BIST 9.438
DOLAR 34,42
EURO 36,33
ALTIN 2.845,29
HABER /  GÜNCEL

MHPnin yükselişi yalan!

Mumcu MHP'nin yükseldiğine inanmıyor.

Abone ol
 

Anavatan Partisi lideri Erkan Mumcu'yla yaptığımız söyleşimiz devam ediyor. PKK'da dahil iç güvenlik sorunlarının hükümetin yürüttüğü acemi politikalara bağlayan Mumcu, Erdoğan ile ilgili yine çok ilginç sözler söyledi. Mumcu'ya göre Erdoğan ile Öcalan'ın bazı sözleri birbirine çok benzerlik taşıyor.
----------

Benzerlik iddianız çok ciddi bir suçlama
Ben tesadüflerden söz etmiyorum. Ben kendi uydurduğum bir şeyden söz etmiyorum. Açacaksınız gazete arşivlerini, gazete arşivlerinden bir veya gireceksiniz google’a bir takvim aralığı vereceksiniz, o takvim aralığı içinde önce Abdullah Öcalan’ın bu konuyla ilgili söylediği sözler ve örgütüne verdiği talimatlara bakacaksınız. Sonra dönüp Başbakan Erdoğan’ın bu konuyla ilgili söylediği sözlere bakacaksınız. Eğer ikisi arasında mantıkla bir ilişki ve örtüşme yoksa ben bir müfteriyim. Varsa da herkes hakikat karşısında teslim olsun hakikate saygı duysun.

Bak şimdi başka bir çelişki daha söyleyeceğim. Başbakan Roj TV üzerinden Danimarka Başbakanı ile bir ağız dalaşına giriyor. Danimarka Başbakanı Roj TV’nin varlığını ifade özgürlüğünün temel insan haklarının, ülkesinin insan hakları anlayışının bir parçası olarak savunuyor. Bizim Başbakınımzda da diyor ki, bu insan hakları anlayışının bir parçası olamaz. Terörü destekleyen bir odağı destekliyor olmanız kabul edilemez. Böylece bir sonuç alabilecek bir şey falan yapmış olmuyor aslında. Yani sonuç falan da almıyor. Sonuç alıcı nitelikte yapmıyor; çünkü burada sonuç almak istiyorsanız muhatap Başbakanı kendi kamuoyu önünde küçük düşürecek bir üslup içinde değilX daha diplomatik daha alttan mekanizmalarla yapar sonuç alırsınız. Hedef sonuç almak değil.

Hedef bakın, ben bu konuda ne kadar duyarlıyım. İçerdeki milli duyarlılığı yüksek kitleye bir mesaj vermek. Aynı ülkeye 30 tane müfettişinizi insan hakları eğitimi almak üzere gönderiyorsunuz. 150 mülkiye müfettişini kapsayan bir anlaşma yapıyorsunuz, 120’sini de peyderpey göndereceksiniz. Böyle bir şey olur mu? O zaman kim sizin ciddiyetinize inanır? Şu anda hükümetin yaptığı işi söylüyorum sana. Şu anda 30 tane mülkiye müfettişini göndermişler, insan hakları eğitimi aldırıyorlar, sırasıyla 30’arlık dilim halinde gönderecekler. Nereden? Danimarka’dan... Bir taraftan Danimarka ile insan hakları anlayışı üzerenden iki başbakan ağız müsaderesi yapacak. Bir taraftan siz bunu göndereceksiniz. Kim inanır sizin ciddiyetinize! Karşınızdaki adam sizin ciddiyetinize inanabilirmi? Sizin ağırlığınıza bir değer verebilir mi?

Peki Erkan Bey biraz da gündemdeki konuların dışına çıkıp biraz siyaset konuşalım Anavatan partisinin durumuna konuşalım.

Tabi ki

Şimdi Mesut Bey geliyor mu gelmiyor mu? Yani gelip gelmeyeceği konusunda zaten tavrınızı ortaya koydunuz, Anavatan Partisinin…

Ben tavrımı bak, doğrudan doğruya Mesut Bey'e yönelik bir tavır olarak koymadım. Hiç kimse karıştırmasın. Çünkü bir insanın gıyabında kendisinin doğrudan tarafı olmadığı, doğrudan taraf olduğunu gösterecek en küçük bir emarenin bulunmadığı ortamda muhakeme edilmesi adaletsizliktir. Ben bunu yapmam. Ben orada Mesut Bey’i de kullanarak, yeniden bu partiye çöreklenmeye çalışan herkesin de bildiği birkaç adamı kastettim. Bunların sayısı da bir elin parmaklarını geçmez. Ama, bugün o gazeteciyle öğle yemeği, ertesi gün bilmem kimle akşam yemeği, işte Anadolu kulubünde oturup kağıt oynarken dedikodu falan yapan 3-5 adam var. Benim mesajımın adresi onlardır. Onlara bu parti de hayat hakkı yok.

İsim niye belirtmiyorsunuz?
Gerek yok, değmez.

Onlar biliyorlar mı kendilerini?
Tabi bilmez olurlar mı? Herkeste biliyor ayrıca. Malumu ilan abesle iştigaldir yani.

Ondan sonra Mesut beyle bir görüşmeniz oldu mu?
Hayır olmadı ama bunları konuşmayacaktık.

Yok geçiyorum peki. Havalar ısındı Anavatan açısından da meydanlar ısınacak mı ne yapıyorsunuz?
Demin onu söyleyecektim, yarın Adıyaman’dayım. Ankara’da ne söylediysem Adıyaman’da da gidip aynısını söyleyeceğim. Eğer Adıyaman’da da meydanda yanı şeyi söylemiyorsam, gelsin millet benden hesabini sorsun.

Halkın ilgisi nasıl size?
Bunun için benimle gelip görmen lazım.

Biz öyle davet almıyoruz gazeteci olarak.
Hemen yarın gidelim gel.

Ben yarın başka bir genel başkan ile gideceğim.
Yolun açık olsun.

Davet ettiler bizi. Bir daha ki mitinge gelirim ama söz. Yani neresi olacaksa şimdiden ismini de belirleyin geleyim.
Peki. Soru neydi?

Soru halkın ilgisi meydanlarda…
Halkın ilgisi bence çok yüksek. Benim umduğumdan da yüksek düzeyde. Umduğumdan da sıcak. Bu ilgi daha çok kendisini sempati biçiminde ortaya koyan bir şey. Bu da son derece doğal. Çünkü henüz Türkiye bir seçim atmosferinin içinde değil. Yani, vatandaşlar siyasi tercihlerini hatırlama ve gözden geçirme ihtiyacı duymuyorlar. Ortada bir iktidar var, o iktidarın kullanacağını iddia ettiği bir iki yıl var. Normal vatandaş yani normalden kastım şudur her anlamda normal vatandaş yani doğrudan doğruya siyasete angaje olmayan, kendisi bir siyasi tavrın içinde olmayan vatandaş, bunun işe yaramasını ister. Hükümet kim olursa olsun, iyi işler yapmasını, kendine yaralı işler doğurmasını ve başarılı olmasını ister. Bu son derece normal bir şeydir. Toplumsal sağ duyu açısından kabul edilebilir bir şeydir. Toplum sağduyusu böyle işler. Bu da milletimiz adına sevinebileceğimiz bir şeydir.

Yani milletimiz hakikaten derin irfanıyla işte halkın iradesiyle gelen iktidar budur. Demokrasi böyle bir şeydir. İnşallah işler yolunda gitsin, bunlar başarılı olsunlar, biz de milletçe bundan istifade edelim diye bakar. Tabi olan budur, milletin psikolojisi de budur şu an. Fakat millet bir taraftan da umudunu yitirmiştir. Yani umudunu yitirmiştir derken umudu eskimektedir. Doğru tabir umudu eskimektedir. Yani gecikme oldukça, ihtiyaçları büyüdükçe, beklentiler karşılıksız kaldıkça, milletin memnuniyetsizliği artmaktadır.

Siz onu görüyorsunuz.
Bu çok net görünüyor. İktidar partisinin basına duyurduğu kamuoyu araştırmalarında da görülüyor. Üstelik basına duyurdukları biçiminde görünüyor. Zaten iktidar partisinin yayınlattığı araştırmaların çelişkisi ordadır. Politikalardan memnuniyet yüzde 20’ler düzeyinde, parti oyu yüzde 40 düzeyinde yani kendi araştırmaları için söylüyorum. Buna söylenecek tek şey araştırma okumayı bilmiyorlar. Böyle bir dönemde yapılacak araştırmaların hiçbiri bugün seçim olsa sonuçları üzerinden okunmaz. Çünkü bugün seçim yoktur. Denek böyle bir faraziyeyi faraziye olarak kabul etmez. Bir cevap vermek adına cevap verir ve genellikle bu iktidardaki partilerin lehine sonuçlar verir. Bu bugüne özgü bir şey değildir. Bu geçmişte de böyledir.

Burada önemli olan şey hükümete ve hükümetin liderine ve diğer siyasi liderlere değer tutumlardır. Yani hangi değer tutumlar atfediliyor, hangi değer tutumlarında hangi oranlarda makbul kabul ediliyor. Buna bakılır. Bir de bir önceki seçim sonuçlarındaki parti tercihleri ile karşılaştırılır. Dolayısıyla bir önceki seçimde oy verdikleri partilere bakılarak bugünkü siyasal figürlere nasıl yaklaşmakta oldukları konusunda bir ipucu verir. Ve bu ipuçlarının toplamdaki değeri, bir eğilim yönelim değeridir. Buna bakarak siyasi çıkarsamalarda bulunmak mümkündür. Gerçek siyasi sonuçlar ne zaman çıkar? Vatandaşın kendini bir siyasi tercihte bulunma ihtiyacıyla yüz yüze hissettiği ve kendi kendine bunu düşündüğü zamanda ortaya çıkar. Çok doğaldır çünkü seçim geliyor, kime oy vereceğiz bakalım diye eşiyle dostuyla konuşmaya başlar.

İşte o zaman, konuştuğu zaman Anavatan’ın durumu ne olur?
Konuştuğu zaman şuna bakar.

Siz herhalde bugünden o günleri hissediyorsunuz.
Konuştuğu zaman şuna bakar. Daima böyledir. İktidardaki partiden beklentilerinden ilk değerlendireceğe iktidardaki partidir. İktidardaki parti yada partiler beklntilerini karşılayıp karşılamadığına, karşılama umudunun var olup olmadığına bakar. Önce bir ona bakar. Orada bir karar verir. Orada verdiği kararına göre ikinci evreye geçer. Peki öyle ise bu benim beklentilerimi karşılamıyor, öyleyse kim, hangi lider ve parti benim beklentilerimi karşılayabilir sorusunu sorar. Bu soruyu sorduğu andan itibaren de yalnız değildir. Tam bu esnada işte eski yunanda kamuoyu tanrısı denilen süreç devreye girer.

Birden bire nereden kaynaklandığı belli olmayan bir psikoloji ortaya çıkar. Ona biz seçimin psikolojisi deriz. Yani neyi aradığına dair bir değer yargısı ortaya çıkar. Hangi değerlerle bir seçim yapacağına dair bir psikoloji ortaya çıkar. Mesela 99 seçimleri ile ilgili olarak söylüyorum. 99 seçiminin sonuçlarını izah eden herkes bu izahı Öcalan’ın yakalanması, bunun solda DSP’ye sağda MHP’ye yarayan sonuçlar doğurduğu ve seçim bu yüzden böyle sonuçlandı. Hayır, bu seçimin psikolojisi üzerinde etkili olan temel faktörlerden birisi değildi. Temel faktör seçime girerken Anavatan partisi ile Doğruyol partisinin içine girdikleri aklama sürecinin yarattığı yargı, birde CHP’nin huzursuzluğunun solda yarattığı yargıydı. Yok mu bunun dürüstü! Soru buydu. Sağdakiler sağda, soldakiler solda alternatiflerine yöneldiler. Vesselam seçimin psikolojisi bu idi.

Bundan sonraki seçimin psikolojisinin ne olacağına hep beraber bakacağız. Benim öngörülerim var. Ama bu öngörülerimi şimdi paylaşmak istemem. Eğer benim öngörülerim doğru çıkarsa gelinecek nokta şudur. Kamuoyu seçimle beraber hipnozun etkisinden çıkacak ve bir muhasebe yapacaktır. Özellikle şu anda sıcak paraya dayalı ekonomi politikasının yarattığı iyimser beklenti iklimi özellikle bundan birinci elden yararlananlar tarafından kitlesel ölçekte pompalanmakta ve yayılmaktadır. Ama günün sonunda vatandaşın karnı acıkacaktır. Ama bilançoyu çizdiği zaman yani bakiye çizgisinin çizildiği andan itibaren o toplama çıkarmada toplumun bana göre varacağı kanaat şudur. AKP kadroları ekonomiyi iyi yönetemiyorlar. Çünkü bilmiyorlar. AKP kadroları Türkiye’yi AB’ye taşıyamazlar. Çünkü müzakere edecek yetenek ve birikimleri yok. AKP kadroları bizim sandığımız kadar dürüst, dolayısıyla emaneti bekleyecek kadrolar değildir. Dürüstlük sınavından geçemediler. Dolayısıyla hükümet alternatifim değildir diyecek vatandaş, yaygın kitle.

Burada tabi şunu ihmal etmemek lazım AKP’nin neresinden bakarsanız bakın bütün yurt çapındaki örgütlenmesi, seçime iktidar olarak giriyor olması ve belediyelerdeki örgütlü varlığı onu belli bir düzeyde ve yüzdede tutacaktır mutlaka.

Rakam var mı?
Bence bunun çekirdeği yüzde 15-16 gibi bir rakamdır.

Oraya düşecek mi?
Ben diyorum ki bunun altına düşmeyecek.

Üstü?
Üstü tamamen konjoktüre bağlı. Bence üstündeki aralığı çok dar olacak.

Yani ağırlıklı görüş şu: Bir dönem daha götürecek görüşüne siz katılıyor musunuz?
Ona hiç ihtimal vermiyorum

Seçim psikolojisine vatandaş AKP’nin ikinci bir dönemi daha olmayacak.
Bir dönem daha vatandaşın yetki vermesi için hükümetin başlattığı ve tamamlanması beklenen işler olmalı. Herkes kendi kendine sorsun bu hükümetin başlattığı ve kendisinden tamamlanması gereken bir iş biliyor musunuz?

Şimdi şöyle bir kanaat var. İşte bu böyledir. Yani seçim sonuçlarının sürpriz değeri buradan çıkar. Bir yaygın şey vardır kamuoyu araştırmalarında yapılır. Mesela ben 99 seçimlerinde CHP’nin barajı aşamayacağını söylediğimde inanan bir Allah’ın kulunu bile bulamıyordum. MHP’nin yüksek bir oy oranı ile çıkacağını söylediğimde de inanan bir Allah’ın kulunu bile bulamıyordum. Çünkü yaygın kanaatler vardır şöyle olur böyle olur. Yani şu şöyle olur bu böyle olur gibi. Bunun en iyi örneği Bedrettin Dalan’dır. 89 belediye seçimlerinde sokakta kime sorsanız yüzde 85’lere varan oranda İBB’ni yeni Dalan’ın kazanacağı söyleniyordu. Ama sen oy verecek misin? Hayır.

Mesela bugün çok yayın bir şey var. Milliyetçilik dalgası yükseliyor. Dolayısıyla MHP’nin şansı çok yüksek. Peki sen oy verecek misin? Vatansever duyarlılığın yükselmesiyle MHP’nin temsil ettiği milliyetçilik anlayışının yükselmesi aynı şey değil. Bende tam tersini düşünüyorum . Milliyetçi duyarlılık yada vatansever duyarlılık yükseldiği için MHP’nin şansı olmayacaktır. Yükseldiği için olmayacaktır.


Devam edecek....

Yarın
Mumcu'nun Ankara'daki asıl hedefi
Muhalefet partileri konusunda ne düşünüyor