BIST 8.974
DOLAR 34,32
EURO 37,36
ALTIN 3.038,56
HABER /  GÜNCEL

Mimar Sinanın ilginç sırrı

Mimar Sinan'ın yüzyıllar sonra ortaya çıkan ilginç sırrı

Abone ol

Uzun yıllar tarihçiler arasında konuşulan; ancak bir türlü iddiadan öte gitmeyen Mimar Sinan"ın evine kaçak su bağladığıyla ilgili ilk somut belgeye ulaşıldı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi"nde (MD 176 nr. 29/111/270) yer alan belgede; eserleriyle Türk topraklarını taçlandıran, yaptığı kanallarla 16. yüzyılda İstanbul"u susuzluktan kurtaran büyük ustanın evine kaçak su hattı çektiği için hakkında soruşturma açılması isteniyor.

Padişah, Süleymaniye Külliyesi"ne gelen su yolu ile şehre verilen Kağıthane su yoluna izinsiz kanallar açarak tıp medresesinin, imaretin ve diğer üç medresenin suyunun kesilmesine yol açtığı için hakkında şikayette bulunulan Mimar Sinan ile ilgili soruşturmayı yapması için bizzat sadrazamı görevlendirmiş. Koca Sinan"ı padişaha ihbar eden kişi mimara iftira mı atıyor, doğru mu söylüyor bu konu belli değil. Belki Sinan"ın Süleymaniye"nin inşası sırasında takıştığı biri, ondan intikam almak için böyle bir iftira atmış; belki de usta sanatkar, şeytanın oyununa gelmiş olabilir. Bunu soruşturmanın sonucunu içeren belge ortaya koyacak; ancak bu konudaki belgeye henüz ulaşılamamış; arşivdeki araştırmalar ise sürüyor.

Dr. Çoşkun Yılmaz ve Dr. Necdet Yılmaz"ın editörlüğünde hazırlanan, Biofarma İlaç Sanayii ve Ticaret AŞ"nin yayınladığı iki ciltlik “Osmanlılar"da Sağlık” adlı kitapta, bu ve buna benzer tarihî bir olaya ışık tutan belgeler mevcut. İki ciltlik kitap ülkemizin önde gelen akademisyenlerinin de katıldığı 70 kişilik ekip tarafından iki yılı aşkın bir sürede hazırlanmış. Kuşe kağıda renkli basılan kitapta, 450"nin üzerinde minyatür, yazma, gravür, resim ve çizim gibi görsel materyal yer alıyor. Birinci ciltte, Osmanlı Sağlık hayatıyla ilgili 23 makale ikinci ciltte de 1.500"den fazla arşiv vesikasının okunuşları ile Türkçe ve İngilizce özetleri bulunuyor.

Kitabın yazı ve yayın kurulunda yer alan isimlerden bazıları: Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Prof. Dr. Mehmet İpşirli, Prof. Dr. İsmail Erünsal, Prof. Dr. İdris Bostan, Prof. Dr. Abdulkadir Özcan, Prof. Dr. Feridun Emecen, Prof. Dr. Nil Sarı, Prof. Dr. Ali Haydar Bayat, Prof. Dr. Ayten Altıntaş, Prof. Dr. Sabahattin Aydın, Prof. Dr. Osman Çetin, Prof. Dr. Mefail Hızlı, Prof. Dr. Ahmet Ağırakça.

Tıp tarihçileri eseri, sahasının başyapıtı, modern tıpçılar da tarihî tecrübeyi günümüze taşıyan ve modern tıp çalışmalarında istifade edilebilecek önemli bir kaynak kabul ediyor. Sadece kaynak mı? Pek çok alanda olduğu gibi sağlık konusunda Osmanlı, günümüze iyi bir model olabilir. Kitaptan öğrendiğimize göre Osmanlı döneminde hastanelerde hastalara ücretsiz bakılır, ilaçları parasız verilir, karınları doyurulur ve en önemlisi hastaya şefkat ve merhametle davranılırmış. Hemen her gün basında çıkan hastaların hastane kapısından geri çevrilmelerine, yanlış tedavi edildiğine, ihmal ve ilgisizliğe dair haberler okuyorsunuzdur. Kitapta Osmanlı"nın yüz yıllarca süren idaresinde hastalarla ile ilgili olumsuz neredeyse bir tek belge yok. Aslında bu bile iyi niyetli bir idare, iyi bir sistemle işlerin ne kadar düzgün olabileceğini gösteriyor. Bugünün özel hastaneleri şeklinde faaliyet gösteren vakıflar vardı. Sağlık kurumlarının en önemlileri Osmanlı padişahları ile eşleri ve çocukları tarafından yaptırılmıştı. Buralarda görev alacak sağlık personelinin işinin ehli ve güler yüzlü olmasına özellikle dikkat edilirdi. Mesela Kanuni Sultan Süleyman"ın eşi Hürrem Sultan tarafından 1550"de Mimar Sinan"a yaptırılan Haseki Dârüşşifâsı"nın yönetmeliği şöyleydi: “Doktorların her biri temiz kalpli, iyi ahlâklı, güzel huylu, endişeden uzak, iyi iş yapar, ince kalpli, uysal, akraba ve yabancılar hakkında hayır diler, nasihati tatlı dilli, hoş sözlü, güler yüzlü, makbul huylu olmalıdır. Hastalardan her birine candan dost gibi lütuf ve merhamet ile nazar eder. Onları asık suratla karşılamaz, hastalara az da olsa nefret uyandıracak söz söylemez. Zira, sözde bulunan sert bir kelime bazen hastaya en büyük dertten daha ağır gelir. Belki hastalara en latif ibarelerle söz söyler. Onlara en güzel şekilde hitap eder. Soru ve cevapta en şefkatli yolu tutar. Zira, sarf olunan nice sözler vardır ki, hastanın nezdinde cennet içeceklerinden daha hafif, saf ve cennet çeşmelerinden akan tatlı sulardan daha tatlıdır. Hastanın tatlı söze ihtiyacı daha çoktur.” Aslında bu yönetmeliği, bugün bütün hastanelere asmak da gerekir.

Kaynak:Zaman