BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

MİT Müsteşarı yine olay yaratacak

Atasagun'na ait olduğu iddia edilen ve şimdiye kadar basına sızmayan diğer konuşmalar da ortaya çıktı.

Abone ol

Siyasi,Ekonomik,Sosyal Araştırmalar ve Strateji Geliştirme Merkezi(SESAR), MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un "off the record" sözlerini yayınladı.Geçenlerde gazetecilerle sohbet eden Atasagun'un basına yansımayan sözleri arasında ilginç ayrıntılar dikkati çekti.İşte yazılamayan bu konuşma.

MİT MÜSTEŞARINDAN "OFF THE RECORD" BOMBALAR

(Türk İstihbaratına Yönelik Yeni Hamleler Artarken)

Geçenlerde bir gazete Başbakan'ın güya "çok gizli" bir genelgesini manşetten duyurdu ve artık Emniyet İstihbaratının da, MİT gibi istihbarat amaçlı ticari şirket kurabileceğini duyurdu. MİT'in bu konudan ahatsız olup olmayacağının bilinmediğini vurgulayarak suyu bulandırmaya çalışan manşet; "çok gizli" genelgenin yayınlanması gibi içerdiği absürd mantık bir yana, Türkiye'de istihbarat kurumları arasında bitmek bilmeyen çekişmenin yatışmak bir yana daha da artabileceğinin göstergesini bünyesinde barındırıyordu.

Ayrıca, bu haber, İstanbul saldırıları sonrasında Türk istihbarat altyapısına yönelik yeni bir hamle başlatan yabancı istihbarat örgütlerinin AKP hükümeti üzerinden bu yönde ciddi bir kazanım sağladıklarını da gösteriyordu. Dikkatinizi çekeriz; bu haberin bahsettiği gelişme İçişleri Bakanı Aksu'nun İsrail'le stratejik istihbarat işbirliği anlaşması imzalanmasından sonra gerçekleşti.

Bu noktada aklımıza MİT müsteşarının geçenlerde gazetecilerle yaptığı "off the record" görüşmede neler söylemiş olabileceğini araştırmak geldi. Bu görüşme bazı noktaları ile basına yansıdı. Basına yansıyan kısım "MİT'in müşterisi olan gazeteciler" gibi kısımlardı ve her zamanki gibi spekülatif ve medya içi dedikodulara hizmet etmekten başka bir işe yaramadı.

Halbuki MİT müsteşarının "off the record" yapmasına rağmen, bütün tecrübesi ile bir şekilde sızacağını bildiği bu görüşmenin içeriğinde çok daha çarpıcı noktalar bulunuyordu. İstanbul Saldırıları sonrasında, Türkiye'deki güvenlik/istihbarat kurumları arasındaki çekişmenin had safhaya ulaştığını gösteren bu çarpıcı sözleri ilk kez Jeo-Kritik bünyesinde dikkatinize sunmak istiyoruz.

Bakın MİT Müşteşarı Şenkal Atasagun neler demiş :

"İstihbarat nankördür. Basın da öyle. Ama bizde olay kapatılmaz, günah keçisi oluruz....Mesela, Suriye'de son yakalananlarla ilgili bilgi, MİT'in tespitidir. Başarılarımızın başka kurumlar tarafından paylaşılmasına da evet ama istiskale hayır diyoruz"

"İstanbul'u kontrol edebilmek çok zordur. Bu şehri kimse tam olarak kontrol edemez"

"Teröre karşı paniğe kapılmamak gerekiyor. Mücadeleyi de sadece istihbarat ve polisten beklemek lazımdır...Basının belki bu konuya ihtiyacı var ama hiç eğitici olmuyor. Biz nasıl müdafaaya geçmiyorsak, basın da geçmesin."

Bazı zengin mahallelerinde oturup, yanlarındaki gecekondularda olanları bildikleri halde kulaklarını tıkayıp sonra da "istihbarat uyuyor mu" diyenleri de biliyoruz. Olayları şimdi daha net gördüğümü söyleyemem, çünkü 5 dakikada tedbir alınamaz. Dünya halledemedi bunu. CIA, Mossad örnekleri var. Onlar da çaresiz kalıyor"

"İstihbarat katili arayan bir meslek olmamalıdır. O sinagog daha önce iki kez vurulmuş ve şimdi bir kez daha vuruluyorsa bunun istihbaratla da ilgisi yoktur"

"Telekom'un sadece İstanbul'daki personelinden daha az personelle çalışıyoruz ve buğday yığınında iğne arıyoruz"

"Bu yeni teröre isim koymuyoruz, yeni terörün adı yok. Buna köktendinci terör diyebiliriz ama adı konunca şu terör, bu terör olmuyor. Terör örgütü buna ne ad koyuyor, önemli olan bunu bulmaktır. Şimdi bana yağcılık yapıyor diyecekler ama bu noktada sayın Başbakan'ın tanımı doğrudur. Biz yıllardır terörün başına İslam getirilmemesi için mücadele ettik."

"Bir emekli büyükelçi ve siyasetçi var. Sürekli olarak istihbarat zaafiyetinden bahsediyor. Ama bu kişi en çok ihtiyaç duyulan dönemde çekip gitmiştir. Bir de eski İçişleri Bakanı var. O da eleştiriyor. Şu anda meşgul olduğumuz zümrelere gösterdiği müsamaha unutulmadı. Ayrıca bir de komplo teorisyeni var. Bizde istihbaratın i'siyle alakası olmayan birisi. Belli bir görev için kullanılmıştı, bugüne kadar tek bir tahmini bile tutmadı."

"İşler iyi gidince 'istihbarat birimleri' deniyor, kötü gidince MİT. Bizim diğer istihbarat üniteleriyle bilgi vermek konusunda sorunumuz yok ama almak konusunda var. Bilgilerin bize akması gerekir ama akmıyor. İstihbaratı devlet adına biz yaparız. Yine de bunun için kimseyi suçlamıyoruz. Aynı görev jandarmada da ve polistede var. Bu yasaların gözden geçirilmesi gerekiyor. Bu noktada MİT'i ikiye bölmek Türkiye'ye en büyük kötülük olur. Türkiye'nin bölgesel şartları böyle bir ayrımı kaldıramaz. Sınıra kadar gelen teröristi kapıya kadar bir kurum, içeride başka bir kurum takip edemez. 51 ülkede tek servis var, 25 ülkede iki servis ama Almanya, İngiltere, İtalya, Rusya gbi ülkeler 5 sene içinde tek servise geçecekler"

"Polis ve jandarma taktik istihbarat yapar. Stratejik istihbarat bizim görevimiz. Bize Cudi'deki eşkiyanın adresini sordular. Aşağıdan oturarak bunu bulamazsınız. MİT stratejik istihbarattan sorumludur, gerisi polisin ve jandarmanın görevi. Katil bizi ilgilendirmez"

"90 istihbarat servisiyle ilişkilerimiz vardır. Dışarıyla koordinasyon mükemmeldir. Teşkilat olarak üye olduğumuz kulüpler var. İslam ülkeleri NATO ülkeleri, Akdeniz ülkeleri, Türkçe konuşan ülkeler istihbarat teşkilatları kulüpleri gibi. Buralarda da konumuz 5 yıldır ağırlıklı olarak terör olmaktadır. Her hafta 5-6 toplantıya gidiyorum. Benim protokol karşılığım orgeneral ama MGK Genel Sekreteri benimle aynı masada bulunamıyor. "

"İstanbul saldırılarını MOSSAD yaptı denmesi bana saçma geliyor. İsrail'de her gün 3 bomba patlıyor. Mossas onun hesabını versin önce"

"Güvenlik gerekçesiyle telefon dinlemeleri tek merkezden yapılmalı. İsteyen teşkilat dinlemek istediği telefonu izin alıp, bu merkeze bildirecek. Böylelikle herkes dinlemenin hesabını verecek. Tasarının kanunlaşması konusunda mutabık kalındı; siyasi iradede bu konuda çok hassas ama bazıları istemiyor olacak ki kanunlaşmadı"...

"Bizim asıl endişemiz etnik terördür. Kürt terörü yoldadır"

"Bugüne kadar ABD'den çok söz aldık ama bir harekete geçme emaresi göremiyoruz. Hatta Kürdistan Festivali'nde konuşan bir ABD'li Hristiyan Kuruluşunun temsilcisi kadın, PKK'nın mücadelesini överek bunu George Washington'un mücadelesine benzetti. "Washington'da peşmergeydi, siz de çocuklarınızın geleceği için bu mücadeleyi sürdürün" dedi. Türk medyası bir türkücünün orada ne söyleyip ne söylemediğiyle ilgilendi ama Medya TV'de Türkçe altyazı ile yayınlanan bu konuşmayı atladı"

"Topluma Kazandırma Yasası'nın üçüncü ayağı İmralıdır. O'nun da kendi yönünden destek vermesi lazımdı ama bazı isteksizlikler oldu. Adamı herkes kullandı, biz doğru dürüst kullanamadık."

"TSK Öcalan'ı dağda yenememiştir. Zaten 39 Kürt isyanında devlet eşkiyayı dağda yenememiştir. Öcalan çok merhale aldı, bunu kabul edelim. Her seçim sonrası haritaya bakınca çok zaman kaybettiğimizi görüyoruz...Bölgeyi en iyi bilen İngiltere'dir. ABD pek bilmez. İngilizlerin belgelerinde 'Türkiye'deki Kürt bölgesi olmadan Kuzey Irak'taki Kürt devleti yaşayamaz" demektedir. Aslında gerçek şu ki, Kürt ve Filistin sorunu çözülmeden dünyadan dirlik düzenlik olmaz"

"Dışarıdan gelen birisi teşkilatı tanımak için içeriden destek arayacağı için klikler oluşur. Kurumun en iyi şekilde çalışması için kendi içinden profesyonellere ihtiyaç vardır. Niye Dışişleri Bakanlığına bir polis gelmiyor, niye yüksek mahkemenin başına bir mühendis getirilmiyor? MİT müsteşarının atanması zordur. MGK'da mutabık kalınmalı, başbakan önermeli ve CUmhurbaşkanı atamalı"

"Benim için Yılmaz'ın adamı dediler. Başka bir şey söylemediler. Böyle br şey sözkonusu değil. Sayın Yılmaz takdir ettiğim bir kişidir ama kendisini müsteşar olmadan önce tanımıyordum. Bu sözler beni de onu da rencide ediyor."

"Bizim dışımızda kurumlar, mafya bile Türkiye'yi kurtarma peşinde koşuyor. Devlete buna mani olun diyoruz. Bazıları çok iyi geçinmemiz gereken Azerbaycan, Türkmenistan, İran gibi ülkelerde muhalefete destek veriyorlar. Onlar da bunu görüyor. Korkunç bir sorumsuzluk var. Devletin bir politikası var ve bunlar sınırlı olmalıdır. Her parti, her kişi, her kurum kendi başına buyruk davranıyor. Hobi faaliyetleri arttı"

"Bu şartlarda ABD PKK'yı tasfiye için dağlara da 2 tümen gönderemez. Açıkcası bize verseler bizim de halledeceğimiz yok. ..Amerika, Irak'tdaki orta düzeydeki subayları vasıtasıyla PKK ile de ilişki kuruyor. Mahur kampındaki 9500 kişi Türkiye'ye gönderilse bile bu ABD'nin PKK'ya karşı tutum takındığı anlamına gelmez. Hakurk'taki onlarca kampın tasfiye edilip ellerindeki silahların alınması lazım"

" Öcalan operasyonunu kesinlikle MİT yapmıştır. Ama adamı getireceğimize getirdiğimize pişman ettiniz. Bir başka ülkede olsa bu büyük bir başarı olarak görülürdü. Bu operasyon Türkiye'nin operasyonudur. CIA ve Mossad, Öcalan'ın 1 kilometre bile yanına yaklaşmamıştır. Bazı destekler tabiki aldık. CIA'in ve başka istihbarat teşkilatlarının katkıları oldu ama operasyonu biz yaptık. Bir sürü şey söylendi. Yok bilmem hangi bereliler gitmiş de....MİT tek bir vakada bunu ben yaptım demez. Bizim üç harf sizin için önemli; reytinginiz ve tirajını artıyor".

Yukarıdaki sözler; MİT müsteşarının, dış istihbarat servisleri ile koordinasyonunun, yerli istihbarat servisleri ile kıyas edilemeyecek oranda iyi olduğunu göstermektedir. "MİT Müsteşarını değiştirmek zordur" gibi sözlerle iktidara gönderdiği mesajlar bir yana; "Öcalan"'dan sempatik bir "adam" tonlaması ile sözetmesi, TSK'nın PKK'yı dağda yenemediğini vurgulaması, MİT gibi hassas bir kurumun başında duran bu ismin Kürtçülük sorununa bakışı açısından önemli ipuçları içermektedir. Hele kendisinin Kürt ve Filistin sorununu yanyana kullanması, sözünü ettiği İngiliz bakış açısından fazlası ile etkilendiğini ortaya koymaktadır.

İstanbul saldırıları sonrasında düzelmesi beklenen kurumlar arası istihbarat işbirliği alanında ciddi sorunların sürdüğü ve hatta kurumlar arası çekişmenin arttığı; MİT müsteşarının off the record bombalarından çıkan bir diğer sonuç. İstanbul saldırıları ile ilgili yaptığı değerlendirmeler arasında; saldırıların arkasında MOSSAD'ın olabileceği yönündeki tespitleri "Olur mu öyle şey. Mossad önce İsrail'deki saldırıların hesabını versin" tarzında anlamsız bir mantık önermesi ile cevaplaması ise dikkat çekici.

Türkiye'deki devlet yapısının geldiği parçalanmış noktayı göstermesi açısından MİT müsteşarının off-the-record sözleri hayli manidar. AKP hükümetinin son günlerde yaptığı hamlelerin ise, bu yapıyı bütünleştirmek yerine, dış odakların desteği ile belli parçalarını bütünden uzaklaştırmak yöntemini seçtiği görülmektedir.

İktidarın böyle bir yaklaşım benimsediğ bir ortamda, MİT müsteşarının, kendi ülkesinin kurumlarına, "yok bilmem ne bereliler getirmiş" şeklinde çıkışırken, dış istihbarat örgütleri ile uyumundan övünerek sözetmesi normal karşılanmalıdır.