Bugünkü yazısında isim vermeden MHP lideri Devlet Bahçeli'yi "her şeye hayır dedi" diye suçlayan Fehmi Koru'ya yanıt Semih Yalçın'dan geldi.
Abone olNESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, Fehmi Koru'nun son günlerdeki yazılarının tamamında MHP muhalifliği yaptığını iddia etti.
Fehmi Koru'ya "son pişmanlık fayda etmez" diyen Semih Yalçın Koru'nun son günlerdeki yazılarına yazılı bir açıklamayla yanıt verdi:
KAMPANYA TESİRİ ALTINDA KALDIĞINIZ BELLİ OLUYOR
Son günlerde kaleme aldığınız yazılarda birtakım müzmin MHP muhaliflerinin açtığı aleyhte kampanyanın tesiri altında kaldığınız belli oluyor.
BAHÇELİ TAKINTISI
Böylece, MHP Lideri Devlet Bahçeli takıntısına kendisini kaptırıp aklıselim yolunu terk edenler güruhuna siz de katıldınız.
Sayın Devlet Bahçeli ve MHP’ye saldıranların, aslında Türk milletinin varlığına ve birliğine saldırdığını görmüyor veya görmezden geliyorsunuz.
7 Ağustos tarihli ve bugünkü yazınızda, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin erken seçimi gündeme getirdiğinden söz ediyor, meseleyi 2002 yılına kadar götürerek tefsir-i şeriflerinizi(!) sıralıyorsunuz.
ERKEN SEÇİM 7 HAZİRAN GECESİ DAVUTOĞLU VE ERDOĞAN TARAFINDAN TELAFFUZ EDİLDİ
Galiba unutuyorsunuz, erken seçim ilk kez 7 Haziran gecesi Ahmet Davutoğlu ve daha sonra Tayyip Erdoğan tarafından telaffuz edilerek en başından niyet ve hedef beyanında bulunuldu.
7 Haziran’da alınan sonuçlardan memnun olmayan ve “Yenilen pehlivan güreşe doymaz.” misali yeniden seçim isteyen Erdoğan, erken seçim sürecinin mimarıdır.
Erdoğan hâlâ AKP’ye hâkim olduğuna, cumhurbaşkanının başbakanı atama ve Meclisi fesih gibi yetkilerinin bulunduğuna, zaten yetkilerini aşarak keyfî bir idare tarzı benimsediğine, koalisyon görüşmelerinin bir erken seçimle sonuçlanma ihtimalinin yüksek olduğuna göre; bunun yükünü MHP’nin sırtına atmanız, tamamen kendi ön yargınız ve sorumluluktan sıyrılmaya dönük kötü maksadınızın ürünüdür.
Aslında bir koalisyon hükûmeti kurmaya niyeti olmayan ve geçici iktidarı bir türlü elinden de bırakmayan AKP’nin Kaçak Saraydan yönlendirilen bu ucuz stratejisidir.
Koalisyon kurulmadığı takdirde mevcut tablo ile sürecin tıkanacağı bellidir.
O hâlde sizin MHP ile ne alıp veremediğinizi doğru tahlil etmek için başka konuları deşmek icap eder.
SİZ MHP'YE SALDIRMAYA BAŞLADIĞINIZIN İŞARETLERİNİ...
Zaten neden MHP’ye saldırmaya başladığınızın işaretlerini daha önceki bir yazınızda verdiniz.
Sizin MHP düşmanlığına soyunmanızın arkasında suçluluk psikolojisi var.
Sizin gibi korkak ve omurgasız yarı aydınların tavizkâr bir tutumla soyunduğu âkillik komedisi yüzünden PKK daha çok şımardı.
BÖLÜCÜ KATİLLERİN SIRTINI SIVAZLADINIZ
Bölücü katillerin sırtlarını sıvazladınız, cinayetleri durdurmaları için ricacı oldunuz, yar yar yalvararak devletin, milletin haysiyetini ayaklar altına aldınız da ne oldu?
Bölücü terör örgütü ne silahları bıraktı ne de siyasi kanadı HDP barış ve demokrasi güvercini çıktı.
HDP sözcüleri, kaos ve fitne baykuşu olduklarını kısa sürede gösterdiler.
Halkı, devleti, askeri, polisi ve devletin korumasız bıraktığı korucuları tehdide başladılar.
Gerçek yüzleri ortaya çıkınca da kanlı saldırılarına kaldıkları yerden devam ettiler.
PKK saldırıları yüzünden bugün yine çok sayıda şehidimiz var; hiç pişmanlık duymuyorsunuz değil mi Sayın Koru? Son yaşananların vebali sizin gibi âkillerin üzerinde, bilesiniz!
Basiretsiz ve isabetten uzak görüşlerinizle AKP’nin sözde çözüm sürecine omuz vererek hep birlikte ülkeyi bu hâle getirdiniz!
Bin yıllık kardeşliğin temeline hep beraber dinamit döşediniz!
Sözde akiller ve nevzuhur HDP âşıkları için bir süre önce MHP Genel Başkanının sarf ettiği sözlerden incindiğinize göre, yaranız var da ondan gocunuyorsunuz demektir.
“Silahlar derhal susmalı!” diye devlete ayır vermeye çalışan sözde âkil bildirisine imza atarak bunun sorumluluğunu sırtlanmış oldunuz. Böylece attığınız adım karşısında gelen tenkitlere de katlanmak zorundasınız.
KAFANIZIN ALMADIĞI ANLAŞILIYOR
Daha önceki yazınızda isim vermeden MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye yönelttiğiniz sert eleştirilerin içeriğine bakılınca; Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu sizin dar kafanızın, sığ aklınızın almadığı anlaşılıyor.
MHP’nin çatışmalardan ve terörden nemalandığını ima ediyorsunuz. MHP Türkiye’de PKK terörü olmadan da vardı. Siz; suçluyu, sorumluyu yanlış kapıda arıyorsunuz. Türkiye’nin meselelerine de çarpık bir nazarla bakıyorsunuz.
Osmanlı döneminde Batı’nın dayatmalarını hakiki reform zannederek destekleyen ve devletin parçalanmasına zemin hazırlayan müstemleke tipi yarı aydınların bugünkü temsilcilerinden biri de sizsiniz.
Sahi barıştan ve demokrasiden kastedilen nedir?
Bir arada yaşama kültürü ve azmi kimlerde vardır?
Bin yıllık toplumsal barışı kimler bozmakta ve kimler istememektedir?
Bir toplumun çoğunluğu tarafından bütünün ayrılmaz parçası sayılanlar kendini neden azınlık olarak göstermeye ve kabul ettirmeye çalışmaktadır?
1984 yılından beri toplumsal barış ve huzurun en büyük düşmanı olarak kimler öne çıkmıştır?
Önce bu sorulara tatmin edici cevaplar vermek mecburiyetindesiniz.
2002 yılına gelindiğinde marjinalleşen ve âdeta beli kırılan PKK, AKP iktidarı sayesinde süründüğü yerden kaldırılıp palazlandırıldı. 13 yılda güç kazandı, toparlandı, devlete kafa tutacak hâle geldi.
Siyasileşmesi için bölücü örgütün önü açıldı. Nitekim 7 Haziran’da 80 milletvekili çıkararak siyasi kanadını Meclise taşıdı.
KANDİL'E OPERASYON BAŞLATAN MHP DEĞİL
“Türkiye partisi olduk.” yaveleriyle birkaç gün demokrasi havarisi görüntüsü verdi. Ama silahlı güçlerine dayanmaktan, sık sık devleti ve vatandaşları tehdit etmekten geri durmadı. Silah bırakma ve devletin güvenlik güçlerine teslim olma çağrılarına kulak asmadı. Ardından da bazı bahanelerle kanlı eylemlerine hız verdi.
Bu kanlı örgütle masaya oturanlar bile bugün onun bir türlü silahtan vazgeçmeme inadı karşısında pişmanlık duyar hâle geldiler.
Dikkatinizi çekeriz, şu anda PKK hedeflerine, Kandil’e operasyon başlatan MHP iktidarı değil; PKK ile masaya oturan ve sözde çözüm sürecini başlatan AKP hükûmeti...
Siz sözde akiller de çözüm sürecini destekleyip yıkımın hız kazanmasına, PKK’nın bu kadar azmasına katkıda bulundunuz. Barış adı altında kapı kapı dolaşarak kanlı örgütü daha fazla şımarttınız. “TC’yi dize getirdik!” çığlıklarına omuz verdiniz. Sandınız ki sırtları sıvazlanırsa ikna olurlar.
Heyhat! İkna olmadıkları gibi, kendilerinde güç vehmettiler. Daha çok şımarıp pervasızlaştılar. Halkı daha çok baskı altına alarak önemli bir kısmını cebir, şiddet ve cinayetle yanlarına çektiler.
Peki, ne oldu? Neden örgüt silah bırakmadığı gibi, daha büyük bir tehdit hâline geldi?
Neden bu konuda özeleştiri yapmıyorsunuz?
NEDEN "DEVLET BAHÇELİ HAKLIYMIŞ" DİYEMİYORSUNUZ
Neden “Devlet Bahçeli haklıymış arkadaş!” diyecek olgunluk ve yiğitlik ve cesareti gösteremiyorsunuz?
Siz sanıyor musunuz ki yeniden sahte barış çağrılarında bulununca PKK silah bırakacak?
Siz sanıyor musunuz ki kardeşlikten bahsedince PKK, 30 yılı aşkın süredir temeline mayın döşediği bin yıllık kardeşlik hukukuna riayet edecek?
PKK, Türkiye’yi bölmedikçe durmayacaktır Sayın Koru!
Çünkü onu kuran, destekleyen ve yaşatan küresel güçler böyle istemektedir. Kandil’e silah ve mühimmat taşıyan Amerikan güçlerinden haberiniz olmadığını sakın söylemeyin! MHP’nin bu gidişe rıza göstereceğini sanıyorsanız beyhude çabalıyorsunuz. Evet, MHP başından beri devletin terör karşısında güvenlikli politikalar doğrultusunda mücadele etmesinden yana olmuştur.
Ancak MHP; sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel adımlar ve projelerle bu mücadelenin desteklenmesi gerektiğin de vurgulayıp durmuştur. Bölge insanıyla bölücü örgütün arasına devletin güven, şefkat ve otoriteden oluşan bir duvar örmesi gerektiğini sabırla anlatmıştır.
Ne demek silahlar sussun?
Devletin silahları bırakması söz konusu olamaz. Bu gerçeği HDP eş genel başkanı Selahattin Demirtaş bile itiraf etmek zorunda kalmıştır. Kayıtsız şartsız silah bırakması gereken devlet değil, PKK’dır. Eğer sözde âkiller çağrılarını doğrudan PKK’ya ve onun siyasi kanadı olan HDP’ye yapsalardı tarafımızdan da desteklenirdi.
BARIŞ VE HUZUR DÜŞMANI BELLİDİR
Çünkü toplumsal barışı bozan, siyasi kanadı 80 milletvekili çıkardığı hâlde bir türlü Türkiye partisi olamayan, Kandil’den ve silahlı mücadeleden vazgeçmeyen, silahlı eylemlerini sürdürerek her gün askerimizi, polisimizi şehit eden, sivil vatandaşlarımızı katleden PKK’dır.
O hâlde barış ve huzurun düşmanı bellidir.
Bu gerçekler ortadayken PKK’yı palazlandıranlara, onların devlet ve millet düşmanı kanlı bir örgüt olduğunu bile bile oy verenlere, bildirileriyle PKK’ya zımnen destek verip cinayetlerine ortak olanlara Sayın Devlet Bahçeli’nin tepkisi az bile…
SİZİN GİBİ PKK SEVERLER...
Ne yani, PKK’nın silahlarını susturması için isteklerine evet mi diyelim?
Topraklarımızda bir uydu devletçik kurma çabalarına göz mü yumalım?
HDP’nin barıştan kastının bir arada huzur ve sükûn içinde yaşamak olmadığını, önce demokratik özerklik sonra bağımsızlık elde etme çabasında olduğunu bilmeyen mi kaldı?
Hâl böyleyken büyük bir pişkinlikle üstü kapalı bir şekilde MHP’yi ve onun liderini eleştirmeniz; hâlâ akıllanmadığınızı, PKK’yı şımartmaya ve bu kanlı örgütün değirmenine su taşımaya kararlı olduğunuzu göstermektedir.
MHP’nin akan kandan nemalandığını düşünebilecek kadar insaf ve idrak mahrumu olduğunuza göre, siz ve sizin gibi PKK severler âkil değil, sakilsiniz. Siz MHP’den, insanımızın kanı oluk oluk akarken sessiz kalmasını nasıl beklersiniz? PKK yol kesip vergi toplarken bu örgüte taviz verilmesini nasıl isteyebilirsiniz? Biliniz ki akan kanın durmasını, anaların ağlamamasını MHP sizden çok istemektedir.
Ancak bunu sağlamanın yolu, yöntemi; korkaklık değil, devletin devlet gibi davranmasından geçmektedir.
SİZİN GİBİ AYDIN GÜRUHU VAR OLDUKÇA...
Barışı sağlamanın yolu, barışçı maskesi arkasına saklanıp PKK’nın nihai emellerine ulaşması için el birliği ve iş birliği etmek değildir. Ne yazık ki sizin gibi yarı aydın güruhu var oldukça PKK daha çok kanlı eylem koyma cüreti gösterecektir.
Türkiye’nin bu beladan kurtulmasının yolu; eli kanlı örgütle masaya oturmak ve beyhude bildirilerle vakit zayi etmek değil, PKK’nın başını ezmektir.
Size tavsiyemiz şudur:
SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEZ
Hiç olmazsa bundan sonra gerçek âkil olun ve PKK’nın emellerine dolaylı olarak hizmet etmekten vazgeçin.
Aksi takdirde ileride çok pişman olursunuz ama son pişmanlık fayda etmez Sayın Koru!