MİT Müsteşarı Atasagun ve iki yardımcısının gazetecilerle yaptığı yemekli sohbetin yankıları hala sürüyor. En önemli tartışma da Fikret Bila ile ilgili olanı.
Abone olVatan Gazetesi'nden Bilal Çetin'in haberine göre, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Şenkal Atasagun ve iki yardımcısının gazete ve televizyonların Ankara temsilcileri ile ayrı ayrı yaptıkları yemekli sohbet toplantıları üzerine gazete köşelerinde başlayan polemik 10 günden beri devam ediyor. Yemekte konuşulanların "off the record" kalması, yani yazılmaması üzerinde mutabakat vardı. Ancak şimdiye kadar yazılmayan pek az şey kaldı. Hangi temsilcilerin MİT'in eski müşterisi olduğundan MİT'in çok gizli belgelerinin gazete sayfalarına yansımasının neden olduğu olumsuzluklara kadar pek çok şey yazıldı. O yemekte MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, bazı gazete haberlerinin, yanlış yorum ve değerlendirmelerin milli istihbarat faaliyetlerine ve terörle mücadeleye verdiği zararlardan söz etti, bu konuda örnekler vardı. Verdiği en çarpıcı örnek ise ingiltere'nin Ankara Büyükelçisi Peter Wesmacott ile Avrupa Birliği Komisyonu'ndan Michael Leigh arasındaki telefon görüşmesinin bant çözümünün yayınlanmasıydı. MİT Müsteşarı'ndan tepki Bu olaya çok sert tepki gösterdi Müsteşar. Ve belgeyi gazetesindeki yazı dizisinde ardından da "Sivil Darbe Girişimi ve Ankara'da Irak Savaşları" isimli kitabında yayınlayan Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila'yı eleştirdi. Bu tür gizli devlet belgelerinin yayınlanmasının sorumsuzluk ve aynı zamanda suç olduğunu ifade eden Atasagun, Bila'ya "Bu belgeyi yayınlamanız bize bir milyar dolara maloldu" dedi. Bila "Neden?" diye sorunca da "Çünkü bu belgeyi yayınladığınız için şimdi bütün telefon hatları değişiyor da ondan" diye sert bir üslupla karşılık verdi. Fikret Bila da haklı olarak kendisinin gazetecilik görevi yaptığını belirterek özetle şunları söyledi: "Böyle bir belge hangi meslektaşımın eline geçse yayınlardı. Hem ayrıca belge bana kadar geldiğine göre, o zaman o belgenin sunumunda ve sunum formatında hata aramanız gerekir. Bu belge, İngiliz Büyükelçi ve AB yetkilisinin Türkiye'nin iç politikasıyla ve politikacılarıyla nasıl ve ne düzeyde ilgilendiğini gösteriyor. Bunun haber değeri vardır. Ayrıca belgede kurum ismi ve konuşmanın niteliği de yok." Tartışma devam etti... MİT Müsteşarı, kurum isminin belirtilip belirtilmemesinin önemli olmadığını, karşı tarafın bunu anladığını belirttikten sonra, belgenin sunum ve formatında ise hiç bir hata olmadığını üstüne basa basa vurguladı: "O belge gizli bir devlet belgesidir. Formatı da bellidir. Devletin ilgili makamına sunulmuştur. O makamlarda olanlar bunun gizliliğini, formatını bilirler. Ama maalesef o makam, sizlerle iyi ilişkiler sürdürürken bu çok önemli devlet belgesini size veriyor... Devlet adamlığı mı bu...?" Evet, bu tartışmada Atasagun açıkça söylemedi ama sitem ve tepkisi muhtemelen Bila'dan çok belgeyi sızdırana yönelikti. Yani MİT'in bağlı olduğu makamı o dönem dolduranlardı. Açıkça ifade edilmese de MİT üst düzeyinin kafasındaki kuşku Ecevit veya Ecevit'e çok yakın bir ismin bu çok gizli devlet belgesini, kendilerine yakın bir gazeteciye sızdırmış olduğu noktasında düğümleniyordu. Gösterilen tepki de muhtemelen Fikret Bila üzerinden Ecevitler'e yönelik dolaylı bir sitem anlamı taşıyordu: "Size güvenilerek verilen belge basına sızdığı için MİT hem zor durumda kalmıştır, hem de telefon hatlarının değişmesi üzerine 1 milyar dolarlık ek yatırım gereği doğmuştur." Belgenin mühürlü zarf içinde "çok gizli" damgasıyla dönemin Başbakanı Ecevit'e "elden" verildiği ve Bila'nın Ecevitler'e yakınlığı da biliniyor. O nedenle de MİT yönetiminin kafasında "Ecevit veya ona çok yakın bir isim"ce sızdırılmış olabileceği kuşkusu ağır basıyor. Fikret Bila başarılı bir gazetecilik çalışması yapmış ve bu belgeyi ele geçirip yayınlamış. Şimdi belgenin nereden sızdığı tartışılıyor. Acaba belgeyi gerçekten Ecevit mi sızdırdı? Bila kaynağını açıklamayacağına göre belgeyi sızdıranın kim olduğu hiçbir zaman bilinemeyecek.