BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Muhtar ATV'yi kurtarma derdinde

Reha Muhtar Sabah'ı ve ATV'Yİ kurtarma telaşında; daha doğrusu gazetenin ve televizyonun yayın yönetmenlerini. Muhtar onlarsız olamıyor tabi ve yine takılıyor.

Abone ol

Reha Muhtar Çeşme'den bildirmeye devam ediyor. Bu kez telaşında. Bakalım Bu şirin beldede medya yöneticeliri Reha Muhtar'ın ağzından neler yapıyor?

Yazı: Reha Muhtar
Kaynak:  


SABAH'ı kurtardık, televizyon tehlikede..

Dün yelkenlilerin, Sakız adasında rüzgâr beklediklerini söylemiştim ya...
Çeşme'de saat 20.00'de büyük bir gece düzenlenmiş...
Yiyecekler, içecekler, kazananlara kupalar, hazırlanmış
bekliyor ...
Hani biraz daha gecikseler, gece de yapılamayacak...
Benim aklım hinliğe çalışıyor ya...
Hemen gittim sordum ... Bu rüzgâr hazretleri çıkmaz, yelkenliler de gelemezse, ödül törenleri iptal mi olacak, yoksa bütün ödülleri rüzgâra mı vereceğiz ...
Baktılar yine bir bozgunculuk peşindeyim, hemen yapıcı bir yanıt hazırladılar: "Reha Bey, akşam saat
17.00'ye kadar rüzgârı bekleyecekler ... Rüzgar esmezse, 17.00'de motor basacaklar ..." Yani günlerdir bütün Türkiye'ye hava basan yelkenler, kıçtan takma motor sesiyle güzelim Çeşme marinaya girebilecek ...

MOTORLU YELKENLİ!
Felaket ki ne felaket ... Neyse öğle saatlerinde haber alıyorum ki, bizim Ergun Babahan ve beraberindeki ekip marinaya ulaşıyor ...
24 saatlik bir rötar var...
Böylece SABAH'ın Genel Yayın Yönetmeni'ni denize kaptırmıyoruz ...
"Acaba " diyorum " Turgay Ciner'i bir arasam mı? .." "SABAH gazetesini kurtardık ... Ancak atv'den ses seda yok " diye...
Neden derseniz... Ergun zafer kazanan komutanlar gibi marinaya geldi ama, Tezkan'dan ve teknesinden haber yok. ..
Tezkan da atv'nin genel müdürü... Gazete kurtuldu ama televizyon gitti gidiyor elden...

"JAWS" OLURUM
Kulakları çınlasın, bizim Show TV'nin kurucusu Erol Aksoy, beni ve Genel Müdür Murat Saygı'yı Göcek'te yelkenli yatına çağırırdı hafta sonları...
Yat koya varır varmaz, ben balıklarla arkadaşlık bahanesiyle, lacivert suların derinliklerine dalardım...
Erol Aksoy, arkamdan bağırırdı ...
Dikkaaat... En büyük sermayemi denize kurban etmek istemiyorum...
Dikkatinizi çekerim... "En büyük sermayem" diye arkanızdan bağıran bizatihi patronunuz ...
Patrondan böyle bir gaz yiyen adamı kim tutar Allah aşkına...
Jaws olur çıkardım denizden alimallah...

TEZKAN NEREDE?
Tekneler birer birer geliyor ...
Ancak Tezkan ve ekibinden halen haber yok ...
Saat 17.00'yi geçti...
Organizasyon komitesi kulağıma fısıldamış ...
Saat 05.00'i geçtikten sonra tekneler motor basabilecek ...
Ama bakıyorum, zaten marinaya varmayan tekne kalmadı ...
Bir kadınların kullandığı tekne bir de bu Tezkan'ın yelken kullandığı tekne kaldı ...
Bir süre sonra kadınlarınki de gelmez mi? ..
"Hey Allahım" diyorum... Şu koskoca denizde kala kala bir atv müdürünün yelkenlisi mi kalır ...
Üstelik yarış SABAH gazetesinin yarışı...
Hani Agatha Christie gelse denizde kalan atv müdürünün teknesinden iki cinayet romanı çıkartır vallahi...

İSMİ KALDI YADİGÂR
Nihayet, 17.15 sularında, denizdeki son yat yarışları tekne kalıntısı da marinadan girdi ...
Öğrendim ki dümende bizim Tezkan var...
Otele haber verdim... Herhangi bir zehirlenme durumuna karşı, bol miktarda yoğurt, kesinlikle alkolsüz sıvı içecekler ve karpuz istettim ...
Gece bir de ne göreyim...
Tezkan'ın teknesinde, bir de bizim Cahit Düzel var...
Bu Cahit Düzel enteresan adamdır ...
Ben Milliyet adına Atina'yı karıştırırken, o Milliyet'in Ekonomi Müdürü'ydü ...
Gitti bizim Neşe ile evlendi ...
Kendisinin de kızın da ikinci evliliğiydi...
Kıza soyadını verdi ...
Onu yaptı Neşe Düzel ...
Sonra ayrıldılar...
Ama Neşe'nın adı kaldı mı Neşe Düzel ...
İlginç bir durum yani...
Kız ne babasının, ne ilk kocasının ... Ne de sonrakinin soyadını alıyor ...
Cahit gitti, soyadı Neşe'de kaldı yadigâr ...
Böyle adamlara hayranım...
Kendileri gidiyor... Soyadlarını bırakıyorlar, tohum gibi yadigar...
Bakınız şekil a: Sezen Aksu vakası... Aksu soyadının sırrı ...

MAVİ YOLCULUĞA MI?
İşte bu Cahit, Tezkan ve yoldaşları, yat yarışları kalıntısı olarak karaya çıktılar ...
Hemen istihbarat yaptım...
Bozcaada'da teknelere ikmal yapılırken, bunların teknesinin önündeki erzakların çokluğunu gören bir denizcinin konuşmasını naklettiler
bana...
Denizci bunların yelkenlisinin erzaklarını görünce dayanamamış patlamış ...
"Yuh olsun mavi yolculuğa mı yelken yarışına mı çıkıyorlar bunlar"diye...
Kutularda istif istif karidesler, şampanyalar olduğu rivayet ediliyor...
Valla ben ben Rivayet'in yalancısıyım ...
Zaten bunlarınki, yarış teknesi değil, gezi teknesiymiş ...
Yani diğerleri yarışıyor, bunlar da yarışa refakat ediyor ...
Hiç böyle şey de görmemiştim ...
Bir yaşıma daha da böylece girdim...
Her neyse efendim...
Bütün yelkenliler, Çeşme'de nihayet toplandılar ...
Artık gece başlayabilirdi ...
Yine bildiğiniz bir sözcük
ha geldi ha geliyor ...
Azzz sonraaa...