Mizahınıza tüküreyim!
Metin Akpınar’ın, “Ben mizah yaptım, sözlerim çarpıtıldı” sözleri de kusura bakmasın ama dansözlükten başka bir şey değildir.
Bu memlekette gerçekten de her alanda ehliyet, liyakat ve ahlak
sorunu var. Baksanıza şu acınası halimize…
Halkı sandığa değil de meydanlara çağıranlara
"siyasetçi", ekranda önüne konulan haberleri
okumak yerine milleti sokak eylemlerine davet eden provokatörlere
"gazeteci", kendi halkına tepeden bakmak ve
hakaret etmek dışında hiçbir özelliği olmayanlara
"aydın", sanat dışında her haltı yiyen soytarılara
ise "sanatçı" diyorlar bu topraklarda...
Sözü uzatmadan Müjdat Gezen ve Metin Akpınar’a getireceğim.
Ekranda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik tehdit ve hakaret ettikleri
gerekçesiyle ikisi de savcılığa çağrıldı.
Müjdat Gezen ifadesinde “Benim Halk Arenası programında
yapmış olduğum konuşmam doğrudur. Bu konuşmayı mizah olsun diye
yaptım. Benim herhangi bir cumhurbaşkanına hakaret kastım
yoktur." demiş.
Metin Akpınar ise "Sözlerimiz mizah ve eleştiri
kapsamındaydı. Çarpıtıldı" savunmasında bulunmuş.
Doğrusunu isterseniz ben Müjdat Gezen’in sözlerinde suç unsuru
olabilecek bir şey görmedim. “Biz de bu ülkeyi seviyoruz,
haddini bil Erdoğan” sözlerinden dolayı savcılığa
çağrılmasını da doğru bulmadım.
Tamam, Tayyip Erdoğan sevdalısı olan ciddi bir seçmen kitlesi
“Bizim liderimize nasıl böyle seslenir?” diye
isyan ediyor.
Kabul…
Ama neresinden bakarsanız bakın bu sözler, savcılığın harekete
geçmesini gerektirmeyecek basitlikte bir eleştiriden ibarettir.
Burada asıl önemli olan şey, ekran önünde racon kesen Müjdat
Gezen’in, savcılıkta süt oğlan gibi davranmasıdır. Keşke biraz
delikanlı davransaydı da “Mizah yaptım” diye
kıvırmak yerine “Bu basit bir eleştiridir ve benim sanatçı
olarak bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nı eleştirme hakkım
vardır” diyebilseydi. Bunu dahi söyleyecek yürek ve
cesaret yokmuş kendisinde, öğrenmiş olduk.
Metin Akpınar’ın sözleri ise üzerinde ibretle tartışılacak bir
konudur.
Akpınar’ın sözleri mizah değil, eleştiri hiç değil. Söylenen
sözlerde düpedüz tehdit var. Kışkırtma ve orduyu darbeye çağırma
var. Metin Akpınar’ın, “Ben mizah yaptım, sözlerim
çarpıtıldı” sözleri de kusura bakmasın ama dansözlükten
başka bir şey değildir.
Yani ne Metin Akpınar inandığı kadar akıllı biridir, ne de biz
sandığı kadar salağız.
Uğur Dündar kabare programı yapmıyor. Siyaset programı yapıyor ve
ekrana çıkanlar da günümüz siyaseti üzerinden, hatta Erdoğan
üzerinden içlerinde biriktirdikleri kini, öfkeyi ve nefreti
kustukça kusuyor.
Kaldı ki Metin Akpınar’a ciddi bir siyaset sorusu sordu, mizah
yapmasını falan da istemedi. Eğer Akpınar mizah yapsaydı, hepimiz
gülerdik.
Ama gülmedik değil mi?
Sonra evinin önünde tekrar kameraların önüne geçiyor,
“Bizim Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef gösteren bir
hareketimiz katiyen olmaz. Biz ülkemizin refahı, milletimizin
refahı için tercih ettiğimiz, temenni ettiğimiz demokrasiyi
anlatmaya çalıştık” diyor.
Yuh ya, gerçekten yuh yani!
Yahu madem geri adım atacaksın, madem kıvıracaksın, niye ekranda
Uğur Dündar’ın ve stüdyodaki seyircilerin alkışlı goygoyuna kanıp
saçmalıyorsun be kardeşim!
Ayıp değil mi?
Yazık değil mi?
Bu ülkenin yarısı senin filmlerini izleyerek büyümüş. Hepsi ama
hepsi seni çok sevmiş.
Niye o sevilen adam olarak kalmazsın ki? Niye herkesin
sevgilisiyken bir anda milyonların tiksindiği biri durumuna
sokarsın kendini?
Yani geçmişine bakıyorum ve yaptıklarına bir anlam veremiyorum.
Sen kalk, bir dönem sinema ve tiyatro tarihine damga vur. Sen kalk,
yüzlerce sinema filminde ve tiyatro oyununda baş aktör ol. Sonra
gel, sanat hayatını içi boş siyasi tartışmalarla ülkeyi kaosa
sürüklemek isteyen şarlatanların figüranı olarak tamamla. Yıllar
boyu dişinle tırnağınla kazandığın itibarı kendi ellerinle sıfırla.
Allah kimseyi böyle rezil, böyle zelil duruma düşürmesin.
Ha; bu arada, bir de hatırlatma yapalım Metin Akpınar’a…
Televizyon ekranında demokrasinin olmamasından bahsedip,
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a faşist diyordun ya. Eğer Erdoğan faşist ve
diktatör olsaydı, sen bir daha evini göremezdin!
Anladın değil mi bayım?