BIST 9.725
DOLAR 35,22
EURO 36,86
ALTIN 2.979,34
HABER /  MEDYA

'Muhalif olmak da Atilla Taş'a kaldı!'

Sosyal medyadaki esprili çıkışlarıyla dikkat çeken şarkıcı Atilla Taş Birgün'e verdiği röportajda gündemi değerlendirdi...

Abone ol

Son dönemin en popüler muhaliflerinden biri olan Atilla Taş, BirGün gazetesinden Ömür Şahin Keyif'e röportaj verdi. 

90’ların sonunda bir popüler kültür ürünü olarak karşımıza çıkan ve müziği ‘dejenere ettiği’ gerekçesiyle epey eleştirilen Taş, aynı dönemde yüz binlerle ifade edilebilecek bir hayran kitlesine de ulaşmıştı. Bir süre ortadan kaybolup ABD’de sinema eğitimi aldı. Ne vakit geri geldi bilmem ama, Gezi Direnişi sürecinde, sosyal medya devrinde kendisini yeniden tanıttı. Bu kez alışık olduğumuzun aksine, hükümete yönelik sert ama ‘şakacı’ eleştirilerle... Yolsuzlukların ve tapelerin ortaya çıkmasının ardındansa eleştiri sıklığını iyice artırdı. Hem çok takipçi hem çok ‘düşman’ kazandı. Kendisine Survivor’a katıl diyenlere ‘Acun beni alır mı artık’ diyerek, kaybettiği muhtemel işleri işaret etti. Bir yandan da reklam filmlerinde oynadı. Sohbetimiz sırasında ‘prim yapma’ niyeti olmadığının altını çizdi. ‘Prim yapmak istesem seçim şarkısı yapardım’ dedi. Attığı ‘tweet’lerin aksine çok ciddiydi.

‘Hayırlı olsun, tape tape kullanın’ dediğiniz Türkiye’yi nasıl tanımlıyorsunuz?

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak konuşuyorum, duygularımı söylüyorum. Her şey o kadar ayyuka çıkmış durumda ki... Tapeler, davranışlar, iktidar tarafından yapılan konuşmalar... Demokrasi yerlerde, basın özgürlüğü diye bir şey kalmamış, insanlar sadece sosyal medyada, internette duygularını rahatça söyleyebiliyor, o da arada gümbürtüye gider de bize bir şey olmaz diye... İktidar düşmanı değilim ama yapılanlar o kadar kanımıza dokunuyor ki... Demokrasinin sadece sandıktan ibaret olduğunu düşünmek bile başlı başına sorun. Yargı bağımsızlığına kimse inanmıyor artık. Bir kısım halis Müslümanların bile bazı şeylere alet olması, dinleri ve imanları açısından sömürülmesi çok ağırıma gidiyor. Toplum ikiye de değil üçe dörde ayrıldı. Başımızdaki insanlar yapıyor bunu.

Bölünmeye taraf olmak konusunda bir kaygı yaşıyor musunuz?

Söylediklerimin doğru olduğuna inanıyorsam, insanları aydınlatmaya çalışıyorsak, insanlar bir gün bu gerçeği görecek. Gerçekler ne kadar bastırılabilir ki? 28 Şubat’ı o zaman konuşamayan, ağzını bile açamayan basının ve halkın şimdi söylediği şeylere bakıyorum, ileride belki de bu baskılar bittiğinde, insanlar bugünle ilgili rahat rahat konuşabilecekler. Bu olanlara tepkisiz kalmak mümkün olabilir mi?

Kendinizi politik olarak nasıl tanımlıyorsunuz?

Ne sağcı ne solcuyum. Adalete, doğruluğa, demokrasiye inanıyorum. Hiçbir partiyle en ufak bir bağım yok. Sadece demokrasinin böyle olmaması gerektiğini söylüyorum. Bir şeyler yanlış gidiyor! O kadar açık ki! Savcı olsam korkarım bu konular üzerine gitmeye. On binlerce insanın görev yeri değiştirilmiş...
 
Eleştirirken korkuyor musunuz peki?

1980 Darbesi’nde çocuktum. Adana Ceyhan’da yaşıyordum. Kapımızı açardık, kan... Adam vurulmuş, babam taşımış... O zamanlar bile insanların üzerinden böyle  korku yoktu. Korkuyoruz ya! Bir tweet atarken çok mu ağır oldu diye 50 kere düşünüyorum, yalan değil. 40 yıllık gazeteciler bile suspus, biz konuşuyoruz. Doğruları söylüyorum. Şimdi dik durmazsak ne zaman duracağız? Çocuklarıma torunlarıma, iktidarı mı yaladım diyeceğim? İnsana duruş, onur, gurur lazım, her şey de para değil...

Röportajın tamamını okumak için buraya tıklayınız.