Birilerinin rejim krizi yaratmak istediğini belirten Arseven, haberin çarptırılarak başka boyutlara taşındığını yazıyor.
Abone ol Milliyet'in maskesi!..Milliyet'in, 13 Mayıs 2004 tarihli sayısından:
"Emekli öğretmen kızı Hülya Keskin, 4 yıldır gittiği Gaziantep Öğretmenevi'ne alınmadı.
Gerekçe, göbeği açıkta bırakan tişörtüydü."
Bir gün sonra...
Haberin uzantısı manşette:
"Bak kim geliyor?.."
Kim geliyor?..
Çarşaflı kadın.
Haberi yönlendiren başlığa bakın:
"Çarşaf içeride, Keskin (göbeği açık öğretmen kızı) dışarıda."
Al sana rejim krizi!..
Sonrası fırtına...
Öğretmen Evi Müdürü açığa alındı.
Fotoğraftaki çarşaflının, kadın olup olmadığı tartışıldı...
Bu arada bir tutanak geldi...
İddiaya göre, Hülya Keskin, geçtiğimiz yıl Eskişehir Öğretmenevi'ni "dolandırmış."
Telefon parası, konaklama ücreti ve bir de...
Çamaşırhane harcaması!..
Sen, gönlünce konakla, dostlarınla konuş, kirli çamaşırlarını yıkat...
Ve arazi ol...
Bu tür iddialar...
Uzatmayalım...
Mesele, bir dolu tartışmanın ardından, sanki önemliymiş gibi "Fotoğraftaki çarşaflı erkek mi, kadın mı?.." tartışmasında düğümlendi...
Nevin Şeker adlı kadın...
"Çarşaflı olan dünürüm Hatice Badak' tı. Kestirme olduğu için oradan geçtik. Dünürümün erkek olduğu da nereden çıktı?.." diyor.
Erkek mi kadın mı?...
Bize ne?...
Diyordu ki Milliyet:
"Çarşaf içeride, Keskin dışarıda..."
Yani...
Mealen:
"Bu öyle bir iktidar ki...
Çarşaflıların faydalandığı hizmetlerden, göbeği açıkları faydalandırmıyor!.."
Çarşaflının, Öğretmenevi müşterisi olmadığı belgelendiğine göre...
Çarşafa dolanan, maskesi düşen, Milliyet oldu!..
Bunu bir kenara not düşelim...
Bu arada...
Çok önemli bir noktayı da gözden kaçırmayalım:
Son günlerde, İmam Hatiplileri, başörtülüleri, çarşaflıları...
Dindar insanları hedef alan saldırılar yoğunluk kazandı.
Bu anlamlı.
Birileri, kışkırtmaya çalışıyor...
Suni gerginlik unsurlarını kullanmak, mümkün olduğunca çok insanı kutuplara çekerek, çatışma ortamını oluşturmak istiyor.
Doğrusu...
Bu taktik bir ölçüde tutmuş durumda...
Bakın, dün ne yaptım...
Gaziantep'teki öğretmenevi tartışmasının kahramanı çarşaflı Hatice Hanım'ın eşi İsmail Bardak ile görüştüm.
Adeta isyan ediyor.
"Nereden aldınız, kardeşim telefonumu!.."
diyor...
Gerçekten mi sinirleniyor, yoksa...
Orasını bilemiyorum...
Şöyle bir diyalog:
-İsminiz gündeme geldi bir kere...
-Yahu kardeşim, bir şey yok ortada. Niye bu kadar dallanıp budaklandırıyorlar işi. Ne işlerle uğraşıyoruz yani.
-Ne olduğunu siz anlatın...
-Valla, ben bu adamların canıyla oynarım yani!.. İnsanların gururuyla oynamak doğru bir şey değil. Bunlarla uğraşacak zamanın yok yani. Yoksa ben onların canını çok yakarım yani!.. Öyle şey mi olur, yani. Oraya yazıyorlar, buraya yazıyorlar.
-Gaziantep'e gittiniz, oradan geçtiniz.
-Yahu kardeşim, oradan geçerken oradaki ş...siz .... gazetesinin muhabiri, tutuyor, çekiyor. Yahu, ne alâkası var...Böyle şey mi olur. Önce 'bu adamın canını yakayım' diye düşündüm. 'Lânet olsun' dedim.
-Öğretmenevi yolundan geçtiniz, o kadar...
-Yahu, alâkası yok. Bir kemer var, kemerden giriyorsun, caddeye çıkıyorsun. Kestirme yol yani, oradan geçmişiz, ne var bunda. Niye çekiyorlar, Öğretmenevi'nden çıkıyormuş gibi. Yav, ne işim olur benim. Öğretmen değilim, memur değilim.
-Kestirme yoldan geçtiniz...
-O kadar!.. Oradaki adamın pisliği. Bunlar yanlış şeyler kardeşim, ben de bu tür şeylere katlanacak bir adam değilim, yani. Ne yaparsın yani, kime derdini anlatırsın. Emniyete gideceğim.
-Hürriyet'ten sizin eve geldiler mi?..
-Bizim hanımı kandırmışlar, ş....sizler!..
-Dünürünüz de çıktı ortaya...
-Bu ne mevzudur böyle, aşağı yukarı bir haftadır, ne oluyor yahu.
-Dünürünüz ne iş yapar?..
-Bilmiyorum, yalan yanlış şeyler yapılıyor, insanlar tedirgin ediliyor.
-Dünürünüz eşinden ayrı mı yaşıyordu?..
-Bilmiyorum, kapatmak zorundayım.
***
Evet...
Hatice Hanım'ın beyi, kız verdiği yer hakkında yeterince araştırma yapmamış...
Dünürünün eşinden ayrı yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyor...
Neler olup bittiğini de anlamakta güçlük çekiyor...
Tam bu noktada...
Milliyet'in senaryosundan bahsedenler var.
Israrla, şüpheli noktalara dikkat çekiyorlar.
Sözgelimi...
"Çarşaflı Erkek değildi, dünürümdü" diyen kadının bu işteki rolü üzerinde duruluyor...
"Sözde oradan geçip, nişan alışverişini yapmak üzere Yeşilsu otobüsüne bineceklermiş. Yeşilsu otobüsünün güzergâhında nişan alışverişinin yapabilecekleri yer yok!.." diyorlar.
Bu arada...
"Ortada bir nişan var, nişanda çekilmiş resim yok!.."
Filmler yanmış!..
Neresinden tutsan, dökülen bir olay...
Lâkin, dedik ya...
"Kadın mı, erkek mi?" meselesine takılıp kalmamak lâzım...
Maksatta yoğunlaşalım...
Uyanık olalım!.