BIST 9.721
DOLAR 35,22
EURO 36,82
ALTIN 2.978,86
HABER /  POLİTİKA  /  MHP

MHP'den Demirtaş'a flaş 'hilal' yanıtı!

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, PKK'ya yönelik operasyonları, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve HDP EŞ Başkanı Demirtaş'ın açıklamasını internethaber'e değerlendirdi.

Abone ol

NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA

Türkiye son günlerin ağır gündemiyle karşı karşıya. Artan terör saldırıları sonucu en son dün bir Binbaşı şehit edildi, bugün de bombalama ve silahlı saldırı eylemleri devam ediyor.

Çin ziyareti öncesi Esenboğa Havaalanında bir açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, artan terör saldırısı eylemleri için "Bu ülkede milli birliğimize ve kardeşliğimize kast edenler bu süreci devam ettirmemiz zannediyorum mümkün değil." dedi.

Az önce grup toplantısında konuşan HDP Eş Başkanı Demirtaş MHP'ye yönelik sert ifadeler kullandı. Demirtaş, "Darbenin bir de kuyrukçuları vardır. Kendilerine milliyetçi diyenler bu darbeye şakşakçılık yapıyorlar. Saraya gideni partiden atarım diyorlardı. Dün sarayda el pençe divan durdular. Bilal’i istiyordunuz. Bilal’i alamadınız ama hilali verdiniz." dedi

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın Erdoğan'ın çözüm süreci ile ilgili açıklamalarını, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumuve Demirtaş'ın "Bilal'i alacaktınız, hilali verdiniz" sözlerini internethaber'e yorumladı:

ÖNCE ELLERİNDEKİ KANI TEMİZLESİNLER


Esasında MHP'ye dil uzatmadan önce ellerindeki kanı temizlesinler, önce Türk toplumuyla bu anlamda bir hesaplaşmaya girsinler. MHP 46 yıllık bir siyasi harekettir bu anlamda en köklü parti olması sebebiyle de Türk siyasetini domine eder. 

GEÇMİŞLE HESAPLAŞSINLAR

Biz bugüne kadar ne AKP'nin koltuk değneği olduğu olduk, ne onun yaptığı işleri destekledik. Tam tersine AKP'nin yanlış uygulamalarını en üst düzeyde reddeden, tenkit eden, acımasızca eleştiren bir ağız kullandık.

Şimdi sizin kalkıp böyle bir partiye dil uzattığınızda büyük bir haksızlık yapmış olursunuz. Önce bu ülkede demokrasi adına, barış adına bu siyasi partinin temsilcileri bir laf edecekse, önce kendi yüzleriyle alakalı olarak geçmişe dönüp hesaplaşmalarını yapmaları, toplumdan bu anlamda onay almaları lazım.

HDP'NİN GERÇEK YÜZÜ BELLİDİR

Bu olmadıktan sonra HDP'nin gerçek yüzü bellidir. Özellikle her bir milletvekilinin bu ülkeyle ve ülkenin rejimiyle, bu ülkenin insanıyla hesaplaşma gayreti içerisind eolduğunu çok net görüyoruz. HDP bu haliyle Türkiye'nin en önemli kentlerinde dahi yasa dışı teşekkülleri vasıtasıyla toplumsal barışın temeline dinamit sokmaktadır.

MHP İLE UĞRAŞACAKLARINA...

Şimdi hal böyleyken kalkıp MHP'ni iktidara destek olmakla suçlamak Türk siyasetinin hangi durum içerisinde olduğunu anlayamamakla eşdeğerdir. Burada kendisine çok açıkça söylüyorum; MHP ile uğraşacaklarına, İmralı ve Kandil'den aldıkları emirleri ve bugüne kadar çözüm süreci adı altınd aAKP ile ne tür pazarlık yaptıklarını açıklamalılar. 

Bizi AKP ile ortak olmakla suçlayan bu partinin mümessilleri, 2007'den beri adeta ruh ikizi olarak hareket etmişler, İmralı, Kandil, Oslo üzerinde pazarlık yapmışlar, o pazarlıkları da hiçbir zaman Türk halkına anlatmamışlardır.

Bugün, olmayacak bir şekilde gidişatları, aralarındaki protokolleri bozuldu diye, sağdan soldan intikam alırcasına diğer partilere sataşmak acizliktir.

SARAY'A TBMM'NİN DİVANI GİTTİ

Saray'a gitme mevzuuna gelince, MHP parti kimliğiyle, parti divanıyla buralara gidilmeyeceğini defalarca ifade etti. Oraya giden heyet TBMM'nin Divanı'dır, partimizin divanı değildir. O, partilerden teşekkül etmiş, Türkiye'nin en üst kurumu ve bu kurumun temsilcileridir.

PKK'NIN KRAVATLI UZANTILARI OLMADIKLARINI İSPATLASINLAR

Parti olarak, bir Genel Başkan Yardımcısının, bir parti divan üyesinin ya da Genel Başkanımızın oralara gitmeyeceği çok açıktır. Demirtaş bunun ayrımını yapabilmeli, bu ayırmadan da acizler. Bunlar önce kendilerinin PKK'nın mazbatalı, kravatlı uzantıları olmadıklarını ispat etmeleri gerekir, önce bunu yerine getirsinler, sonra barıştan bahsetsinler.

Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu değerlendiren Yalçın şunları söyledi:

FEVKALADE VAHİM BİR HAVA

Şu anda içinde yaşadığımız, teneffüs ettiğimiz siyasi hava fevkalade ağır ve vahim malesef. Çözüm süreci hususunda, başlangıcı 2005 yılının 12 Ağustos'ta o dönüm Başbakanı Erdoğan, Diyarbakır'da yaptığı konuşmada açıkça çözüm sürecini başlatacağını, başlatılması gerektiğini ifade etmişti.

Belki o gün toplum bunu o şekliyle algılamadı ama daha sonraki gelişmelere baktığımızda bunun hazırlıklarının yapıldığını gördük. Sonra 2009'da alenileşti ve altı yıldır çözüm sürecinin üzerinden nemalanan, çözüm süreci üzerinden oy devşiren bir iktidar gördük. 

MHP DEFALARCA SÖYLEDİ

MHP bu dönemde bunların doğru bir çıkış yolu olmadığını defalarca söyledi, ancak, partimizin uyarıları, söz ve söylemleri malesef önemsenmedi ve dikkate alınmadı. İşte bugün gelinen noktada, bu ağır tabloda "biz haklı çıktık" demek istemiyorum ama malesef işaret ettiğimiz noktaların hepsi tek tek gerçekleşti. 

TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ELİ GÜÇLENDİ

Bu noktada çözüm sürecinin iki tarafı, yani AKP ve AKP'nin muhatap aldığı PKK, HDP çözüm sürecinin artık bu saatten sonra uygulanamayacağını aleni olarak ifade ettiler. Esasında Başbakan'ın geçmişteki konuşmalarına dikkate ederseniz, çözüm sürecininden onun da bir umut beklemediği açıkça orta yerde duruyordu.

"Neden bu noktaya geldi" sorusunun cevabını ancak sayfalar dolusu açıklamayla vermek mümkün olabilir. Ama siz bu ülkeye kastetmiş bir terör örgütü ile masaya oturduğunuzda onun elini kuvvetlendirmekten başka, onun arka planda yeniden ordulaşmasını sağlamaktan başka bir faysa sağlamazsınız, iktidar da malesef altı yıllık süreç içerisinde bunu yaptı.

Bu yolun yanlışlığını 13 yıl sonra Cumhurbaşkanı'nın idrak etmiş olması çok geç kalınmış bir haldir. Devleti yönetenlerin bu noktada aciz olmamaları gerekirdi, daha önceden doğru tedbirlerin alınmış olması gerekirdi. Üstelik sizi uyaran bir muhalafet de mevcut iken hiçbirini dikkate almadınız. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim sonuçlarına yönelik olarak çözüm sürecinin bitirilmesi yönünde hareket ettiği iddiaları var, "MHP'nin istediği oldu, AK Parti ile koalisyon için en büyük şartı ortadan kalktı" eleştirileri var, MHP'nin erken seçim şartıyla AK Parti azınlık hükümetini dışarıdan destekleyeceği söylentileri var, ne düşünüyorsunuz sorusuna Yalçın şu cevabı verdi:

AZUNLIK HÜKÜMETİNİ DESTEKLEMEYECEĞİZ


Biz, bir azınlık hükümetini desteklemeyeceğimizi seçim gününde itibaren söylüyoruz, böyle bir kararımız olmaz. Bu gelişme, AKP ve MHP'yi bu anlamda birbirine yaklaştırdı lafına da itibar etmek çok zor.

Zaten iki siyasi parti, yani CHP ve AKP koalisyon konusunda mesafe de aldı. Büyük bir ihtimalle bu süreç onları birbirine yaklaştırıp bir koalisyon ihtimalini gündeme getirebilir. Ülke şu anda sıkıntı yaşıyor, bu sıkıntılar CHP-AKP koalisyonunu hızlandırabilir ama MHP'nin şu anda tavrı, tutumu çok net.

Genel Başkanımız yaptığı açıklamada, bu hükümetin bir an evvel kurulmasının doğru olacağını iafede etti. Böyleyken MHP'yi bu işin içerisine karıştırmak oldukça zor ve böyle bir görüşme içerisinde de değiliz.

Erdoğan'ın kendisi ile alakalı olaylara bencil baktığı, şahsi baktığı görüşüne katılıyoruz. Fakat çözüm sürecinin geldiği noktayı sadece onun şahsi ikbaliyle ilgili tasavvuruna bağlamak çok zordur. Buradaki temel sebep yapılan pazarlığa uyulmamasıdır. Birincisi pazarlık yapılmaması gerekirdi, birincisi bu, ikincisi bu pazarlıktaki temel unsur silahların bırakılmasıydı. 2012'nin sonunda bu işlemin tamamen bitmesi gerekiyordu.

Devlet veya iktidar PKK terör örgütü tarafından aldatıldığını ancak o tarihten sonra farketti. Ondan sonra dönüp halka ve millete ne söyleyeceği hususunda bocaladı. Hala çözüm sürecinin üzerinden oy devşirdiği için de bu sürecin devam edeceğini ilan etti.

Çünkü önlerinde seçimler vardı, burada kullandılar. ama o pazarlıktaki temel unsur, silahların bırakılıp ülke dışına çıkılması gerçekleşmeyince mevcut iktidar çözüm sürecinde artık şüpheli bakmaya başladı. Temel kopuş budur diye düşünüyoruz.

Sonuç itibariyle, "MHP'nin istediği oldu" şeklindeki yaklaşımı farklı yorumlamamak gerekir. MHP zaten bunun yanlışlığını ifade ediyordu. MHP'nin istediği değil de ülke çıkarlarıyla alakalı olumlu bir takım gelişmeler ifade etmemiz lazım, biz de şimdi o noktadayız.

Öncelikle Türkiye'nin kuvvetli bir iktidarla tanışması lazım. İyi bir hükümet şu anki siyasi iktidarın takviyesi ile mümkün olabilir. Ancak bu iktidar sonrasında TBMM çatısı altında yapılması gereken her türlü husus gerçekleştirilebilir.

Muktedir olan bir koalisyon hükümeti bunun üstesinden gelebilir, çok da kötümser olmamak lazım. Yani, önce bir hükümeti kurup, meselelerin önüne öyle gitmek de fayda var. Şunu çok açık şekilde söylemek lazım; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu problemin üstesinden gelebilecek kabiliyettedir, kimse bu sözümü savaş anlamında algılamasın, savaşalım anlamınd abunu söylemiyorum.

Mesele sadece askeri tedbirlerle çözülür iddiasında değiliz ama bir de kendisini koruma iç güdüsü içerisind eolması gereken bir Cumhuriyet var, bir rejim var, bir devlet var. Şunu açık söyleyelim, uyurken polisi ensesinden vuran ve bu olayın yaşandığı Türkiye Cumhuriyeti içerisinde devlet bunun tedbirini almayacak mı, alacak, almak zorunda. Alacağı zaman da "bu bir savaş halidir" diye nara atmanın alemi yok. Dünya üzerinde hangi devlet bu durumlarda kendini korumaktan aciz kalmıştır. 

BİZ PARTİ İSMİ VERMEDİK

Dünden beri, bizim tarafımızdan yapıldığı söylenen "HDP kapatılmalı" gibi bir açıkalma var, bu konuyu herkes Başbakan'a, cumhurbaşkanı'na soruyor. Fakat dikkatimizi çekti, hiç kimse Genel Başkan'ın açıklamasına doğru dürüst bakmamış.

Yapılan açıklamada HDP lafı geçmiyor, kastettiğimiz bunlar için o ayrı bir şey. Ama biz daha önce bir açıklama yaptık, parti olarak 2009'da, 2010'da yaptığımız açıklamada Sayın Genel Başkanımız partilerin kapatılması hususunda bunun zorlaştırılmasını talep etti.

Bizim orada açıkladığımız husus sadece ve sadece teröre bulaşmış olan milletvekili ve parti yöneticilerinin bu anlamda yargı önüne çıkarılmasıydı. Temelde partilerin kapatılma mevzuuna sıcak bakan bir siyasi parti değiliz, ama bu açıklamada herhangi bir parti ismi geçmediği halde o günden beri devamlı aynı şeyler söylenmeye devam ediyor.