Türkiye'de son yıllarda insanlar hemen her konuda muhafazakar ve modernler olarak ikiye ayrılır oldu. Peki bu durum AVM'ler de de geçirli mi?
Abone olTürkiye'de artık her konuda muhafazakar ve modern insan ayrımı yaşanır oldu... Peki bu durum ekonominin can damarı AVM'lerde de böyle mi?
Hürriyet yazarı Melis Alphan İstanbul'daki 3 AVM'de 3 gün geçirdi ve bu soruya yanıt aradı...
İşte Melis Alphan'ın o yazısı...
Son yıllarda Türkiye hemen her konuda muhafazakarlar ve modernler olarak ikiye ayrılır oldu. Açıkçası, AVM turuma başlamadan evvel benim de kafamda “Buraya muhafazakarlar gider, şuraya modernler” önyargısı hakimdi.
‘MODERN’, KLASİK ve GENÇ adını taktığım İstanbul’daki 3 AVM’de 3 gün geçirdim. Sonuç: AVM’ler söz konusu olduğunda muhafazakar ve modern ayrımı yapılamaz. Sadece paralı ve az paralı ayrımı yapılabilir.
“Türkiye küçük Amerika’dır” benzetmesi mevzuya göre bazen yerindedir, bazen ise kel alaka.
Konumuz AVM’ler olduğunda hiç tereddütsüz küçük Amerika olduğumuzu söyleyebiliriz.
Sağımız, solumuz, önümüz, arkamız AVM.
Devasa, bol ışıklı, fayans, uğultulu, kalabalık yapılar.
Lostrasından kuaförüne, terzisinden kuru temizlemesine, mobilyacısından süpermarketine, giyim mağazasından çocuk merkezine, sinemasından lokantasına her türlü ihtiyacımızı karşılamayı vadeden, adeta tek başına koca koca semtler oluşturan AVM’ler.
Bazı bölgelerde o kadar çoklar ki, neredeyse yan yanalar. Bir yandan çok farklılar, bir yandan çok aynılar.
İhtiyaca yönelik yaşamlarımızın odağı tüketime kaydıkça küçük esnafı önce sokaklardan, sonra hafızlardan silen AVM’lerin hiç durmadan yenisi açılıyor.
Bu elbette hem sosyo-ekonomik yapıyı değiştiriyor hem de bazen çevreyi olumsuz etkiliyor. Öyle ki, 17 Ağustos 1999 depreminin ardından, Afet Koordinasyon Kurulu İstanbul’da olası bir deprem durumunda afet toplanma alanı olarak 470 yer belirlemişti. Ancak kısa bir süre önce bu 470 yerin 300’ünün AVM ve gökdelenlere dönüştürüldüğü öğrenildi.
Ya acılarımızı çabuk unutuyoruz ya da AVM sevdası ağır basıyor.
SANDIKLAR AVM’YE
Ülkemizde AVM yatırımlarının teşvik edildiği açık. Ancak halkımızın da AVM karşıtı olduğunu söylemek güç. Tevekkeli değil, seçim öncesinde “Katılımın yüksek olmasını istiyorsanız sandıkları okullara değil, AVM’lere kurun” lafları ortalıkta boşuna dolaşmadı.
Artık ülkemizde büyük şehirlerin kalbi büyük ölçüde AVM’lerde atıyor. İstanbul için konuşmak gerekirse, çalışan ebeveynler tatil günlerinde, çalışmayanlar haftanın birkaç günü çocuklarını kapıp soluğu yakınındaki AVM’de alıyor. Sadece çocuklular değil, yaşlısı, genci, öğrencisi, muhafazakarı, moderni, binlerce kişi metroyla, otobüsle, dolmuşla, özel arabasıyla AVM’lerin yolunu tutuyor.
Tepki gösteren, misal sosyal medyada ‘İstanbul’da AVM dışında çocukla gidilebilecek mekan listesi’ paylaşan çok...
Aracının arkasına “Düğünlerde takıyı AVM patronu değil, esnafınız takar. Alışverişlerimizi AVM’lerden değil, küçük esnafımızdan yapalım” yazısı yapıştıran yok değil...
Ama AVM karşıtlarının sesi, oluşan ve oluşturulan AVM’nin baskın kültürünün yanında biraz cılız kalıyor.
Türkiye’de insanları AVM’lere mi hapsediyorlar? Yoksa insanlar buralarda iyi vakit geçirdikleri için mi AVM’ler var? Bu soru geçmişte belki daha kolay yanıtlanabilirdi. Ama şu anda cevaplaması güç. Biraz tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıktı durumu bizimkisi.
Beğenelim, beğenmeyelim, ‘küreselleşme, büyüme, kalkınma, rekabet, tüketim’ gibi kavramların hükmettiği bir çağda ve ülkede AVM doygunluğuna ulaşmamız için daha vakit var gibi görünüyor.
MUHAFAZAKAR - MODERN AYRIMI YOK
PARALI – AZ PARALI AYRIMI VAR
Son yıllarda Türkiye hemen her konuda muhafazakarlar ve modernler olarak ikiye ayrılır oldu. Açıkçası, AVM turuma başlamadan evvel benim de kafamda “Buraya muhafazakarlar gider, şuraya modernler” önyargısı hakimdi. İstanbul’un belli başlı 3 AVM’sinde 3 gün geçirdikten sonra gördüğüm şu oldu: AVM’ler söz konusu olduğunda muhafazakar ve modern ayrımı yapılamaz. Sadece paralı ve az paralı ayrımı yapılabilir.
Bu belli başlı 3 AVM’de her kesimden her yaşta ve her tarzda insan var. Tek ayrım, gelir durumu.
‘MODERN’, ‘KLASİK’ ve ‘GENÇ’ adını verdiğim üç AVM’de birer günümü geçirdim. Onlara bu isimleri verdim çünkü gitmeden önce kafamdaki imajları böyleydi. Hepsine açılış saatinden yarım saat evvel gittim ve kapıların açılmasını bekleyenlerle konuştum.
*
Açılışı bekleyen kalabalık en fazla MODERN’deydi. Girişin etrafındaki mermer yükseltilere oturanlar arasında kadınlar çoğunlukta. İkili kadın grupları dışında, az sayıda erkek de var. Aynalı gözlüklü, kamuflaj taytlı genç bir kadın bir yandan telefonuyla oynuyor, diğer yandan etrafta koşuşturan çocuklarına “Yapma, koşma, atlama” diye talimat yağdırıyor. Herkes sigarasını tüttürüyor; acaba açık alanda sigara yasağı yürürlüğü girince ne yapacaklar?
İnsan profili karışık. Straplez tişörtlü, yırtık jean’li genç kadınlar da var, başörtülüler de, kafa tokuşturarak selamlaşan erkekler de. Herkesin eli, gözü telefonunda, tek bir kişi bir şey okuyor, o da spor gazetesi.
Yanımda oturan genç kadına bu saatte burada ne yaptığını soruyorum. “Bodrum’da yaşıyorum normalde. İstanbul’a geldiğimde sokaklarda dolaşmak yerine AVM’lere gitmeyi tercih ediyorum” diyor. İstanbul’da neredeyse bütün AVM’leri dolaşmış, en çok MODERN’i beğenmiş. Bodrum’da da AVM’de çalışıyormuş. Ama Bodrum’daki AVM’de hem mağaza miktarının daha az hem de koşulların İstanbul’dakinden kötü olduğundan şikayet ediyor. “Bizi 12-13 saat çalıştırıyorlar. Oysa İstanbul’da 8 saat çalışılıyor.”
O da söylüyor, her 3 AVM’de konuştuğum diğer kadınlar da doğruluyor: “AVM’de her gün büyük alışveriş yapmasak da kadınız sonuçta, mutlaka bir şey alıyoruz.”
*
KLASİK’in girişinde kapıların açılmasını bekleyenler arasındaki iki başörtülü genç kadına yanaşıyorum. Aslında genelde bir başka AVM’ye gidiyorlarmış ama o gün Okmeydanı’nda hastaneye geldiklerinden KLASİK yakın diye burayı tercih etmişler. AVM’ye gitmediklerinde 500 Evler’de ya da Fatih’te turluyorlarmış. Fatih’i çok sayıda tesettür mağazası olduğu için tercih ediyorlarmış; “Hele ki Çarşamba pazarı varsa eve gidemezsin bir türlü” diyorlar. MODERN’e gidip gitmediklerini soruyorum; KLASİK’te, sokak markaları var. MODERN’de daha ziyade butikler var. DeFacto, LC Waikiki, Colins gibi markalar yok” cevabını alıyorum. ‘KLASİK’te Burger King ya da Mc Donald’s’da karınlarını doyuruyorlarmış.
*
Her iki AVM’ye tezat olarak, köprünün diğer yanında birkaç ay önce açılan GENÇ’in girişinde sıra yok. Oysa belki de beklemek için aralarında en ideal yer burası. Zira birinci katın giriş kapısının karşısında birkaç dönümlük bir park var. Sıfırdan yapılmış, yemyeşil, harika ağaçlar ve bitkilerle bezeli bir park. Zeytin ağaçları, fıstık çamı, söğüt, zakkum, gül, alev, duş ağacı, bambular, ılgın, mimoza. AVM’yi boş verip, sadece buraya gelerek soluklanabilir insan. Lakin MODERN ve KLASİK’e kıyasla buraya karayoluyla ulaşım daha zor. Acıbadem’in biraz sapa bir yanında kalıyor. Dolmuş, otobüs geçmiyor. Metro var ama mağaza seçimleri ve AVM’nin yapısı metroyla gelecek müşteriyle pek örtüşmüyor gibi.
KÜÇÜK ARABİSTAN
MODERN’in müşteri profilini büyük ölçüde Araplar oluşturuyor. Kapıda gördüklerim dışında, içeride çok az sayıda yerli müşteriye rastladığımı söylersem abartmış olmam. Daha sonra konuştuğum AVM çalışanları ve mağaza müdürleri de bunu doğruluyor.
Bir iç giyim mağazasının çalışanları Körfez ülkeleri dışında İranlıların ve Libyalıların da “çok güzel” alışveriş yaptığını söylüyorlar. Yerli müşterinin “Bu ne ya? Arap işi” dediği gösterişli ve taşlı ürünleri Arapların çuvalla aldıklarını anlatıyorlar: “Kapalı olmalarına rağmen içte bizim kadınlarımızdan çok daha iyi giyiniyorlar. Arap erkekler eşlerine, sevgililerine çok alışveriş yapıyorlar. Çoraptan sutyene kombin halinde alıyorlar. Türk erkekleri mesela eşlerine bir külot alır çıkar. Geçenlerde bir Arap geldi eşine 1650 TL’lik iç çamaşırı aldı, ertesi gün geldi yine aldı.”
*
KLASİK’te de Arap turistlere rastlıyorum. Ama kalabalığın büyük kısmını oluşturmuyorlar. Burada Afrika ülkelerinden turistler de var.
Öğrendiğim kadarıyla Arap turistlerin bir kısmı sadece sezon alışverişi yapmak için İstanbul’daki AVM’lere geliyor; bir kısmı da sadece indirimden alıyor. KLASİK’te konuştuğum bir satış görevlisi “Onlar ülkelerinden buradaki indirimleri bizden daha iyi takip ediyorlar” diyor.
MODERN’de daha paralı, KLASİK’e ise daha orta düzey gelire sahip Arapların geldiği söylenebilir.
*
GENÇ’te hiç Arap turist yok. Daha çok orta ve orta üstü gelir grubundan insanlara rastlıyorum. Yine karma bir yapı, başörtülü kadınlar da var, son dönemin popüler tabiriyle ‘laik teyzeler’ de. AVM ilk girişte mimarisi ve yeni görünümüyle lüks bir banyo ya da cillop bir havalimanını andırıyor. Danışmanın hemen arkasındaki tekerlekli sandalyeler, bebek arabaları ve tuvalet kabinlerinin her birinin içindeki tabureler müşterinin konforunun ayrıntılarıyla düşünüldüğünü gösteriyor.
Ama ‘Yeniyetme’ diğerlerine göre tenha. Konuştuğum bir güzellik mağazasının müdürü “Araplar burayı keşfetse iyi olur. Yerli müşteriye kalırsak sinek avlarız çünkü. Rezidanslara bel bağladık ama daha inşaat halindeler ya da boşlar. Rezidans müşterisi gelmiyor henüz.”
Daha AVM’nin çok yeni olduğunu, Ekim, Kasım ve Aralık aylarını görmeleri gerektiğini söylüyor.
Elbette alışverişi değil, gezmeyi yeğleyen AVM meraklıları gelip burayı da göreceklerdir. Ama buranın food court’u onları tatmin etmeyebilir. Zira food court küçük, food court dışında çok restoran var ama hepsinin oturma alanı ayrı. Burger King’den hamburger alıp oturmak isteyenlerin alanı dar. Bir de food court’ta Cevahir’deki gibi bir fast-food kalabalığı yok. Günaydın Köfte var mesela ama her ne kadar Günaydın restoranın fiyatında olmasa da bir McDonald’s seviyesinde de değil. Marka ve lokanta seçimlerinden anlaşılıyor ki burası pek orta alt gelir seviyesindeki insanların takılma alanı olmayacak. Yine de avludaki Starbucks’ta türlü gelir düzeyinden insan görmek mümkün. Fakat altını çizmeliyim; orta ve orta üstü ağırlıkta.
*
MODERN’de neredeyse sadece Arapları gördüğüm gibi, AVM çalışanlarından da sadece Arapları dinledim diyebilirim. Genel olarak memnunlar. Bir oyuncak/hobi mağazasının müdürü anlatıyor: “Eskiden Batı’dan daha çok müşterimiz vardı ama artık yüzde 90 Ortadoğu. Yazın Türkler tatilde, Araplar alışverişte. Araplar İstanbul’a AVM turizmi için geliyorlar. Kollarında hep marka çantalar. Bu oyuncak mağazasında bile her giren Arap ortalama 300-500 TL harcıyor. Sürü halinde mağazaya giriyorlar. Her ailenin minimum 3 çocuğu var.”
Başka bir satış görevlisi yine Arapların “çok güzel” alışveriş yaptığını söylüyor ve Türk müşterilerinin kıskandığını ekliyor: “Biz tüm müşterilerimize eşit hizmet veriyoruz ama Türkler ‘Bize Araplardan fırsat kalmıyor. Onlar çok para harcadığı için onlarla daha fazla ilgileniyorsunuz’ diye sitem ediyorlar.”
Konuştuğum yerli müşteriler ise Arapların çok gürültü yaptığını ve kuyrukta ya da hizmet alırken önlerine geçtiğinden şikayet ediyor.
Bir spor mağazasının müdürü mağazasına durmadan zengin Arapların geldiğini söylüyor:
“Geçen gün Tahran kralının oğlu buradaydı. Paraları var. Bir ayakkabının her renginden alıyorlar ama dağınıklar. Bir Arap kabinde tüm beyaz tişörtleri yere atmış, bir de üstüne basmış. Kibarca uyardık. Ama mesela Ruslar çok kibarlar; kabinde denedikleri giysileri askısına asıp geri veriyorlar.”
O sırada içeri başka bir spor mağazasının müdürü giriyor; Araplar’ı soruyorum, “Memnun musunuz?” diye. Cevabı “Hem de nasıl. Hiç Türk yok, sadece Arap geliyor. Duacıyız. Deli gibi alışveriş yapıyorlar, istedikleri kadar dağıtsınlar.”
Shake Shack’in önünden geçerken Araplarla dolu olduğunu görüyorum. Önünde resim çektiriyorlar.
Yalnız bir konu daha var ki bunu farklı mağazaların çalışanlarından doğrulattım... O da bazı Arapların zengin kılığına girip hırsızlığa geldiği. Kimisi teşhirdeki ayakkabıyı alıp çantaya attıklarını, kimisi 3 gün evvel bir mağazanın içini boşalttıklarını, kimisi de güvenliğin kendilerini “Mallarınıza dikkat edin” diye uyardığını anlatıyor.
Satış görevlilerinin bazıları Arapça kursuna gittiklerini çünkü artık eleman alımında Arapça bilmenin kriter haline geldiğini anlatıyor. Eskiden mağazaya giren Araplar “İngilizce biliyor musunuz?” diye sorarken artık “Arapça biliyor musunuz?” diye sormaya başlamışlar.
KÜÇÜK ESNAFI ÖLDÜRDÜK AMA...
Gittiklerim arasında en kalabalık AVM KLASİK. Akşam 18.00’den sonra yemek katında oturacak yer zor buluyorsunuz.
Konuştuğum KLASİK müşterileri “Kışın sıcak, yazın serin. Sokakta niye dolaşayım? Burası konforlu. AVM’ye gelerek bir taşla çok sayıda kuş vuruyoruz. Çocuğu oyun parkına götürüyoruz, ailecek sinemaya gidiyoruz, yemek yiyoruz. Ve burası Şişli’nin göbeği” diyorlar.
Bir diğer müşteri de bugünün şartlarında vaktinin az olmasından şikayet ediyor, buraya gelip bir saatte ihtiyacı olan her şeyi alıp çıkabildiğini söylüyor.
KLASİK’teki bir kuyum mağazasının müdürü insanların AVM’deki kuyumcuya gelmelerinin nedenini semt kuyumcularına güven kalmamasıyla açıklıyor: “Küçük esnafı öldürdük evet ama AVM’lerin arttığı süreçte küçük esnaf da iyi sınav veremedi. Paniğe kapılıp birbirlerini baltalamaya, müşteriye kazık atmaya başladılar. Esnaf kendi müşterisini kaybetti, insanları markaya itti. Burada sonuçta etiket fiyatı var, müşteri güveniyor.”
Burada da hırsızlıktan şikayet var. Geçenlerde başka bir kuyum mağazasından büyük tektaş yüzük yürümüş mesela.
Klasik'e yakınlardaki plazalarda çalışanlar da geliyor. Gelenler daha ihtiyaç odaklı alışveriş yapıyor. MODERN ve benzerlerinin daha pahalı olduğunu düşündükleri için KLASİK tercih nedenleri.
MODERN ve GENÇ’te elinde poşet olmayan, sadece dolaşmaya veya yemek yemeye gelmiş insanların sayısı sanki KLASİK’tekine göre daha fazla. Konuştuğum bir çalışan “Buranın müşterisi alıcı. Fazla bakmıyor, gelince alıyor” diyor.
ALIŞVERİŞTE ÇOCUK BELİRLEYİCİ
Tüm AVM’lerin ortak yanı çocuk. İnsanlar çocuklarına kıyamıyor, en çok onlara alışveriş yapıyorlar. Düşük gelir seviyesindeki insan bile, çocuğu istiyor diye onu zorlayacak bir şeyi alabiliyor. Bir çantayı tutturuyor mesela çocuk, neredeyse yetişkin çantası fiyatında, anne baba mecbur alıyor.
Yazının başında dediğim gibi, AVM’lerde her kesimden insan var. Gelir durumu AVM seçimini etkilese de bir de AVM’nin avareleri var. Belki dolaşacak sokak kalmadığından, belki ışıltılı vitrinlere bakmaktan hoşlandıklarından, saatlerce katları turlayanlar bunlar. Hatta inanır mısınız, hava çok sıcak olduğu için şortu, tişörtü ve spor ayakkabılarıyla burayı sabahları yürüyüş parkuru olarak kullananlar var.
Velhasılıkelam, AVM’ler artık sadece alışveriş değil, bazılarımızın yaşam biçimine dönmüş durumda. Artılarıyla, eksileriyle kent hayatımızın merkezindeler.