BIST 9.390
DOLAR 34,47
EURO 36,37
ALTIN 2.859,19
HABER /  DÜNYA

MHP’ye öyle bir gönderme yaptı ki !

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, "Sayın Bahçeli, senin bakanının çocukları değil, kardeşi değil, kızı değil...

Abone ol

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, "Sayın Bahçeli, senin bakanının çocukları değil, kardeşi değil, kızı değil, senin bakanının bizatihi kendisi yolsuzluktan dolayı Yüce Divan’a gönderildi" dedi.
AK Parti Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenleyen AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Çelik, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Uludere davasında çıkan kararı değerlendiren Çelik, “Uludere’de 34 vatandaşımızın hayatının kaybettiği malum olaydır. Olayın hemen ardından AK Parti MKYK toplantısı vardı. Ben bir açıklama yapıyordum. Bu olayı da değerlendirdim. O günkü bilgi, belge ve bulgulara göre yaptığım görüşme ve temasların sonuçta ‘bu bir operasyon kazasıdır’ dedim. Burada bir hata, eksik, aksaklık varsa, bir ihmal, bir kusur varsa, bir kasıt varsa hukuk devletinde bunun gereği yapılacaktır, yapılmalıdır dedim. Ben kasıt meselesini düşünmek bile istemiyorum dedim. Uzun süren yargılama sonucu sivil mahkemeler bununla ilgili görevsizlik kararı verdiler. Bu bizim işimiz değil, askeri mahkeme bunu yargılamalıdır dediler. Askeri mahkeme de kararını açıkladı. Bu arada söylediği şey, bir hata var diyorlar. Hadisenin ardından biz meseleye legal ve illegal yollardan rızkını kazanmaya çalışan insanların bombalamaya hedef olduğu ama onların vefatı ile birlikte ailelerin insanca hayatlarını sürdürmeleri gerektiğini ifade ettik. Onların acılarını bir nebze de olsun manevi acılarını yok etmek mümkün değildi, ancak devlet olarak geride kalanların insanca hayatlarını sürdürecekleri miktarda maddi yardım yapılması için hükümet bütün imkanlarını seferber etti. Normalde 20 bin küsur tazminat söz konusuyken Başbakan’ın talimatıyla şartlar zorlanarak 120 bin küsur tazminata hükmetti. Devreye örgüt girdi, BDP girdi bu insanların bu parayı alması engellendi. Adına da bu kan parasıdır dediler. Terörle mücadelede şehit olan, şehit yakınlarına da devlet bir tazminat ödüyor. Bu kan parası değildir, bütün ısrarlara rağmen yapmadılar” dedi.

“BU KARAR NİHAİ VE SON KARAR DEĞİLDİR”
Bu kararın nihai ve son karar olmadığını söyleyen Çelik, “Gerekçeli kararı okuduysanız temyiz yolu açıktır. Bir üst askeri mahkemeye müracaat edilebilir. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunabilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne müracaat edilebilir. Hukuk süreci tamamlanmış, tüketilmiş değildir. Bütün bunların sonucunda nasıl bir sonuca ulaşacağız hep birlikte göreceğiz. Benim vicdanımı tatmin etmemiştir. Kamuoyunun vicdanını da tatmin etmemiştir. Bir hata varsa hatalı var demektir. Bu meseleyi böyle değerlendirmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne HSYK ile ilgili bir kanun teklifi verildiğini belirten Çelik, şunları söyledi:
“HSYK’nın yapısı 12 Eylül 2010 referandumu ile birlikte değişmiştir. Anayasa’nın 159. maddesi HSYK’nın kuruluşunu, görev ve yetkilerini belirler. Fakat 159. maddenin son fıkrası buradaki bazı detayları kanuna bırakmıştır. Bir grup milletvekili arkadaşımız tarafından HSYK özellikle biraz söylediğim işleri ile ilgili olarak bir yasal değişiklik teklifi TBMM’ye vermiştir. Bunun üzerine tartışmalar yapılacaktır. Hukuk devletinin gereğidir. 159. madde gereği HSYK’nın aldığı karar yargı denetimi dışındadır. Çıkardığı yönetmelikler ve yayınladığı genelgelerle yargı denetimi dışındadır. Adalet Bakanlığı’na bunu devrettiğiniz zaman tüm yargı denetimi, bütün Meclis denetimi vardır. Yasama üzerinde denetim olarak Anayasa Mahkemesi denetimi var. Bütün idari, iş ve işlemlerde Danıştay’ın denetimi var. Halkın iradesinin siyaset üzerindeki denetimi var.”

“SENİN BAKANININ BİZATİHİ KENDİSİ YOLSUZLUKTAN DOLAYI YÜCE DİVAN’A GÖNDERİLDİ”
CHP ve MHP genel başkanlarının sözlerine de cevap veren Çelik, “Başbakan’a çağrıda bulunuyor. Gel bak bu 11 maddeyi beraber çıkaralım. Ana muhalefetin bir konuda iktidarı bir şeye çağırması, teşvik etmesi bütün demokrasilerde olması gereken şeydir. Arkasından Suriye meselesinde diyor ki, iki elinde Müslümanların kanı vardır. İki elinde Müslüman kanı olan bir lideri işbirliğine çağırıyorsun. 17 Aralık’tan bu yana Kılıçdaroğlu’nun geliştirdiği çokta prim yaptığı bir söylem var. Başbakan, Bakanlar Kurulu’nu toplasın etrafına, bir baksın çete orda. Aynaya da baksın çetenin reisi de orda. Bu ne terbiyedir, bu ne ahlaktır. Sayın Bahçeli de topyekûn bu 17 Aralık’tan sonra Bakanlar Kurulu üyelerini, bütün milletvekillerini, bütün AK Parti’ye siz yolsuzluk içinde, rüşvet içerisindesiniz diye ithamlarda bulunuyor. Sayın Bahçeli, senin bakanının çocukları değil, kardeşi değil, kızı değil, senin bakanının bizatihi kendisi yolsuzluktan dolayı Yüce Divan’a gönderildi. Hangi AK Partili çıkıp bütün MHP’lileri hırsız olarak itham etti. Bu siyasi nezakete, edebe sığar mı?”
Kılıçdaroğlu’nun 17 Aralık’taki yolsuzluğun boyutun 247 milyar lira olarak açıkladığını belirten Çelik, şunları kaydetti:
“Bu 247 milyar adamın dudağını uçuklatır. Sıkılmadan yalan söylüyor. 250 dese yuvarlak rakam inandırıcı olmayacak, 247,6 falan da diyebilirdi. Bu rakamları çıkar toplumun önüne koy. İkinci dalgada söz konusu iş adamlarıyla ilgili bu işin içine katıyor. Üçüncü havaalanının finansmanı o taahhüdü üzerine alan şirketler tarafından karşılanacak mı? Devlete buradan pay var mı? Kamu parası harcanacak mı burada? Yok. Üçüncü köprüde aynı usul var mı? Bunu üstlenen müteahhit firma kendisi yapıyor mu? Netice itibariyle 247 milyar nereden çıktı?”

SORULAR VE CEVAPLAR
Bir gazetecinin, “Hürriyet gazetesinden Yalçın Doğan’ın köşesinde bir iddia var. İnternet yasakları ile ilgili yeni bir yasa teklifinin Meclis’e taşınacağı yönünde ve bireylerin internet hareketlerinin takip ve kayıt altına alınacağı yönünde bir çalışmanız var mı? Ergenekon ve Balyoz davaları ile ilgili olarak bazı mektuplar aldığınızı ve bu davaların başından beri bazı sahte deliller üretilebileceğine ilişkin bazı iddialar bulunduğunu söylediniz ancak bu davalar çok uzun süreden beri ve bu iddialar çok uzun süreden beri ortada. 17 Aralık operasyonunun ardından yeniden yargılama meselesinin gündeme gelmesi, bu zamanlamayı nasıl buluyorsunuz?” soruları üzerine Çelik şunları söyledi:
“Türkiye Çin değildir. Türkiye bu manada Çin gibi hiç olmaz. İnternet medyası ile ilgili olarak hukuk devletinde bazı kuralların olması konusunda hemfikir miyiz? Hemfikir değilsek hiç konuşmayalım. Dünya standartlarında bir düzenleme yapılabilir. Yeniden yargılanma bitmiş, son nokta konmuş davalar için geçerlidir. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin değerli üyelerine de bir çağrıda bulunmak istiyorum. Ergenekon ile ilgili bir karar çıktı ve 5 aydan beri gerekçeli karar yayınlanmadı. Biz tutukluluğu istisnai hale getirdik. Tutukluluk bir fiili infaza dönüşmesin açıklamasını defalarca yaptık. Yeniden yargılama demek bu insanların hepsinin dışarı çıkacağı anlamına gelmez. Bu şuna benzer; sınav kağıdına itiraz eden bir öğrencinin hocasına müracaat etmesine benzer. Bu öğrenci 3 almışsa 9 alacak anlamına gelmez daha sonra. Toplumda böyle bir beklenti oluşturmayalım. Yeniden yargılanma meselesi özellikle davanın seyri itibariyle bugün gündeme gelmiştir. Bunun 17 Aralık ile uzaktan yakından bir alakası yoktur. 17 Aralık’a bunun ne faydası olacak.”
Bir başka gazetecinin “Yeniden yargılama ile ilgili MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bir açıklama yaptı. Abdullah Öcalan’a ucunun dayanacağı yönünde bir açıklama yaptı. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?” sorusu üzerine ise Çelik, “Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu bunu zaman zaman açıklıyor. Vahşi hayattaki hayvanlar beslensinler diye gıda koyuyorlar. Bahçeli’ye sorsanız PKK’lılar beslensin diye koyuyor da diyebilir. Kafayı bu kadar bir şeyle bozduğunuz zaman defalarca söylendi. Abdullah Öcalan hukuk süreçleri tamamlamış, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm olmuş bir mahkûmdur. Meclis’e Sigortacılık Kanunu ile ilgili bir şey gelse diyorlar ki tabi Apo’ya sigorta yapacaksınız demi. Bahçeli ve partisinin maalesef saplantısı budur. Ne yapsanız döndürüp dolaştırıp PKK’ya getiriyorlar” diye konuştu.
“Uludere kararı ile ilgili olarak karar metnine bakıldığında Genelkurmay Başkanının bilgisi olduğu ve onun bilgisi dahilinde bombalama yapıldığı iddiası var. Bu noktada eğer karar verici Genelkurmay Başkanı ise bu konudaki görüşünüz nedir?” sorusu üzerine Çelik şu cevabı verdi:
“Size diyorlar ki katırlar dolusu silah yüküyle sınıra doğru bir grup PKK’lı geliyor. Genelkurmay Başkanı veya Kuvvet Komutanı olsanız gidin onları çiçeklerle karşılayın falan der misiniz? Bu mesele sapla saman nasıl karıştırıldı meselesini kurcalamamız gereken bir meseledir. Meseleyi o bazda ele alırsanız bence doğru yapmış olmazsınız. Bir ülkenin milli Meclis’i o ülkeye yönelebilecek olan bir terörist gruptan tehditlerin bertaraf edilmesi için elbette hükümete yetki verir. Hükümet kendi silahlı unsurlarına ülkeyi koruması için elbette yetki verir. Ama bu yetki kullanılırken yukarı nasıl enforme edildi, bunun üzerinde durulması gerekiyor.”
Başsavcı Vekili Zekeriya Öz ile ilgili olarak bir gazetecinin, “Son zamanlarda Başsavcı Vekili Zekeriya Öz ile ilgili bazı iddiaların gazetelerde yer aldığına ilişkin olarak fikirlerinizi alabilir miyim? 17 Aralık operasyonundan sonra bazı anketler yayınlandı. Partinize yönelik oy oranlarında düşme olduğu ile ilgili haberler yer alıyor. Siz AK Parti olarak bir anket yaptırdınız mı?” sorusuna Çelik, “Burada adı geçen savcı yalnızca Zekeriya Öz değildir. Birçok savcı vardır. Onlarla ilgili kararı verecekler vardır. Ne tasarruf yapılması gerekiyorsa hukuk içerisinde bunlar yapılır. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın gittiği yerlerde halkın gösterdiği teveccüh herkesin malumudur. Yaptırdığımız anketlerde Allah’ın izniyle 30 Mart’taki seçimlerde alnımızın akıyla ve milletimizin desteğiyle yine gümbür gümbür çıkacağız. Elini ovuşturanlar var. Cemaatle hükümet AK Parti birbirine girdi, bize gün doğdu falan diyenler var. Ana muhalefet partisi bütün ömrünü cemaat karşılığı üzerine oturtmuş, cemaati yemek için elinden gelen her şeyi yapmış olan bir CHP’nin bugün acaba komşuda pişer bize de düşer mi, acaba bende yumurtamı pişirmek için komşumun evini yaksam mı gibi bir tutum içerisindedir. Buna halkımız prim vermez” cevabını verdi.
(İHA)