BIST 9.368
DOLAR 34,53
EURO 36,16
ALTIN 2.965,24

Millet 1950'de CHP'ye git mi dedi?

Devlet işlerini düzenleme ve yürütme…

Adına siyaset dediğimiz kurumun var oluş sebebi bu.

Gerçekte ne bir meslek dalı ne hobi olarak uğraşılacak bir alan ne de ticari beklentilerin adresidir.

Büyük çoğunluğumuz siyaset bizim işimiz değil, sadece itaat ederiz diye düşünsek de hayatımızı birebir etkileyen bu alana topyekun katılımda bulunmamız gerekir.

Ama önce bazı sorulara cevap bulmamız lazım.

Mesela başarılı siyasetçi kimdir?

Siyasal anlamda başarı nedir?

Defacto durum yaratarak atılacak adımlara haklı gerekçeler oluşturmak mı yoksa toplum yaşamının doğal ilerleyişi referans alınarak çözüm üretmek midir başarı?

Aslında her ikisi de yetenek isteyen siyasal adımlardır ve amaca ulaşılmışsa doğru ya da yanlış başarıdır.

Oysa başarılan olumsuzlukları değil başarılmış akılcı çözümleri ölçü almamız gerekir.

Toplum olarak siyasetçileri eleştirme hakkını kendimizde görmüyoruz ve yazık ki o işi de yine siyasetçilere bırakmış bulunmaktayız.

Oysa siyasetçinin siyasetçiyi değerlendirmesi, eleştirmesi önemli değil. Önemli olan siyaset kurumunu ayakta tutan halk tabanının siyasetçiyi eleştirmesi, denetlemesidir.

Dahası; kendisini yönetecek siyasetçileri hangi kriterlere göre seçtiğidir.

Boyuna posuna mı bakar, kendisi gibi konuşmasına mı, dürüstlüğüne mi?

Belirleyici olan nedir?

Toplumsal bilinç ülke geneline yayılmış mıdır yoksa tercihini kişi ya da grupların etkisiyle mi yapmaktadır?

Siyaset ve siyasetçi toplumda çıkarların çatışmasını hangi oranda önleyebildiği ile değerlendirilmelidir.

Sorunlara hangi oranda çözüm üretebildiği ve uzlaşmanın hangi oranda sağlanabildiği ile başarılı ya da başarısız olduğuna hükmedilmelidir.

Ortak değerler bir arada yaşayabilmenin temel gereksinimidir.

Siyaset ise farklılıkları belirginleştirmek yerine yeni ortak değerler yaratabilme sanatıdır.

Öyleyse siyasetçileri değerlendirirken bu gereksinimlere sadakatle bağlı olup olmadıkları öncelikli kriterimiz olmalı.

*****

Konu ne zaman siyasetten açılacak olsa CHP karşıtlarının sorduğu sorulardan biri mutlaka şu oluyor;

“CHP bu ülkede ne yaptı?” ya da “Bir dikili taşı var mı?”

Sorunun sığlığından olsa gerek cevap vermesi gerekenler susuyor.

Soranların niyeti de aslında tam olarak bu.

Biliyorlar ki; muhatap bulacak ve cevaplanacak bir soru hedeflenen kitlede beklenen algıyı yaratmayacaktır.

Sorunun etkisi göle atılan küçük bir taşın oluşturduğu halkalar gibi büyüyerek kitlelerin zihinlerine yayılıyor.

CHP bu ülkede ne yaptı?

Bu ülkede ne yaptı?

Ülkede ne yaptı?

Ne yaptı?

Soru muhatabını bulamasa da içi boş kirli propagandalar siyasi başarıya bir şekilde ulaşabiliyor.

*****

Biri çıksa ve size Rüştü Reçber’in ya da Volkan Demirel’in şu ana kadar attığı golleri soracak olsa cevabınız ne olurdu?

….

Tepkinizi görür gibiyim;

Kiminizin kaşları çatıldı, kiminizin yüzünde alaycı bir tebessüm oluştu.

Ama ısrar etsem ve “ille de cevap” desem…

“Deli misin kardeşim, bizimle alay mı ediyon, git işine…” dersiniz.

“Niçin?” desem…

“Oğlum bak gitt. Alay etme bizimle. Kalecinin attığı gol mü olur?

“Neden,onlar da futbolcu değil mi?” desem.

“Ya sabır..” deyip susarsınız herhalde.

Aslında Volkan Demirel ve Rüştü Reçber’in dünya sıralamasında yer almış futbolcu olduklarını herkes gibi ben de biliyorum.

Ama hedefim bizi dinleyen ve futbol ile alakası olmayanlar tabi ki. Çünkü onlar ne Volkan Demirel’i ne de Rüştü Reçber’i tanımazlar bile.

Onların zihinlerinde oluşan düz mantık beni tartışmanın haklı tarafı haline getirecektir.

“CHP bu ülkede ne yaptı?” Sorusuna cumhuriyet tarihimizi az çok bilenlerin sayfalar dolusu cevabı vardır mutlaka. Ancak soruyu soranların hedefi; sayıca kalabalık, ben bilmem büyükler bilir mantığıyla yaşayan ana kütle, halk.

Soru sorup yanıt alamamak soranın zihninde de gizli soru işaretleri oluşturur kuşkusuz.

Bu durum öyle bir hal alır ki; tıpkı bilgisayarınızı yavaşlatan gizli yazılım veya çerezlerin temizlenme ihtiyacı gibi onu zihninizden silip atmak ihtiyacı duyarsınız.

Aksi halde sizi gittikçe artan ivmeyle rahatsız etmeye devam edecektir.

Soruyu hangi platformda sormuşsanız zihninizde oluşan işaretleri de yine benzer bir platformda temizleyebilirsiniz. Aksi halde işe yaramayacaktır.

Bunun örneğine bazı milletvekillerinin beyanatlarında sıkça rastlıyoruz.

En son başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ın Kılıçdaroğlu’na gönderme yapan bir konuşmasında açık şekilde kendini gösterdi.

Sayın Arınç zihnini meşgul eden ve aslında rahatsızlık vermeye başlayan cevapsız soruyu bakın dışa vurumla nasıl cevaplamış;

Millet 1950'de CHP'ye git dedi, 62 senedir hala gel demedi.”

Bu dışavurum ile aslında kendi propaganda söylemlerinin bir kısmına tezat olacak şekilde gerçekçi bir tespitte de bulunuyor. Bilinçaltında günah çıkartıyor.

Böylece şu gerçeğin altını çiziyor aslında;

Millet 62 senedir CHP’ye kaleyi koruma kollama görevi vermekte.

“Sen kalecisin” demekte.

Öyleyse tek başına iktidar etmediği kaleci konumundaki CHP’ye kaç gol attın diye sormak nasıl bir zihniyetin yaklaşımı olabilir ki…

CHP bu ülkede ne yaptı yerine “CHP bu ülkede neyi eksik ya da erken yaptı?” sorusuna cevap bulmak lazım.

Salt cevap bulmak da yetmez.

Bulunacak cevabı halka anlatmak ülkenin siyasi geleceği için son derece önemli diye düşünüyorum.