BIST 8.909
DOLAR 34,33
EURO 37,37
ALTIN 3.047,74

Mısır'daki darbe kimlere ders olsun?

Ilk Gezi yazımda "Asker veya polis desteği olmadan yapılan hiç bir darbe çalışması başarıya ulaşamaz" dediğimi beni nezaket gösterip okuyan kardeşlerim iyi hatırlayacaktır.

İlk "Gezi" yazımda "Asker veya polis desteği olmadan yapılan hiç bir darbe çalışması başarıya ulaşamaz" dediğimi beni okuyan kardeşlerim iyi hatırlayacaktır.

Bu sözü neden dediğimi sanırım Mısır'da yaşanan darbe, herkese çok daha iyi anlattı. Şayet Gezi Parkı olayları 29 Temmuz 2011 tarihinden bir ay önce yaşansa, emin olun şu an Mısır'dan daha korkunç durumda olacaktık.

Neden 29 Temmuz 2011 dediğimi merak ediyorsunuz değil mi?

Anlatayım...

Tarihler 28 Temmuz 2011 yılını gösterdiğinde, Erdoğan'ın Dolmabahçe'deki çalışma ofisinin kapısından bir orgeneral hışımla içeri girdi. Başbakan'ın karşısına geçer geçmez, "Askerlerin gözaltına alınması hukuki değil. Bu böyle gitmez, gitmeyecek" diyerek aleni bir şekilde tehditler savurdu.

Kendisine işin hukuki bir süreç olduğu anlatılsa da, anlamamakta direnen o orgeneral sonunda, "Kes sesini! Ne yapacaksın, darbe mi?" diye azar işiterek cevabını aldı. Hemen ertesi gün Köşk'te düzenlenen toplantıdan çıkan flaş karar, haber merkezlerine şöyle düşecekti:

"Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner, görev süresi 1 yılı doldurmadan istifa ettiğini açıkladı. Kritik Yüksek Askeri Şura öncesinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tarihindeki en büyük kriz yaşanıyor. Koşaner ile birlikte Deniz, Kara ve Hava Kuvvetleri Komutanları'nın da istifa ederek emekliliklerini istedikleri öğrenildi."

Allah bizi korumuş anlayacağınız.

40 gün önce Türkiye için hayal edilenler şu an itibari ile Mısır'da yaşanıyor.

Dedim ya; bizde yaşanmamasının nedeni,  darbe manyağı paşaların emekli ya da hapiste olması. Bir Ismail Hakkı Karadayı, bir Çevik Bir görevde  olsa, 3'üncü günün şafağında bizde de iktidar devrilirdi.

Belki de şu an Erdoğan'ın akıbeti bilinmiyor olacaktı.

Ara rejim heveslilerinin, AK Parti'den kurtulmak için askere kaş göz işareti yapanların istediği şey, şimdilik gerçekleşmemişe benziyor. Komşu ülkeler kavrulurken, Suriye ve Mısır bu denli alevler arasındayken, artık bir darbe özlemiyle sokağa çıkanların pek de karşılık görmeyeceği belli oldu.

Artık belli oldu ki, AK Parti eğer düşecekse, geldiği güzergahı takip ederek düşecek. Yani seçimle, yani halkın iradesiyle. Aksini yapmaya çalışanların, Mısır'ın Adeviyye Meydanı'nda demokrasi için, verdiği oy için canını ve kanını ortaya koyan milyonlardan alacağı çok ama çok ders var.

Galiba bu dersi en çok alacak olanların başında da "Darbe Erdoğan'a ders olsun" diyen CHP ve onun Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu geliyor.

Alır mı  dersiniz?

İhtimal dahi vermiyorum!

Aslında "kaset darbesiyle iktidara gelen" bir kişinin, darbelere hoşgörüyle bakmasını anlayabiliyorum. Ancak görünen o ki,  "İktidara gelmek için her yol mübahtır" teziyle hareket eden Kemal Kılıçdaroğlu, hırsına yenik düşen akrep misali kendini sokacak, farkında değil.

Bu kadar çıldırmışlık normal değil çünkü.

Gezi olayları ve Mısır'daki darbeden beri kendisini dehşet içinde izliyorum. Aynı cümle içinde darbelere karşı olduğunu söylerken, aynı zamanda o darbelere arka çıkan kendinden ve partili arkadaşlarından başka canlı yoktur sanırım yerküre üzerinde...

Suriye'de çocukları katleden, kadınları tecavüzlerden geçiren, camileri ve hatta Halid Bin Velid'in mezarını bombalayan birine demokrasi timsali muamelesi yapmak ama Erdoğan'a diktatör demek...

Mısır'da suçu sadece Namaza durmak olan halkını otomotik silahlarla katleden Genelkurmay Başkanı Sisi'yi yarım ağızla kınarken, Mursi'ye, "Ama o da az kaşınmadı" diyerek Erdoğan'a mesaj gönderme cinliğinde bulunmak...

Dua etsin ki "Mısır'daki darbe sana ders olsun" diyerek köşeye sıkıştırmaya çalıştığın diktatör (!)"İran'da ve Suriye'de asılan muhalifler. Mısır'da yok yere katledilen mazlumlar da sana ders olsun" cevabı verecek biri değil. Bahsettiği kişi öyle biri olsa zaten şu an halkın diğer yüzde 50'si, hatta oy vermeyip yanında olan diğer yüzde 20'si yanında değil, karşısında olurdu.

Daha önce de söyledim.

Demek ki halk sizi seçmiyorsa, bu sizin yerinize seçileni "diktatör" yapmıyor. Aksine, günün şartlarında o kişiyi sizden daha iyi bir siyasetçi yapıyor. Demek ki birine diktatör demekle o kişi diktatör olmuyor, aksine bu durum sizi paronayaya kapılmış bir hasta gibi gösteriyor.

***

Son olarak bir Alman gazetesine demeç vermiş Kılıçdaroğlu. Orada partisinin iptal dilekçesi verdiği 3. Havaalanı ile ilgili tartışmalara değinirken Lufthansa Havaalanı'nı övmüş ve Erdoğan'ı yerden yere vurmuş. Özetle, "Erdoğan ülkedeki başarısızlığını sizin Lufthansa Havaalanını karalayarak örtmeye çalışıyor" diyor.

Yıllık 30 milyar doları, "3. Havaalanı projesi" yüzünden kaybetmek üzere olan, sırf bu yüzden Türkiye'nin çökmesini 4 gözle bekleyen "Gezi Partneri" Almanya'nın medyasına bu sözleri söylüyor, dikkatinizi çekerim!

Aynı gazeteye söylediği bir bomba açıklama daha var. Bu sefer de kendi deyimiyle, "Gezi eylemcisi çapulculardan" Belediye Başkanlığı için aday göstereceğini söylüyor.

Kaç seçimdir aday göstermediği kimse kalmamıştı zaten. Silivri'deki darbeci zihniyetten tut, dağdakilere bir süre misafir olan PKK'lıların gönül dostu Hüseyin Aygün'e varıncaya kadar önüne geleni aday göstermişti.

Pek şaşırmadım nedense...

İnsanın içi acıyor.

Atatürk'ün kurduğu partinin haline bakın. Başka derdi kalmamış da yakan, yıkan, yağmalayan ve mahfeden vandalları aday gösterecekmiş.

Gösterin Kemal bey, gösterin!

Hatta Esenler Otogarı'nın tuvalet yönetimini bile beceremeyenleri de... Tuvaletin deliğini tutturamayan, bunun yerine Türkiye'nin içine etmeye çalışan beceriksizleri de aday gösterin.

Ama unutmayın...

Siz de bir çok yere aday olmuş veya aday gösterilmiştiniz. Önce Büyükşehire aday oldunuz. Sonra Başbakanlığa aday oldunuz. Ama zihniyetiniz bu diye hiç bir şey olamadınız. Önemli olan sizin seçmeniz değil, halkın seçmesidir, bunu umarım ki bir gün anlayacaksınız.

Lütfen şunu da unutmayın...

Bir gün şu köpürttüğünüz sokak eylemlerinin hedefi siz olabilirsiniz. Partilerini içine düştüğü acziyetten kurtarmak isteyen milyonlar, CHP Genel Merkezi'nin önünü Tahrir Meydanı'na çevirebilirler.

Sizi seçimle oturduğunuz koltuğunuzdan indirmek için de eylem yapabilirler. Sizi seçenler de bir gün, "Seçim herşey demek değildir" diyebilirler.

Bu ihtimali sakın aklınızdan çıkarmayın çünkü, ilahi adalet diye birşey vardır.

Çünkü eden bulur.

Eğer şu aralar darbe demokrasisine hayran olduğunuz Arapların dilinden duymak isterseniz:

Men Dekka Dukka!

NOT: Cuma günü bana uğrarsanız, eylemlerde ölen polis ve göstericilerin gerçek katillerinin aslında kimler olduğunu beraber tartışalım isterim...