Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, referandum süreci öncesi İnternethaber.com'a özel çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Abone ol"Bizim yeni Recep Tayyip Erdoğanlar çıkarmamız lazım! Yeni Recep Tayyip Erdoğanlar kim olabilir diye baktığımızda henüz kimse yok. Gençlerimizin önünde Recep Tayyip Erdoğan adında bir liderlik okulu var. Bu okulu iyi okuyup, önemli dersler çıkarmaları gerek.”
Bu çarpıcı tespit Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'na ait.
Yeni anayasa teklifi, Cumhurbaşkanlığı Sistemi ve referandum sürecini değerlendiren Mehmet Müezzinoğlu, İnternethaber Yönetim Kurulu Başkanı Hadi Özışık ile İnternethaber yazarı Süleyman Özışık ve İnternethaber Ankara Temsilcisi Hatice Kübra'nın siyasi gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
AK Parti'nin Türkiye'yi ileriye taşıma vizyonuna sahip bir parti olduğunun altını çizen Müezzinoğlu, "Bizim yeni Recep Tayyip Erdoğanlar çıkarmamız lazım! Yeni Recep Tayyip Erdoğanlar kim olabilir diye baktığımızda henüz kimse yok. Gençlerimizin önünde Recep Tayyip Erdoğan adında bir liderlik okulu var. Bu okulu iyi okuyup, önemli dersler çıkarmaları gerek.
Bir Recep Tayyip Erdoğan'ın daha çıkacağı yer İstanbuldur. İstanbul partilerinde lokomotifidir" diye konuştu.
MİLLETİN VİCDANINA TESLİM OLACAĞIZ
Müezzinoğlu, AK Parti'nin elindeki referandum anketi sonuçlarına ilişkin rakam vermezken, referandum sonuçlarının Şubat ayı gibi yapılacak anketlerle netleşeceğini öngördü.
Müezzinoğlu, "Gene milletin vicdanına teslim olacağız. O en iyisini bilir o en iyi kararı verecektir" diye konuştu.
MHP MÜTHİŞ BİR ADIM ATTI
Müezzinoğlu, yeni anayasa teklifi sürecinde MHP'nin milleti merkeze alan tutumunu da överek, "MHP, Türkiye'ye oynanan oyunları görünce, millete olan bu sorumluluklarının farkında olduklarından milli, yerli, müthiş bir adım attı" yorumunda bulundu.
ESAMESİ OKUNACAK PARTİ DEĞİL!
Müezzinoğlu, CHP-HDP-Saadet Parti'nin referandum öncesi blok oluşturduğu yönündeki söylemleri de yorumladı. Saadet Partisi için 'Esamesi okunacak parti değil' diyen Müezzinoğlu, "Milletim adına üzüldüğüm CHP ve HDP birlikteliği" dedi.
REFERANDUMDAN SONRA RAHATLARIZ
Ekonomik göstergelere ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Müezzinoğlu, yükselen işsizlik oranlarıyla ilgili '1-2 ay daha yükseliş sürecek' öngörüsünde bulundu. Bakan Müezzinoğlu gerek işsizlik gerekse diğer ekonomik göstergelerin referandum süreci sonrası normale döneceğini söyledi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu'nun İnternethaber.com'a özel açıklamalarının detayları şöyle:
HADİ ÖZIŞIK: İşsizlik rakamları açıklandı. Artış var. Bu konuda niye bu artış oldu bu artış bekleniyor muydu? Öngörüler ne?
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: İşsizlik rakamlarının artması ve önümüzdeki bir iki ay daha artmaya devam edecek olmasını konjonktür gereği bekliyoruz. Son 2-3 yılda gerek bölgemizde gerekse ülkemizde oynanan oyunlara baktığımızda özellikle 2013 Gezi Olayları'nda çok yönlü istikrar bozma hareketi var. Burada birinci hedef siyasi istikrarı bozma. 2013 Gezi Olayları'ndan bu yana da çok farklı versiyonlarını gördük. Çok meşru gibi gösterilen çevreci olaylara bakıyorsun ki hiç de dert 8-10 tane ağaç değil. Çok meşruymuş gibi bir seçim atmosferi görüyorsun. 7 Haziran veya belediye seçimleri gibi kimin kime niye destek verdiğini fotoğrafa sonra baktığın zaman anlıyorsun. Hedefin Türkiye'deki siyasi istikrarı bozma olduğunu görüyorsun. Siyasi istikrar bozulunca ekonomik istikrar bozulur. Öyle veya böyle ekonomik istikrarla ilgili Moody's'in not düşürmesi, dövizle ilgili hadiseler, 15 Temmuz darbe girişimi ister istemez yatırımcıyı daha tedbirli olmaya itti. Bu hem içeride hem dışarıda böyle.
'ÇUKUR DA KAZSALAR TUZAK DA KURSALAR BAŞARAMIYORLAR'
Bölge senaryolarına baktığınızda Suriye'de Irak'ta terör örgütüne verilen destekte çok yönlü bir operasyon var. Ama çok yönlü operasyon, bu büyük milletin vicdanı ve feraseti oynanan oyunu okuduğu için başarılı olamadı. Çukur kazıyorlar olmuyor, tuzak kuruyorlar olmuyor, darbe girişiminde bulunuyorlar olmuyor. Niye? Bu milletin gen yapısında bu samimiyet var, asalet var, cesaret var ve hiç bir tuzağa düşmüyor. Tam aksine, tuzağı kuranları tuzağa düşürüyor. Tabi bu kadar hadise ekonomiyi zorluyor. Özellikle Ağustos ayından bu yana işsizlikte artış, istihdam da bir daralma var. Önümüzdeki 1- 2 ayda daha böyle devam etmesini bekliyoruz. Ama gerek hükümetin aldığı tedbirler ve Sayın Başbakanımızın Aralık ayında açıkladığı tedbirler gerekse bütün bakanlıkların kendi alanlarında yaptıkları ilave tedbirler bu daralmanın geçici olmasını sağlayacak.
'SEFERBERLİK BAŞLATTIK'
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak çalışma hayatında Ocak ayı itibariyle 'milli seferberlik' başlattık. 3 ay önce 12 ilde bulunan işveren, sanayici, çalışan ve sendikacılarla görüşmeler yaptım. Bu ay geldiğimiz nokta da yeniden kendilerine daha özgüvenli ve yatırıma dönük olduklarını gördüm. Bizim de onlara verdiğimiz desteklerle toparlandılar. Durağanlıktan veya gerilemeden bir umuda dönüyoruz. Ama bu ne zaman artacak? Referandumdan sonra Türkiye daha da rahatlamış olacak. Çalışma Bakanlığı olarak yaklaşık 1 milyon insanın istihdamına destek verdik. 1 yıl içinde 1 milyon genç, kadın, girişimci, meslek edinme alanlarında 1 milyon insanımıza dokunacak ve destek vereceğiz.
HADİ ÖZIŞIK: Ben bir gazeteciyim ama aynı zamanda biliyorsunuz ki 60 kişiyi çalıştırıyorum. Ama ben son 2 yıla kadar devletin, ÇSGB'nin istihdam konusunda bu tarz destekler verdiğini bilmiyordum. Belki o benim gazeteciliğimden kaynaklı hala o işveren noktasına gelememiş olmamdan kaynaklı. Burada müthiş bir rahatlık var. İşkur'dan eleman alıyorsunuz, parasını devlet veriyor, vergiden, sigortadan faydalanıyorsunuz.
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: TOBB'un 81 ildeki oda başkanlarıyla bizim 81 ildeki İŞKUR ve SGK birimlerini bir araya topladık. Türkiye'de 252 noktada birlikte çalışabilecek, İŞKUR'un da SGK'nın da uzmanlarının olduğu danışman noktalar kurduk. Hangi desteklerden kim nasıl yararlanabilecek? Bununla birlikte ALO 170 hattımız 24 saat çalışıyor. Türkiye'de düşünün ki Hakkari'de en az 3 yerde iş arayanla işçi arayanı buluşturacak, hangi gence nasıl iş sağlıyoruz, hangi kadına nasıl destek veriyoruz, işsiz kalana nasıl yeniden istihdama katılmasına aracılık ediyoruz bütün bunlarla ilgili 252 noktada hizmet vereceğiz
HADİ ÖZIŞIK: Şuna kadar nasıl gidiyor?
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: Bu ay itibariyle 11 büyükşehir iline gittim. Ve bu 11 ilde sanayi odası, esnaf odası, ticaret odası, Türk-İş, Hak-İş, DİSK sendika temsilcileri, sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerin temsilcileri ile görüştük. CHP, MHP, AK Parti temsilcilerinin olduğu ortamda il il farz edelim, Kocaeli, Tekirdağ, Antalya, Sakarya, Bursa, Balıkesir gibi. Bu ilin çalışma hayatında biz başka ne yapabiliriz? Ne öneriyorsunuz? Bizden ne bekliyorsunuz? diye sorduk. Bunu bakanlığımıza bağlı üst düzey bürokratlara dağıttık. Bakan yardımcısı, müşteşar, müşteşar yardımcıları, genel müdürler, kurum müdürleri her cuma, yanlarında da uzmanlardan oluşan 4 kişilik farklı ekipler, farklı 12 ile gidecekler. 3 ayın sonunda 81 ile gidilmiş olacak.
'ÇAT KAPI EVLERE GİDİYORUZ'
Oralarda ne yapıyoruz?
Az önce saydım sanayi odası, esnaf odası, ticaret odası, Türk-İş, Hak-İş, DİSK sendikalarla 1-2 saatlik toplantı yapıyoruz. 12 ilden 15 tane işyerinden tesadüfen 15 tane asgari ücretli, engelli işçiyi yemeğe davet edip, onları dinliyorlar. Engelli işçinin, asgari ücretli işçinin sorunu ne? Beyaz yakalının , sendikalı ya da sendikasız işçinin sorunu ne? Biz her cuma 250 çalışanın sorunlarını dinliyoruz. Bir de çatkapı ev ziyaretleri yapıyoruz. SGK ve İŞKUR'dan 4 ve bu kurumların illerde bulunan 2 temsilcisine, birer emekli evine, birer engelli evine, asgari ücretli evine çat kapı gideceksiniz dedik.
'3 AYRI DERS ALACAĞIM FOTOĞRAF GÖRDÜM'
Ben önceki hafta Konya'daydım. Geçen hafta anayasa oylaması olduğu için gidemedim. Ama 3 tane ayrı evde 3 tane ayrı ders alacağım fotoğraf gördüm. Engelli evini gördüm. Genç emekli olmuş engelli o ayrı bir fotoğraf. Asgari ücretliye gittim, benim tam 40 yıl önceki koşullarım. Ev ortamı ortaya kurmuş kömür sobasını, yere koymuş minderi 6 aylık evli. Ne zaman işe girdin 6 ay önce. Çok mütevazi bir ortam, mutlu ama ne bekliyor hayattan ve biz ona ne verebiliriz? Kiran ne kadar dedik '750 lira' dedi ne kadar alıyorsun 1400 lira. Yarısını kiraya veriyor. Biz burada o koşullarda onun yanında nasıl olabilirizi değerlendirmemiz lazım. Buralardan çıkan fotoğrafları masa başında çalışarak göremezsiniz. Sonra cumartesi günü tüm gözlemcilerle bir araya geliyoruz 'Sen ne gördün?, Ne öneriyorsun? Ne yaparsak? Yasaya gerek kalmadan biz burada hangi kararlarla bunu rahatlatabiliriz konuşuyoruz. Yüzde 30'unu zaten anında çözüyoruz. Bazen yüzde 10-20'si ilde çözülüyor. Yüzde 50'si hiçbir düzenleme gerektirmiyor. Görmek ve hissetmeyi gerektiriyor. O nedenle bu çalışma hayatındaki milli seferberliği, hem toplumla birlikte olmak hem de sorunlara daha duygu ve realite yüklü çözüm üretme konusunda çok faydalı görüyoruz. Ben bu cuma yine gidemedim. Ama bakan yardımcım Şırnak ve Hakkari'ye gitti. Müsteşar yardımcılarımız Ağrı- Iğdır-Kars-Ardahan bölgesine gitti. Çanakkale ve Edirne de var.
İŞSİZLİK ORANLARI NEDEN YÜKSELİYOR?
SÜLEYMAN ÖZIŞIK: 11.8 işsizlik oranı var. Ama bu oran çok tuhaf geliyor. İŞKUR diye bir kurum var. Devlet birçok alanda kariyer planlaması yapıyor. İşsizliğin yükselmesi tuhaf değil mi? Bilinmiyor mu başvuru mu olmuyor? Burada bir tuhaflık var.
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: Hayır! Şöyle bir şey var. İstanbul, Kocaeli, Bursa gibi buna benzer ekonomisi ve standardı yükselmiş bölgelerde iş beğenmeme durumu var. Ücreti, işi, çalışma koşullarını beğenmiyor. Bizim kitlemizin bir kısmı KPSS ile kamuya girmek istiyor veya oradaki işi, kendi işi gibi benimsemiyor. Bu durum bizi zorluyor. Oraya asgari ücretli gireceğime beklerim diyor. 1400 lira için sabahın köründe kalkamam, patron kahrı çekemem deyip standardı daha yüksek koşullar arayan bir kitlemiz var. Diğer taraftan Güneydoğu'da 2015 Temmuz'undan bu yana terörle yapılan büyük bir mücadele var. Orada kapanan işyerleri oldu, o da işsizliği arttırdı. 2015 sonu başlayan yaklaşık 7-8 ay süren Rusya'yla uçak krizi. Güneydeki otellerin, İstanbul'daki otellerin kapasite daralması oldu.
En son Reina saldırısıyla 'Türkiye güvensiz ülke' imajını bilinçli olarak planlıyorlar. O da tabi bizim turizm gelir ve hizmet alanımızda daralmaya neden oluyor. İhracatımız da bir düşme oldu. Dünyanın da bu anlamda sıkıntıları var. Avrupa çok rahatlamış değil. ABD şimdi nereye gidecek bu belli değil. Ama bu bir mücadeledir. Bizim sanayicimizin, yatırımcımızın kendine ve ülkesine olan güvenini kaybetmemesi ve başarılarını bu milletle daha önce nasıl başardıysa yeni başarılara yürüyebileceğinin inancını kaybetmemesi gerekir.
'TORUNUNA BAKAN BÜYÜKANNEYE MAAŞ'
HADİ ÖZIŞIK: Büyükanne projesi de çok konuşuldu ondan bahseder misiniz?
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: Büyükanne projesinin pilot uygulamasının detayları ve protokolünü İstanbul Sanayi Odası'yla görüşeceğiz. Bu önümüzdeki haftalarda son halini getirip kamuoyuna deklare edeceğiz. Pilot uygulama biri İstanbul'da diğeri Bursa'da olacak. Belki İç Anadolu'da yer alan daha iyi analiz yapma imkanı veren farklı yapısı olan Kayseri, Konya gibi iller dahil edilebilir. Uygulamanın artılarını eksilerini görebiliriz. Toplumsal kültürümüzü, özü besleyen ki bu yalnız birine bir para verme değil. Bir büyükanne ile ailenin, torunun duygu bağını güçlendirme, onun huzurlu hissetmesi önemli. Kreşteki bir çocukla anneannesinin ve babaannesinin merhametinde, sabrında büyüyen bir çocuk, kültürün aktarıldığı, medeniyet değerlerimizin aktarıldığı şey paradan daha önemli. Bu projenin ilk aşamasında başarılı çıkmamız önemli. Mutlaka eksikleri olacaktır ve gözlemlerimiz sonunda artı koyacağımız alanlar olacaktır.
Beklenti çok büyük. 6 aylık Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak promosyon, asgari ücret geldi ama toplumsal bütün kesimleri, teyzesi, halası, dede devreye giriyor. 'Ben daha önce büyütmüştüm' diyor. Yüzde 99 çok pozitif bakıyor.
BÜYÜKANNELERE MAAŞI KİM VERECEK?
HADİ ÖZIŞIK: Maaşı kim verecek? Bakan bey mecbur hale getirsin, damat versin diyenler var!
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: Damat da anne de baba da o ailenin güçlü olması için zaten fedakarlık yapar. Burada bizim baba ya da anneden isteyeceğimiz tek şey huzurlu, güvenli ve güçlü bir aile olmalarıdır. Evlatlarını daha güvenli ve huzurlu ortamlarda, vicdanlarının da rahat olduğu bir durumda büyütmelerini sağlamak hedefimiz. Burada kadın istihdamının da teşvikine çok katkısı olacak. Biz işverenlerle konuştuğumuzda, iki şey getirdik. Gününün yarısını çalışabilir veya saat planlaması yapabilir. 45 saat yerine 25 saat çalışacağım. İşveren 25 saat çalışacak mali işlerine bakıyor, kasasına bakıyor şimdi günün geri kalanı için yeni birini istihdam etmesi gerekiyor. Öbür yarısı için 4-5 saatliğine kasaları denkleştirecek. Gidiş geliş sorunları olmasın diye 1 gün git bir gün boş kal diyoruz. Bir gün geldi bir gün gelmedi özel sektör bunu nasıl tolere edecek. O zaman 'Al tazminatını kızım ben tam çalışacak birini bulayım' diyecek. Bunun kadın istihdamını daraltma riski var. Parasının yarısına razı olacak. Maaşı yarı yarıya düşecek. Bir taraftan işverenin onu kapı önüne koyma riski var. Vicdanen de işvereni çok zorlayamıyoruz. Hayat bir rekabet. Diyoruz ki huzurlu ol, güvenli ol. Varsa annen, kayınvaliden yoksa kreş. Benim şimdi kendi torunlarım var. Anneyle babayla olan kurallardan daralıp, geliyor anneanneye, babaanneye, dedeye deşarj olup gidiyor. Veya oradan anneden, babadan alamadığı kültürü dededen büyükanneden alması duygusal olarak çok daha tatlı oluyor. Benim rahmetli babaannemden aldığım çok şey var.
ASGARİ ÜCRET İÇİNİZE SİNDİ Mİ?
HADİ ÖZIŞIK: Ziyaret ettiğiniz yerlerde çalışanların aldığı paralardan, ödediği kiralardan bahsettiğiniz. Bu söylemden sonra asgari ücret açlık sınırı belli. Asgari ücret içinize sindi mi?
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: Asgari ücrette esasında hükümetin, bakanlığın rolünün olmasını anlamakta zorlanıyorum. Çünkü asgari ücreti devlet vermiyor. Asgari ücreti işveren veriyor. Ama devlet 'bundan az veremezsin' diyor. Başkasının verdiği paranın ne kadar olacağına bir bakanın karar vermesi çok reel değil. Hükümeti de bakanı da hedef yapıyor. Biz hükümet olarak işçimizin de işverenimizin de her zaman yanındayız. Burada hükümet olarak, gelişmiş ülkelere baktığımızda bir standardın altına müdahale edeyim diyor. Biz de standardın altına düşmesin diye 'kusura bakma olmaz' diyoruz. İçinize sindi mi diyorsunuz mümkün mü? Ama işveren de dünya ile rekabet ediyor. İşsizlik yüzde 11.8'e çıkmış. İşverenin işgücü maliyetlerini arttırdığımızda işsizlik oranı da yükselttiğimizde bir problem çözmüş oluyor muyuz? Yoksa ilave sorunlar mı üretmiş oluyoruz? Dolayısıyla bıçağın öyle bir ucu var ki sivri uç. Bazen hem deliyor hem kesiyor. Ben o gün de söyledim. Benim vicdanen 'ne kadar güzel bir rakam' diyebilmem mümkün değil. Ama Türkiye'nin koşullarında 3.5 milyon işsiz şuan kapının önünde bekliyor. İş arıyor. İşveren benim büyümem ve dünya ile rekabet etmek lazım diyor. Burada denge ve istikrarı bozmadan, popülist davranmadan realiteden uzaklaşmadan davranmak gerekir. Bu yalnız birey için ailede iki çalışan belki 3 çalışan var. 3 tane asgari ücretli anne, baba bir tane de çocuk. 3 tane 1400 lira girdiğinde eve 4200 lira bereket versin.
KAMUDA REFORM ŞART
HADİ ÖZIŞIK: Kamu çalışanı reformu olacak mı bu konudaki görüşleriniz neler?
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: Bence Türkiye'nin en temel sorunlarından biri bu. Çok zor bir konu ama mutlaka başarılması gereken bir konu. Türkiye'nin de dünyadaki rekabette var olabilmesi için bu şart. Kamu hizmetlerinde dinamiklik, millete hizmette daha sıcak, daha samimi ve daha yetkin bir hizmet verebilmesi için kamu çalışanı reformunu yapmamız gerekiyor.
HADİ ÖZIŞIK: Anayasa değişikliği ile ilgili CHP'nin engelleme girişimleri yaşandı. Ne düşünüyorsunuz?
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: Kemal Kılıçdaroğlu, 'Meclis'in kararına saygılı olacağız' diye bir cümle kullandı. Bence son dönemde söylediği siyaseten en doğru cümlelerden biri. Bazen canımız pahasına, bazen işte milletin kürsüsünü işgale giden sürece dün itibariyle Bahçeli'yle olan görüşme sonrasında o cümle söylendi. Burada aslında 2 şey var. Birincisi milletin takdirine saygı duymak, ikincisi milletin temsilcilerinin olduğu TBMM'nin kararına saygılı olmaktır. Kürsüyü işgal ediyor, milletin kürsüsü diyor. Peki milletin kürsüsü, milletin meclisi orada neyin mücadelesini veriyor.
'BEN MİLLETTEN KORKUYORUM DEMESİDİR'
Milletin mücadelesiyle ilgili kararı sana getiriyorum diyor. Milletin vicdanına gidecek bir kararın önünde duruyor olmasının bir siyasetçinin 'Ben bu milletten korkuyorum' demesidir. 'Bu millete güvenmiyorum. Bu millet geçmişte de yanlış yaptı yine yanlış yapar' demenin ötesinde bir izahı yok. Yani biz anayasa değişikliğini yaptık da 'Ey millet hadi bakalım sen razı ol' mu diyoruz 'Ülkenin geleceği böyle daha iyi olur' diye bir düşüncemiz var.
TBMM'de 330'un üzerindeki milletvekilinin de bu durumu sana getirme kararı var. Bunu analiz et, vicdanına koy, ülkeyi, geçmişini ve geleceğini düşün' diyoruz. 58 milyon seçmen var. 58 milyona götürüyoruz.
'CHP ADINI DEĞİŞTİRSİN '
HADİ ÖZIŞIK: Kemal Kılıçdaroğlu'na hak vermek gerekmiyor mu? Geçmişteki seçimlerde hep AK Parti aşırı bir fark atarak kazanmış gelmiş. Milletin vereceği oyun rengini görüp, Meclis'i engellemek. Referanduma götürmeden halletmek.
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: O zaman adı Cumhuriyet Halk Partisi mi olmalı? Halk dediğine göre bir partinin halktan, milletten, seçmenden başka gideceği bir adres var mı? Varsa o adresin adını koysun.
SÜLEYMAN ÖZIŞIK: Bütün maddeler tek tek onaylandı. Sonra bütün maddeler yeniden toplu halde bir daha onaylanacak. Bu onaylama sisteminde darbe anayasasından kalma Meclis'te bir durum var. Bütün maddeler tek tek onaylansın sonra asker devreye girsin ikinci oylamada belki geri adım attırırız. Bunu bu kadar uzatmanın mantığı nedir? İkincisi de Sağlık Bakanlığı yaptınız. Meclis'te bir vekilin kaval kemiğinden ısırılması hakkat görülmedi. İlk defa böyle bir şeye şahit oldum. Siz bunu nasıl karşıladınız? Kaldı ki milletvekilimiz Adli Tıp raporu aldı hakikaten kaval kemiğinden ısırılmış.
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: Birincisi bu ülkenin en temel sorunlarından biri siyasetçisi ne yazık ki millete güvenmeyen, güvenmemeyi de ilke kabul etmiş bir siyasi yolculuğu yapıyor. 1940'lardan bu yana. Hep şuna bakıyor. Bu millete hak vereyim ama kontrolü benim elimde olsun. Ne zaman bir bakıyor ki verdiği o haklarla kontrol elinden çıkıyor gibi oluyor 60 darbesini yapıyor milletin seçtiklerini idam ediyor. Sonra mecbur kalıyor. Millet yine karar vericilerden daha modern, daha vizyonist, geleceğine sahip çıktığı için gene diyor ki 12 Mart Muhtırası'yla Meclis'e sen bunu onaylayacaksın diyor. Bir süre sonra 80 Darbesi. Bir süre sonra partileri planlıyor, kimin iktidar olacağına karar veriyor. Biliyorsunuz 1983 seçimleri böyleydi. Millet fırsatı bulunca rahmetli Özal'ı iktidar yapıyor.
ARTIK HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK
Ama AK Parti özellikle Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, partiyi kurarken 3 tane temel cümle söylüyor. Partinin kuruluş felsefesine, siyaset felsefesine ilişkin çok önemlidir.
AK Parti milletin partisidir. Millete inanarak, güvenerek partimizi kurduk. Güç kaynağımız millettir. Ne sermaye, ne güç odakları değildir. Milletin değerleriyle siyaset yapıyoruz ve milletin hayallerinin öncülüğünü yapacağız.
Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.
Bu cümle Türkiye'de her şeyin istedikleri zaman eskisi gibi olmasını isteyenlerle, olmayacak diyenlerin söyledikleriyle geçti. Yüzde 47 oy almış bir siyasi partiye bir savcı kapatma davası açıyor. 11 tane hakim kapatmayı görüşüyor. 5 ay süresince papatya falına benzetiyorum. Buradan Meclis'e gidiyoruz 1 gün 1 oyla kapanıyoruz, ertesi gün 1 oyla kurtuluyoruz. Dünyanın da krize gittiği bir dönem 2008. AK Parti 22 milyon oy almış. CHP ne bekliyor: AK Parti bir kapatılsa diye bekliyor. Tayyip Erdoğan'a, kuruculara siyaset yasağı gelecek. Bir oyla kurtulduk. 1 oyla kurtulan kimdi? Recep Tayyip Erdoğan mı AK Parti mi? Hayır milletin iradesi. Türkiye'de hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı mücadelesini AK Parti vermeye devam ediyor.
2008'den sonra Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Türkiye'de artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak' cümlesi değişti, 'Eyy dünya! Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.' oldu.
Davos'la değişti. Esasında uluslararası son oyunlara baktığımızda o cümle ile gelen 2013 hedefleri, dünyanın en güçlü 10 ekonomisi hedefi, dünya 5'ten büyüktür söylemi. Bu büyük milletin böyle bir mücadelesi var ve bu büyük milletin mücadelesini yapan bir Recep Tayyip Erdoğan var.
OBAMA'NIN DÜŞTÜĞÜ DURUMA BAKIN
HADİ ÖZIŞIK: Dünyada rol kaptırma korkusu yaşandı mı bu süreç içerisinde.
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: Obama'nın giderayak düştüğü duruma bakın. Türkiye bütün bu oyunlara ve tuzaklara rağmen hedefinden vazgeçmedi. 18 Mart'ta Çanakkale'de açıklığı en fazla köprünün temelini atacağız.
'MHP MÜTHİŞ BİR ADIM ATTI'
Son dönemde MHP, özellikle anayasa değişikliğinde merkeze siyasetini almadı. Merkeze milleti aldı. Baktığınız zaman, merkeze siyasetini aldığı 5 ay öncesinde 'başkanlığa karşıyız, parlamenter sistemdeyiz' diyordu. Ama Türkiye'ye oynanan oyunları görünce, millete olan bu sorumluluklarının farkında olduklarında milli, yerli, müthiş bir adım attı.
Bunu CHP'nin bugün yapabilmesi, başarabilmesi zor görünüyor. Yapabilse kendisi de kazanacak, Türkiye de kazanacak, millet de kazanacak. Dünkü cümlesi o yüzden önemli. Milletin kararına saygılı olacağız, milletin temsilcisinin kararına da saygılı olacaksın. Politikasını yapsın. Şu.. şu... nedenle karşıyım diyebilir ben ona bir şey demiyorum. Muhalefetin siyasetini yapacak. Ben de gideceğim köye, kahveye, evlere o da anlatacak ben de. Ona saygı duyarım. Ama 'Kanımızı akıtarak, cesedimizi çiğneyerek' demek olmaz.
HADİ ÖZIŞIK: MHP yok oluyor diyor!
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: Onu MHP'nin kendisini düşünsün. Kılıçdaroğlu genel başkan olduğundan bu yana AK Parti ile girdiği hangi seçimde partisinin yüzünü güldürmüş ki MHP'ye bakıyor. Kendisine baksın.
İSTANBUL'A BAŞKAN OLACAK MI?
SÜLEYMAN ÖZIŞIK: İstanbul'dan ayrıldığınızdan beri diğer iki başkanla tanışamadık. İstanbul'u bilen bir isim denildiğinde sizin adınız öne çıkıyor.
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: Ben bunu siyasette hep kolaycılık olarak görüyorum. Bizim yeni Recep Tayyip Erdoğanlar çıkarmamız lazım! Yeni Recep Tayyip Erdoğanlar kim olabilir diye baktığımızda henüz kimse yok. Gençlerimizin önünde Recep Tayyip Erdoğan adında bir liderlik okulu var. Bu okulu iyi okuyup, önemli dersler çıkarmaları gerek. Bir Recep Tayyip Erdoğan'ın daha çıkacağı yer İstanbul’dur. AK Parti'nin İstanbul teşkilatı farklıdır. İstanbul Partilerin de lokomotifidir. Yeni Recep Tayyip Erdoğanlar kim olabilir diye baktığımızda henüz kimse 'Şu olabilir' demiyor. 15 yılın vebali var demektir.
Desen ki İstanbul İl Başkanlığı görevi eyvallah! Neden? İnsan üretmen için, partinin misyonunu, gelecek dinamikleriyle yürütmeye eyvallah derim. Talip olduğum için değil vicdani sorumluluğum olduğu için. Orası yeni Tayyip Erdoğanların üretileceği yerdir. Kim sayılıyor şimdi 5 tane saysak hepsi 15 yıl önceki isimlerdir. Bu doğru değildir.
REFERANDUM SONUÇLARI NE OLUR?
HADİ ÖZIŞIK: Şimdi referandum süreci başlıyor, Tayyip Beyle çok meydanlarda gezdiniz. Partili cumhurbaşkanlığı, partisinin başında meydanlarda olacak. Tam siyaset yapacak eskisi gibi bir özlem var mı? Tayyip Beyle beraber meydanlarda siyaset yapmak?
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: Şimdi bir defa dürüst olmak lazım. Millete en büyük sorumluluğumuz dürüstlüğümüzdür. Yani cumhurbaşkanlığına gelmiş birinin millet tarafından siyasi tercihinin ne olduğunun bilinmediği bir kişi mi, kimi kandırıyoruz. Ahmet Necdet Sezer mi siyasi değildi ya da Demirel mi değildi. Rahmetli Özal mı değildi. Ama orada Demirel'in de ve Özal'ın da yapamadıklarını kapalı kapılar arkasında planlayarak birileri yapıyordu. Dolayısıyla önemli olan ne, milletin seçtiğinden hesap soruyor mu soramıyor mu? Burada ilk defa cumhur seçtiği cumhurbaşkanından hesap soracak. Bana taahhüdün ne kardeşim. 5 yıl sonra yerine getirdin mi getirmedin mi? Ülkeyi aldığın yerden daha iyi noktaya taşıdın mı taşımadın mı? Dolayısıyla millet seçtiği kişinin, duruşunu, tercihini, hayat felsefesini, dünya görüşünü vizyonunu her şeyini bilmek ister. O bildiklerine göre de tercihini yapacak. Şu şu şu artıları var şu eksileri var. Öbürünün de şu artıları var şu eksileri var ama doğru olanın bu. Severek yanındayım, güvenerek yanındayım, meydan da yanındayım, zorda da yanındayım. Ama yanlış yaptığında da hesabını sorarım milli irade demokrasisi bu. Dolayısıyla millet onu istiyor zaten. Tercih ettiğinin yanında durabilmek destek verebilmek. Yanlış yaptığı zaman da hesap sorabilmek.
AK PARTİ'NİN ELİNDEKİ REFERANDUM ANKETLERİ NE DİYOR?
HADİ ÖZIŞIK: Peki anket var mı elinizde?
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: Benim elimde yok, genel merkezde bildiğim kadarıyla yeni var mı bilmiyorum. Son bir hafta 10 günün sonuçlarını da bilmiyorum. Ama bana göre anket bu cumartesinden sonra oylama Meclis'ten ikinci tur oylama bittikten sonra. Önümüzdeki hafta yapılacak anketler yani millete gidip gitmeyeceği netleştikten sonra yapılan 10-15 gün anketi, reel olarak değerlendirilecek anketlerdir. Şu ana kadar olan anketler, bir kısmı dur bakalım, Meclis ne olacak, fire olacak mı şu olacak mı? Bence şubatın ilk yarısında çıkacak anketler bize yol gösterir. Ben bir sıkıntı olacağının kanaatinde değilim.
HADİ ÖZIŞIK: Yüzde olarak bir tahmininiz var mı?
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: Yüzde olarak bir tahminde bulunarak milletin vicdanına yön vermeyi doğru bulamam. Ama bu milletin vicdanına AK Parti hep güvenerek çıkmıştır. Milletin vicdanına güvenerek teslim olmayı seven bir partiyiz. Gene milletin vicdanına teslim olacağız. O en iyisini bilir o en iyi kararı verecektir.
ÖNEMLİ OLAN CHP-HDP BİRLİKTELİĞİ
HADİ ÖZIŞIK: Şimdi CHP-HDP ve Saadet Partisi bloğu oluştu.
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: Ben tabii esas milletim adına üzüldüğüm CHP ve HDP birlikteliği. Zaten Saadet Partisi artık çok esamesi okunacak parti değil. Kendilerini belki farklı gösterebilmek adına çapraz duruyorlar. Onlar sever çapraz durmayı. Ama burada önemli olan CHP ve HDP birlikteliği.
ERDOĞAN'DAN SONRA NE OLUR ENDİŞESİ
SÜLEYMAN ÖZIŞIK: Efendim burada şöyle bir şey var. Yani sokağın. Ben sokakta olan bir gazeteciyim. Genel itibariyle aslında sadece Ak Partililer değil MHP ve kimi CHP’liler bunu söylüyor. Ya Recep Tayyip Erdoğan’ın rehberliğine güveniyoruz ama ondan sonra gelecek bir isme bu kadar yetkinin verilmesi doğru mu diye bir endişe var. Şimdi bununla ilgili size şikayetler geliyor mu?
MEHMET MÜEZZİNOĞLU: Şimdi bakın bunlar korkutmak için taktikler, belirli taktiklerdir. Şimdi rahmetli Ecevit’e yüzde 21 ile her türlü yetkiyi verdik mi, verdik. Mesut Bey'e, Tansu Hanım'a böyle bir yetki verdik mi? Kaç ile verdik bunların hepsinin oranı yüzde 25’in altındaydı. Her türlü yetkiyi kullandılar mı kullandılar. Şimdi yüzde 50’nin üzerinde bu toplumun taban seçmeninin yarıdan fazlasının güven duyduğu birine yetki vermekle milleti neden tehdit ediyorlar. Yani şunu mu istiyorlar 28 Şubat’ta yüzde 21 ile başbakan olmuş rahmetli Erbakan Hocayı, Milli Güvenlik Kurulu'nda 9 saat buram buram terlettiler. Ne kadar güzel oldu denen bir demokrasi anlayışı mı özlüyorlar? O gün rahmetli Erbakan Hocayı buram buram terleten kimdi? Kimseye hesap vermeyen askerlerdi, MGK'ydı. Başlarında da cumhurbaşkanı vardı ve milletten aldığı oy oranı yüzde 19,5. Şimdi yüzde 50'nin üzerinde bir toplum vicdanın milli irade vicdanın olduğu ve hesap verme zorunluluğu olan birine anlamıyorum ben bunu. Milleti de akılsız zannediyorlar.
DEMİRTAŞ 7 HAZİRAN'DAN SONRA BAŞBAKAN OLSAYDI NE OLACAKTI?
Yani düşünün ki 7 Haziran sonrasında MHP, 'ey CHP, siz ikiniz HDP ile yan yanaysanız hadi kurun hükümeti ben de azınlık hükümetinize destek veriyorum' deseydi. Onların bir de Demirtaş’a da yaptığı gibi 'hadi başbakan da sen olsan' deseydi. Her türlü yetkiyi birileri millet adına veriyor birileri millet adına kullanabiliyor bu sistem mi daha doğru yoksa seçmenin tamamının yarısından fazlasının verdiği yetki mi daha doğru. Milletin kafasını bulandıracak cümleler. Biraz akılla analiz yaptığı zaman akılda hizanı yok. Milletin aklıyla dalga geçiyorlar. Ama bunlar hep millete de cahil diyorlar ya o cahil dedikleri millet onların çok okumuşunu cebinden çıkartır.
28 ŞUBAT'TA KİM HESAP VERDİ?
Diğerlerinin millete ödediği bedellerin hesabını kimse vermedi. Ahmet Necdet Sezer’in millete ödettiği bedelleri konuşabildi mi kimse? Niye sorumsuz hesap sorulmaz. Peki niye baktı hükümetin atadığı bürokratın eşi kapalı mı değil mi, MİT’e incele bakalım dedi namaz kılıyor mu kılmıyor mı? Bu mu tarafsızlık bu mu milli vicdan bu mu demokrasi?
İşte o 28 Şubat'ta sayın Demirel’in iki parti milli irade anlaştığı halde pat diye partiyi böldürerek ülkeyi krizlere götüren yapılar mı? hangisi hesap verdi? Hiçbiri. Kim bedel ödedi millet.
MEHMET AKİF NE DİYOR?
Bura da bu toplumun en büyük kültürüne yerleştirilen şey ne CHP de onu yapıyor. Mehmet Akif Ersoy ne diyor İstiklal Marşı'nda, ne ile başlıyor ‘korkma’. CHP biz de neyi pompalıyorlar 'kork'! Korkarak bir yere gidilmez, korkma diyor ya ilk kelime. Ama bizde CHP’ye bak hep korku cümleleri söylüyor. 15 yaşındaki genç kıza delikanlıya güven. Ama yok.