"Ordudan atılmadım emekli edildim, Torumtay 'Bu, darbe bile yapar' diyordu" M.Tekin ilk kez konuştu....
Abone olRöpörtaj: Balçiçek Pamir
Kaynak:
Muzaffer Tekin ilk kez konuştu:"Arslan'la biri telefonda olmak üzere 5 kez görüştüm. Benim üzerimden askeri yıpratmak istediler, sadece o yüzden intihara kalkıştım"
Danıştay saldırısından sonra gözaltına alınan emekli asker Muzaffer Tekin ilk kez konuştu:"Arslan'la biri telefonda olmak üzere 5 kez görüştüm. Benim üzerimden askeri yıpratmak istediler, sadece o yüzden intihara kalkıştım"
Bugünkü Pazartesi Sohbeti konuğu farklı bir isim. Danıştay saldırısında gözaltına alınan, basında hakkında ordudan atılma, olayın azmettiricisi şeklinde haberler çıkan Muzaffer Tekin. Hani yakalanmadan önce kendisini kalbinden bıçaklayan eski asker. Gözaltına alındıktan sonra delil yetersizliğinden beraat eden Tekin'e görüşmek için telefon ettiğimde ne yalan söyleyeyim, umutsuzdum.
"Konuşmaz" dediler, "Kimseye tek kelime etmeme kararı aldı" diye beni uyardılar. Araya ne gazeteciler girdi, dönem arkadaşlarını kullandılar yine olmadı ama "Bir dene istersen" dediler. Gazetecilikte imkansız yoktur zor olan vardır hesabı çevirdim numarasını. Önce bir süre sohbet ettik ardından buluşmak üzere sözleştik. Muzaffer Tekin, Kadıköy'de bir apartmanın girişinde karşıladı beni. İyi giyimliydi. Son derece kibar konuşuyordu. Peki yolda her rastlayanın "Komutanım" diye ellerine sarıldığı bu adam gerçekte kimdir? Muzaffer Tekin 56 yaşında, yedi göbek asker çocuğu.
Babası albay Salih Tekin, dedesi miralay Ahmet Rıza, büyük büyük dedeleri Kale-i Sultaniye kumandanı Mirliva Cevat Bey, Sancak kumandanı Ali Naşit Bey ve yeniçeri ağası Örneksiz Mustafa Ağa. Tekin Kıbrıs Barış Harekatı'nda da bulunmuş, üstün hizmet madalyasıyla ödüllendirilmiş. Hatta Kıbrıs Harekatı'nı kapak yapan Time dergisinin kullandığı fotoğrafta yine o var. Her cümlesinde orduya ve Atatürk'e olan bağlılığını dile getiren Tekin ile yaklaşık 2 saat sohbet ettik.
Ben hakkındaki iddiaları sordum, o da yanıtladı. "Bana yargısız infaz yapıldı, adım lekelenmek istedi, askeri benim üzerimden yıpratmak isteyenler sert kayaya çarptı, alnım açık" diyen Tekin'in söylediklerini ilgiyle okuyacağınızı düşünüyorum.
ORDUDAN ATILMADIM RESEN EMEKLİ EDİLDİM
Konuşmalarınızda sık sık Türk Silahlı Kuvvetler'ne olan bağlılığınızı dile getiriyorsunuz. Mahallenizde herkes size komutanım diye hitap ediyor. Siz ordudan atılmamış mıydınız?
-Ben kesinlikle ordudan atılmadım. Resen emekli edildim. Onun nasıl olduğunu da anlatayım size. Tuzla Piyade Okulu'ndayken bir gün 4 teğmen gazinoda dövülüyor. Sonra teğmenin arkadaş grubu onları dövenleri dövüyor. Nöbetçi amiri teğmenlerin isimlerini ordu komutanına bildiriyor.Benim hakkımdaki suçlama ise teğmenleri toplu olarak dövmeye azmettirmek.
Siz böyle bir şey yaptınız mı?
-Hayır efendim, yok böyle bir şey. Mahkemem devam ederken askeri şura toplanıyor ve beni disiplinsizlikten resen emekli ediyorlar. Öncelikle yapılan büyük bir haksızlık çünkü daha mahkemem devam ediyor ve alınmış bir karar yok. Askeri Şûra'da beni tanıyan bir iki kişi, rahmetli Turgut Özal'a "Aman dikkat ediniz, önemli bir şahsiyettir, bize lazımdır" diyorlar ve 6 orgeneral şerh koyuyor. Necdet Üruğ Paşa kalkıyor ve diyor ki "Ben konuyu bizzat inceledim, bu kişinin emekli edilmesi lazımdır." Bir Genelkurmay Başkanı böyle derse ne olur? Emeklilik kararı oy çokluğuyla aleyhime dönüyor.
Peki hakkınızdaki dava ne oldu?
-Orası da ilginç. Ben emekli olduğum için dava sivil mahkemeye gidiyor ve ben o mahkemede beraat ediyorum. Hayatımda en çok üzüldüğüm, kendimi kahrettiğim dönemdi. Bugün bile bu yaşadıklarım o günkü ruh halimin yanında az kalır. Avukat Burhan Apaydın'a gittim, hikayemi anlattım. Bana bunu yılın davası yapacağını, ortalığı ayağa kaldırabileceğimizi söyledi. "Ben bu kuvveti elimdeki kağıtlar gibi sallayacağım" dedi. Hemen vazgeçtim. Ben bana yapılan haksızlık olsa bile, TSK'nın manevi şahsiyetine tek bir laf gelmesini istemiyorum.
ASKERE ÇUVAL GİYDİRİLİNCE 10 GÜN UYUYAMADIM
Madem bu kadar gelecek vaat eden bir askerdiniz niye size haksızlık yapıldı?
-Yüzbaşı rütbesinde bile yanımdakileri son derece iyi yöneten, önemli eğitimler veren biriydim. Hatta tümgeneral rütbesindeki bir büyüğüm yaptığım çalışmaları görmüş, etkilenmiş ve "Yazık oluyor bu çocuğa" diye beni 1 hafta içinde daha yüksek rütbelilere eğitim vermemi sağlayacak pozisyona getirdi.
Kıskançlık mı yani?
-Öyle bakmamak lazım. Necip Torumtay Paşa benim için "Bu yüzbaşı orduda bu kadar etkili, ileride darbe bile yapar" diyordu. Biraz oradan bakmak lazım. Askerlerimizin başına çuval geçirildiğinde on gün uyumadım. Genelkurmay Başkanı'na mektup yazdım. O kadar hassas bir durumdayım bu memleket meselelerinde.
Siyasi görüşünüz nedir? Ülkücü müsünüz yazıldığı gibi?
-Hayır asla ülkücü değilim. Ülkücü arkadaşlarım vardır. Ben daha çok ulusalcıyım. Bir süre önce ülkücü gençler bana bir takvim getirdiler. Birinci sayfada Türkeş'in fotoğrafı. Atatürk'ü birinci sayfaya almanız gerekiyor dedim, onları yolladım. Subay ve centilmen olarak tanımlayabilirim kendimi.
Ne demek o?
-Geçmişte birtakım kategoriler yaparak bizi birbirimize düşürdüler. Ben artık iki kategori yapıyorum. Ülkesini sevenler, sevmeyenler. Ben sevenler tarafındayım. Aile terbiyem yetişme biçimim olarak da tam bir Atatürk milliyetçisiyim.
Sizin gibi biri ordudan ayrılınca...
-Ölür değil mi? Öyle derler. Siz söyleyemediniz ama ben biliyorum. Ben de öyle olacağını düşünmüştüm. Ama ağabeyim bana çok destek oldu. Bu yazıhanenin 1980'li yıllardan beri sahibi. Beni de oturttu başına. O zaman petrol ticareti yapıyordu. İşten güçten, ticaretten anlamam ki. Yine de bana çok destek oldu.
Sustalı bıçağı tam kalbime iki kez sokup çıkardım
Gelelim o güne... Danıştay saldırısını duyduğunuz zaman ne yaptınız?
-Biz önce o meczubun tanıdığımız biri olduğunu anlamadık. Kendi kendimize olayı yorumluyor tartışıyoruz yine. Sonra akşam evime polisler gitmiş. Onun benimle ilişkilendirildiğini ancak polisin bıraktığı zabıttan öğrendik. Hatta kağıdı Şişli Noteri Mehmet Bey'den almışlar. Mehmet Bey, ismimi görünce aman demiş, bu olay ülkücülerin üzerine atılıyor, ülkücüler böyle bir şey yapmaz. Ben ülkücü değilim, o ayrı. Ama herkes şaşırmış tabii.
Niye hemen teslim olmadınız?
Önce olayı bir görelim, sonra teslim olalım dedik. Nedir, kimdir, boyutu nedir, niye benimle ilişkilendiriliyor? Çerçeveyi görmek istedim. Yani bana yönelik bir komplo mu yoksa yanlışlık mı, nedir? Cumartesiye kadar bir arkadaşımın evinde kaldım. O güne kadar ne televizyon ne de gazete, hiçbirine bakmadım. Ama içimde bir sıkıntı var. Bulunduğum yerden her televizyon çekmiyor kanal 7'yi buldum. Aslında bunlar şimdi olayı taraflı verirler diye düşünmüyor değilim. O sırada gazetelerdeki başlıkları okuyorlardı. 80 yılında ordudan atılan Albay kod adlı biri diye yazıyordu.
SİLAHIMI ARADIM, CEBİMDE BIÇAĞI BULDUM
Kod adınız Albay mı?
-Öyle bir şey yok. Sadece bana öyle seslenirler, 'Komutanım' derler. Bazen 'Paşam' derler. Ama anladım tabii başımdaki belayı. Bir anda bütün tablo ortaya çıktı.
Daha kimse tamamen anlamadı ne olduğunu, siz nasıl anladınız
-Şunu anladım, bütün haberlerde benim şahsiyetim üzerinden orduya yönelik birtakım suçlamalar yapılıyordu. Yani hedef ben değildim. Ben birtakım kişilerin ordu üzerinde oyun oynaması için seçilen biriydim sadece. O anda ölmeye karar verdim.
İyi de ölseydiniz sizin mantığınızla herşey daha çok üzerinize kalmayacak mıydı?
-Olabilir ama ben o anda bunu düşünmedim. Zaten ben bunu fark edene kadar ağabeyim ve arkadaşlar olanı biteni görmüşler. Benim nasıl piyon olarak seçildiğimi, komploya kurban gittiğimi. Silahımı aradım. Yoktu yanımda. Cebimdeki sustalı bıçağı buldum.
ÖLMEDİĞİME ÜZÜLDÜM ASLINDA ÖLMELİYDİM
Ne büyüklükte bir bıçak bu?
-7 cm'lik bir şey. "Ölmesini bilmeyen öldüremez" derler. Bu onursuzlukla yaşayamayacağıma karar verdim. Kendimi Atatürk'ün yaveri Salih Bozok gibi hissettim.
Ne demek o?
-Acının o kadar büyüğünü yaşadım yani. Öylesine içim acıyordu. İki elimle yüklenerek 7cm'lik bıçağı tam kalbime iki kez soktum, çıkardım. O kadar ölmek istiyordum ki iki elimi kullandım, kalbimi hedeflemek için. Ait olduğum asker çevresine bir söz gelmesini asla kabul edemezdim. Beni kurtarmışlar. Arkadaşlarımın beni hastaneye götürüp kaçtığını yazdılar. Onlar hep oradaydı. Kendime geldiğimde size ne kadar üzgün olduğumu anlatamam. Ölmediğime üzüldüm, inanın bütün içtenliğime. Ben aslında ölmeliydim Balçiçek Hanım.
EŞİM 'ALYANSIN BENDE SAATİN KIZINDA' DİYORDU
Bugün de öyle mi düşünüyorsunuz?
-Evet. Bugün aynı konumda olsam yine ölmeye çalışırdım. Ama madem ölmeyi beceremedik dedim kendi kendime bari bana bunu yapanları ortaya çıkarayım; kendi adımı ve askerin şerefli adını kirletmeye kalkanları bir bir deşifre edelim.
Ya aileniz? Onları da düşünmediniz mi?
-Düşünmedim. Kızım annesine o ölürse ben de ölürüm diyormuş. Biz böyle bir aileyiz. Şerefimiz her şeyden önce gelir. Ama eşimin bana bağıran görüntüsü hiç aklımdan gitmiyor. "Alyansın bende, saatin kızında, bizim için güçlü ol" diyordu. Ben de güçlü olmaya çalıştım çünkü sonuna kadar haklıydım.