ameliyat olacaksınız" sözleriyle, "Muhterem kalk. Öyle de öleceğim, böyle de öleceğim. Evimize gidelim" demesi bir olmuş. Kaçmaya hazırlandıkları sırada odaya giren doktoru, "Ameliyat olmazsanız, yüzde 92 ölüm tehlikesi var. Kalbiniz her an durabilir. Damar çok daralmış" demiş. Başta "Olsun" karşılığını verse de, sonunda ikna olmuş. Ameliyathane girmeden son sözleri, eşine olmuş: "Cebimde saatim ve telefonum var, unutma..." Gidiş o gidiş...
"TEŞVİKİYE'Yİ BEN İSTEMEDİM"
Keşke cenazesi Fatih'ten kalksaydı
Muhterem Hanım, eşinin cenaze törenini arabadan izlemiş. "Yoksa beni ezerlerdi. Ayak altında kalırdım" diye açıklıyor sebebini. "Peki neden Teşvikiye Camii'nin seçtiniz? Hayranları buna çok içerledi" diye sorduğumda ise, "Ben 'Cenazesi Teşvikiye Camii'nden kaldırılsın' demedim. Şişli Camii'nden veya Fatih Camii'nden kaldırılmasını istedim. Ya da Eyüp Camii'nden. Orayı kim istedi bilmiyorum! Bana hiç kimse sormadı! Ama 'Entellerin cenazelerinin kalktığı cami' diye düşünmüyorum ben! Cami, camidir" cümleleriyle dışa vuruyor düşüncelerini. Son albümünde 12 şarkı okuyan Müslüm Baba'ya albümünü tamamlamak da kısmet olmuş. Üstelik de hastaneye yatmadan bir gece evvel. Muhterem Nur, o geceyi şöyle anlatıyor: "Evdeki son gece komşuma geçtim. Kapıya kadar geldi. 'Muhteremciğim, ben stüdyoya gideyim. Şarkının birini beğenmedim. Onu tekrar okumak istiyorum' dedi. 'Canın öyle istiyorsa, git hayatım' dedim ben de. Hatta iki şarkı okumuş. Zevkle geldi. 'Çok güzel oldu. Bunlar geçici değil, kalıcı şeyler. İnsan bu dünyaya güzel şeyler bırakmalı, Muhteremciğim' dedi." Eşinin anlatımına göre; Müslüm Gürses'in bıraktığı bir vasiyet yok. Nur, medyada çıkan haberleri "Öleceğini nereden bilecek ki vasiyet etsin?" diyerek karşılıyor.