MİT, dört yıl sonra Hrant Dink’in İstanbul Valiliği’nde tehdit edilmesinin ‘müsteşarlığın bilgisi dahilinde’ olduğunu açıkladı
Abone olHrant Dink suikastı davasında MİT, mahkemeye itiraf gibi bir resmî yazı gönderdi. Yazıda, Dink’in 24 Şubat 2004’te İstanbul Valiliği’ne çağırılarak tehdit edilmesinin, MİT Müsteşarlığı’nın bilgisi dahilinde olduğu belirtildi.
‘Uyardık ama bilmiyorduk’
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden davanın dün görülen 15. duruşmasında mahkemeye gelen yazılar okundu. MİT’ten geldiği belirtilen bir yazıda, “Hrant Dink’in İstanbul Valiliği’ne çağrılmasının teşkilatın bilgisi dahilinde olup olmadığı” yönündeki soruya yanıt verildi. “Hrant Dink’in İstanbul Valiliği’ne çağrılması müsteşarlığımızın bilgisi dahilindedir” denen yazıda “Kendisine Sabiha Gökçen ile ilgili yazdığı yazının toplumsal infiale sebep olabileceği hatırlatılmıştır” ifadeleri kullanıldı.
Taraf'tan Bahar Kılıçgedik ile Volkan Koç'un yaptığı habere göre MİT bu itirafa rağmen yazıda “Hrant Dink’e suikast düzenleneceğine yönelik bize herhangi bir bilgi ulaşmamıştır” dedi.
Bölge Başkan Yardımcısı
Hrant Dink hakkında “Türklüğü aşağılamak” iddiasıyla açılan ilk soruşturmadan bir gün önce, 24 Şubat 2004’te İstanbul Valiliği’ne çağrılarak Vali Yardımcısı Ergün Güngör’ün odasında tehdit edilmişti. Daha sonra ise Dink’i “Yazılarına dikkat et. Yoksa başına bir şeyler gelecek” diyerek tehdit eden kişinin, dönemin MİT İstanbul Bölge Başkan Yardımcısı Özel Yılmaz olduğu ortaya çıkmıştı. Her gündeme geldiğinde yalanlanan bu olay, MİT’in dün mahkemeye gönderdiği yazıyla ilk kez resmî olarak kabul edilmiş oldu.
Neden hedef seçildim
Hrant Dink, 24 Şubat 2004’te Valiliğe çağırılarak tehdit edilmesini, 12 Ocak 2007’de Agos’taki “Neden hedef seçildim” başlıklı yazısında şöyle anlatmıştı: “Elimdeki belgelerle birlikte Vali Yardımcısı’nın yanına gittim. Hayli nazikti Vali Yardımcısı. İçeri buyur ettiğinde, odasında biri bayan iki kişi daha oturuyordu. Nazikçe “Onların kendisinin yakınları olduğunu, sohbetimizde hazır bulunmalarında bir mahzur görüp görmediğimi” sordu. “Bir mahzur görmediğimi” söyleyip oturduğumda zaten ortamın nazikliğini kavramıştım. Hiç beklemeden girişi yaptı Vali Yardımcısı. “Hrant bey” diyordu “Siz, tecrübeli bir gazetecisiniz. Daha dikkatli haber yapmanız gerekmez mi? Sonra böyle haberlere ne gerek var? Bakın ortalık nasıl allak bullak oldu. Hayır, biz sizi biliyoruz ama sokaktaki adam ne bilsin? Bu tür haberleri başka bir niyetle yapıyorsunuz sanabilir... Bu tür haberlere daha dikkat etmek gerekmez mi?” Vali Yardımcısı’nın bu girişle başladığı sohbete, misafirlerden erkek olan da katıldı... Dikkatli olmamı, ülkeyi ve ortamı gerecek girişimlerden kaçınmamı telkin ediyordu: ‘Sizin yazdığınız bazı yazılardan, her ne kadar üslubunuza katılmasak da, niyetinizin kötü olmadığını anlayabiliyoruz, ancak herkes bunu böyle anlamayabilir ve toplumun tepkisini üzerinize çekebilirsiniz’ diyerek de beni kerelerce uyarıyordu.