BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Mısır'lı anne ve Türk anne...

Anne işte yok ki ötesi...

Mısır'da öldürülen Esma'nın annesi Esma'nın son anlarını anlatıyordu...

Sanırım bundan 20-25 gün önce...

Acısı taptazeyken yani...

Esma'nın son cümleleri vicdanının da beyninin de bir yerine kazınmıştı işte...

Onları anlatıyordu muhabire, ben radyodan dinliyordum anneyi...

Kimin annesi, hangi ülkeden o anne, hangi dinden, hangi mezhepten beni zerre kadar ilgilendirmiyordu...

Hala da ilgilendirmiyor.

17 yaşında siyasilerin yüzünden toprakla başgöz edilmiş bir genç kızın acısını hissediyordum sadece yüreğimde...

Ve annesinin, babasının, kardeşlerinin, sevdiklerinin halini elbette...

Annesini onu anlattıkça dudaklarımı ısırıyor, ağlamamak için kendimi zor tutuyordum direksiyon başında...

Ve o cümle...

O, kalbimi ellerine alıp kanatırcasına sıkan, yüreğimi bir kerpeten gibi sıkıp kanatan o cümle döküldü annenin dudaklarından...

"Gidişinin ardından sanki kızımı değil, bana beslediği sevgiden dolayı sanki annemi kaybettim. Yanındayken kendimi güvende hissediyordum" ...

Koyverdim gözyaşlarımı...

Yollar ne kadar hızlıysa ben giderken, gözyaşlarımın da aynı hızla akmasına müsaade ettim...

İyi ki o muhabirin yerinde değilim diye de şükrettim...

Bir anne, kızını "annemdi" diye anlatırken, bilemiyorum haberi ne kadar düşünebilirdim!

Bir annenin yüreği fışkırıyordu acıyla karışık cümlelerin içinden radyoya...

Arabam acı doldu, kan koktu sanki...

Esma'ya böyle üzüldüm, böyle yandı içim...

Adı Esma olduğu için değil, insan olduğu için, ağlayan bir annenin sesini duyduğum için acım...

Dün yine anneleri gördüm televizyon ekranlarında...

Ethem'in annesi, ilk duruşmaya gelmişti, oğlunun katiliyle yüzleşmeye...

Ne kadar zor, evladına kör bir kurşun hediye eden, evladını yaşamdan koparan biriyle aynı mekanda olmak mecburen, bir düşünsenize!

Hatay'da anneler yürüyordu dün yine...

Ali İsmail Korkmaz'ın annesi, Abdullah Cömert'in annesi ve Ahmet Atakan'ın annesi...

Ahmet için birleşmişlerdi hepsi bu kez, ötesi yok, hepsi anneydi işte..

Ahmet Atakan için ağlıyordu annesi, Ahmet'in mezarının başında...

Önce dimdik durmaya çalıştı, öyle ya, dik durmalıydı, ağlamamalıydı, zira acısıyla "dalga geçebilen" yüreksizler vardı!

"İyi oldu" diyebilen insancıklarla aynı dünyada yaşıyordu, dik durması lazımdı!

Durmaya çalıştı... Olmadı...

Mezarının başına geldiğinde Ahmet'in, oğlunun en yakınına geldiğinde, aslında en uzağındayken...

İçinden diline dökülen Ahmet'im, Ahmet'im sesleri unutturdu güçlü görünmesi gerektiğini beynine...

Yürek her zaman olduğu gibi galip gelmişti yine...

Hani, bütün siyasilerin dilindeki o ortak, içeriği bomboş, yalanlarla sıvanmış, duygusuzlukla bezenmiş, "Analar ağlamasın" cümlesi var ya...

Ben zerre kadar inanmıyorum hiçbirine!