Mısır'daki darbe kimlere ders olsun?
Ilk Gezi yazımda "Asker veya polis desteği olmadan yapılan hiç bir darbe çalışması başarıya ulaşamaz" dediğimi beni nezaket gösterip okuyan kardeşlerim iyi hatırlayacaktır.
İlk "Gezi"
yazımda "Asker veya polis desteği olmadan yapılan hiç bir
darbe çalışması başarıya ulaşamaz" dediğimi beni okuyan
kardeşlerim iyi hatırlayacaktır.
Bu sözü neden dediğimi sanırım Mısır'da yaşanan
darbe, herkese çok daha iyi anlattı. Şayet Gezi Parkı olayları 29
Temmuz 2011 tarihinden bir ay önce yaşansa, emin olun şu an
Mısır'dan daha korkunç durumda olacaktık.
Neden 29 Temmuz 2011 dediğimi merak ediyorsunuz değil mi?
Anlatayım...
Tarihler 28 Temmuz 2011 yılını gösterdiğinde, Erdoğan'ın
Dolmabahçe'deki çalışma ofisinin kapısından bir orgeneral hışımla
içeri girdi. Başbakan'ın karşısına geçer geçmez,
"Askerlerin gözaltına alınması hukuki değil. Bu böyle
gitmez, gitmeyecek" diyerek aleni bir şekilde tehditler
savurdu.
Kendisine işin hukuki bir süreç olduğu anlatılsa da, anlamamakta
direnen o orgeneral sonunda, "Kes sesini! Ne yapacaksın,
darbe mi?" diye azar işiterek cevabını aldı. Hemen ertesi
gün Köşk'te düzenlenen toplantıdan çıkan flaş karar, haber
merkezlerine şöyle düşecekti:
"Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner, görev süresi 1
yılı doldurmadan istifa ettiğini açıkladı. Kritik Yüksek Askeri
Şura öncesinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tarihindeki en büyük
kriz yaşanıyor. Koşaner ile birlikte Deniz, Kara ve Hava Kuvvetleri
Komutanları'nın da istifa ederek emekliliklerini istedikleri
öğrenildi."
Allah bizi korumuş anlayacağınız.
40 gün önce Türkiye için hayal edilenler şu an itibari ile Mısır'da
yaşanıyor.
Dedim ya; bizde yaşanmamasının nedeni, darbe manyağı
paşaların emekli ya da hapiste olması. Bir Ismail Hakkı Karadayı,
bir Çevik Bir görevde olsa, 3'üncü günün şafağında bizde de
iktidar devrilirdi.
Belki de şu an Erdoğan'ın akıbeti bilinmiyor olacaktı.
Ara rejim heveslilerinin, AK Parti'den kurtulmak için askere kaş
göz işareti yapanların istediği şey, şimdilik gerçekleşmemişe
benziyor. Komşu ülkeler kavrulurken, Suriye ve Mısır bu denli
alevler arasındayken, artık bir darbe özlemiyle sokağa çıkanların
pek de karşılık görmeyeceği belli oldu.
Artık belli oldu ki, AK Parti eğer düşecekse, geldiği güzergahı
takip ederek düşecek. Yani seçimle, yani halkın iradesiyle. Aksini
yapmaya çalışanların, Mısır'ın Adeviyye Meydanı'nda demokrasi için,
verdiği oy için canını ve kanını ortaya koyan milyonlardan alacağı
çok ama çok ders var.
Galiba bu dersi en çok alacak olanların başında da "Darbe
Erdoğan'a ders olsun" diyen CHP ve onun Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu geliyor.
Alır mı dersiniz?
İhtimal dahi vermiyorum!
Aslında "kaset darbesiyle iktidara gelen" bir
kişinin, darbelere hoşgörüyle bakmasını anlayabiliyorum. Ancak
görünen o ki, "İktidara gelmek için her yol
mübahtır" teziyle hareket eden Kemal Kılıçdaroğlu, hırsına
yenik düşen akrep misali kendini sokacak, farkında değil.
Bu kadar çıldırmışlık normal değil çünkü.
Gezi olayları ve Mısır'daki darbeden beri kendisini dehşet içinde
izliyorum. Aynı cümle içinde darbelere karşı olduğunu söylerken,
aynı zamanda o darbelere arka çıkan kendinden ve partili
arkadaşlarından başka canlı yoktur sanırım yerküre üzerinde...
Suriye'de çocukları katleden, kadınları tecavüzlerden geçiren,
camileri ve hatta Halid Bin Velid'in mezarını bombalayan birine
demokrasi timsali muamelesi yapmak ama Erdoğan'a diktatör
demek...
Mısır'da suçu sadece Namaza durmak olan halkını otomotik silahlarla
katleden Genelkurmay Başkanı Sisi'yi yarım ağızla kınarken,
Mursi'ye, "Ama o da az kaşınmadı" diyerek
Erdoğan'a mesaj gönderme cinliğinde bulunmak...
Dua etsin ki "Mısır'daki darbe sana ders olsun"
diyerek köşeye sıkıştırmaya çalıştığın diktatör
(!) , "İran'da ve Suriye'de asılan
muhalifler. Mısır'da yok yere katledilen mazlumlar da sana ders
olsun" cevabı verecek biri değil. Bahsettiği kişi öyle
biri olsa zaten şu an halkın diğer yüzde 50'si, hatta oy vermeyip
yanında olan diğer yüzde 20'si yanında değil, karşısında
olurdu.
Daha önce de söyledim.
Demek ki halk sizi seçmiyorsa, bu sizin yerinize seçileni
"diktatör" yapmıyor. Aksine, günün şartlarında o
kişiyi sizden daha iyi bir siyasetçi yapıyor. Demek ki birine
diktatör demekle o kişi diktatör olmuyor, aksine bu durum sizi
paronayaya kapılmış bir hasta gibi gösteriyor.
***
Son olarak bir Alman gazetesine demeç vermiş Kılıçdaroğlu. Orada
partisinin iptal dilekçesi verdiği 3. Havaalanı ile ilgili
tartışmalara değinirken Lufthansa Havaalanı'nı övmüş ve Erdoğan'ı
yerden yere vurmuş. Özetle, "Erdoğan ülkedeki
başarısızlığını sizin Lufthansa Havaalanını karalayarak örtmeye
çalışıyor" diyor.
Yıllık 30 milyar doları, "3. Havaalanı projesi"
yüzünden kaybetmek üzere olan, sırf bu yüzden Türkiye'nin çökmesini
4 gözle bekleyen "Gezi Partneri" Almanya'nın
medyasına bu sözleri söylüyor, dikkatinizi çekerim!
Aynı gazeteye söylediği bir bomba açıklama daha var. Bu sefer de
kendi deyimiyle, "Gezi eylemcisi çapulculardan"
Belediye Başkanlığı için aday göstereceğini söylüyor.
Kaç seçimdir aday göstermediği kimse
kalmamıştı zaten. Silivri'deki darbeci zihniyetten tut, dağdakilere
bir süre misafir olan PKK'lıların gönül dostu Hüseyin Aygün'e
varıncaya kadar önüne geleni aday göstermişti.
Pek şaşırmadım nedense...
İnsanın içi acıyor.
Atatürk'ün kurduğu partinin haline bakın. Başka derdi kalmamış da
yakan, yıkan, yağmalayan ve mahfeden vandalları aday
gösterecekmiş.
Gösterin Kemal bey, gösterin!
Hatta Esenler Otogarı'nın tuvalet yönetimini bile beceremeyenleri
de... Tuvaletin deliğini tutturamayan, bunun yerine Türkiye'nin
içine etmeye çalışan beceriksizleri de aday gösterin.
Ama
unutmayın...
Siz de bir çok yere aday olmuş veya aday gösterilmiştiniz. Önce
Büyükşehire aday oldunuz. Sonra Başbakanlığa aday oldunuz. Ama
zihniyetiniz bu diye hiç bir şey olamadınız. Önemli olan sizin
seçmeniz değil, halkın seçmesidir, bunu umarım ki bir gün
anlayacaksınız.
Lütfen şunu da unutmayın...
Bir gün şu köpürttüğünüz sokak eylemlerinin hedefi siz
olabilirsiniz. Partilerini içine düştüğü acziyetten kurtarmak
isteyen milyonlar, CHP Genel Merkezi'nin önünü Tahrir Meydanı'na
çevirebilirler.
Sizi seçimle oturduğunuz koltuğunuzdan indirmek için de eylem
yapabilirler. Sizi seçenler de bir gün, "Seçim herşey demek
değildir" diyebilirler.
Bu ihtimali sakın aklınızdan çıkarmayın çünkü, ilahi
adalet diye birşey vardır.
Çünkü eden bulur.
Eğer şu aralar darbe demokrasisine hayran olduğunuz Arapların
dilinden duymak isterseniz:
Men Dekka Dukka!
NOT: Cuma günü bana
uğrarsanız, eylemlerde ölen polis ve göstericilerin gerçek
katillerinin aslında kimler olduğunu beraber tartışalım
isterim...