Misyonerlik
Köklü kültürümüzü bozma çabaları yapılmıştır. Bir Türk vatandaşı olarak köklü kültürümüzü elimizden almak isteyenleri biliyor muyuz?
Köklü kültürümüzü bozma çabaları yapılmıştır. Bir Türk vatandaşı olarak köklü kültürümüzü elimizden almak isteyenleri biliyor muyuz? Bizi bizden koparan çalışmaların ne olduğunu biliyor muyuz? İstemiyerek de olsa bu şer odaklarına bizde alet olmuyor muyuz? Bu ve bunun gibi sorulara cevap verebilmek için her Türk vatandaşının okuması araştırması adeta bir zorunluluk haline gelmiştir...
Ülkemizdeki misyonerlik etkinlikleri bilinenden çok daha geniş kapsamlı ve örgütlü. Dünyanın dört bir yanından gelen, öğretmenlik, doktorluk, avukatlık, papaz, pastör gibi daha geleneksel mesleklere sahip, yüzlerce, belki de binlerce kişi, Türkiye'nin dört bir yanında sürekli toplantılar yapıyor, aileleriyle birlikte Türkiye'ye yerleşiyorlar. Misyonerlik etkinlikleri en başından beri, günümüzde ve coğrafyamızda da tamamen politik erklerle gerçekleştiriliyor.
Misyonerlik faaliyetleri denince ne anlıyoruz?
Kendi dinlerini ve ülke çıkarlarını, başka ülkelerde yaymak ve yaşatmak için özellikle kiliseler ve istihbaratlar tarafından özel eğitime tabi tutularak yetiştirilip görevlendirilirler... Aynı zamanda vatandaşı olduğu devlet tarafından büyük destek gören bir nevi ajan niteliğinde görevlilerdir... İzmir Diriliş Kilise Pastörü Brunson’u bilmeyen duymayan yoktur... "Ver papazı al papazı" diyaloğunda ismi geçen şahıslardan biri.
Faaliyetleri kısa vadeli olmayıp, önceden plan program çerçevesinde hazırlanmış ileriye dönük stratejiler. Görevlendirildikleri ülkelerde halkın sempatisini kazanarak yardım kuruluşları adı altında çeşitli kültür kuruluşları, eğitim ve hastaneler açmışlardır.
Devam.
Eski Bizans'ı ihya etmek gayesiyle, ilim maskesi altında bir çok teşkilat çalışmaktadır. Restore, Kolej, Arkeolojik faaliyet ve buna benzer isimler altında çalışan bu teşkilatlar çok yol katetmişlerdir...
Bunlardan bir tanesi Robert Kolejidir... Robert Koleji'ni yapan Rum Mimar şehri gezdikten sonra; "Fatih Rumeli Hisarını yaparak Bizans'ın kalbini burdan vurmuştur. Ben de onun haleflerini burdan vuracağım" diyerek Robert Koleji'nin arsasının yerini tesbit etmiş ve bu arsayı sahibi Ahmet Vefik Paşa'dan satın almıştır...
İlginç olan şu ki; ülkemizde bu tür faaliyetlerin ilk başlangıcı sözde Türk kadınını bilinçlendirme ve topluma kazandırılması çabalarını güzel bir biçimde kullanarak açmış oldukları kız okulları...
Bu okuldan yetişen kültürlü bir Türk anası faydalı olacak şuurlu çocuklar yetiştirecektir... Bu düşünceye Türk milletini o kadar ustalıkla inandırmışlar ki bunun akabinde çeşitli okullar açmayı başarmışlar... "Bursa Amerikan Kız Koleji, Robert Koleji, Saint Benoit Fransız Lisesi, Hristiyan Genç Erkekler Birliği, Patrikhane desteğinde azınlık okulları ( Ermeni, Rum, Yahudi okulları) gibi kurumlar gösterilebilir.
Ayrıca ülke insanlarına yardım amaçlı çeşitli devletlerin adı altında açılan hastaneler ihtiyacı olan bir millet için reddedilecek bir imkan değildir... Ayrıca da görünüşte taktire şayan bir görüntüdür... Şöyle bir soru da kafamızı karıştırabilir. Neden böylesine mali yönden olsun kadro yönünden olsun külfetli bir yatırım yapma gereğini duydular? Sebebi çok açıktır. Kılıçla ve zorbalıkla yok edilemeyen Türk İslam Alemini içten ve zayıf yönünden vurmak gerekirdi... Sözde ilme, tekniğe ve modern yaşantıya özendirerek çökertmek yapılması en akıllıca işti.
Haçlı seferleri bilindiği gibi Avrupa'da yerleşen ve kökleşen Hristiyanlık dinini Doğu ülkelere kabullendirmek ve dolayısıyla İslamiyeti ortadan kaldırıp Hristiyan Avrupa kültürünü doğuda hakim kılmaktı... Fakat bu çaba Türk-İslam sentezine inanan milletimizin üstün gayreti ile başarıya ulaşamadığı gibi, Türk-İslam aleminin Avrupa'da asırlarca sürecek bir hakimiyet kurmasına öncülük etti. Bu durum hristiyan Avrupa milletlerinin içinde yüzyıllarca kanayan bir yara oldu. Zorbalıkla yapamadıklarını barışçı yoldan denediler. İşte misyonerlik faaliyetleri bu kinin mahsülüdür.