Mevlana'nın ünlü eseri Mesnevi'yi yorumlayan son kişi olarak bilinen Şefik Can, vasiyeti yerine getirilerek Konya'da düzenlenen cenaze töreniyle toprağa verildi.
Abone olİstanbul'da önceki gün ölen, Mevlana eserlerinin çevirileri ve yorumlarından oluşan kitapları ile tanınan Can'ın cenazesi, Mevlana Müzesi yanındaki Selimiye Camii'ne getirildi. İstanbul ve Ankara'dan otobüslerle törene katılmak için gelen çok sayıda kişi cami önündeki alanı doldurarak Can'ın, üzerinde Mevlevi dedelerinin giydiği ''sikke'' bulunan cenazesi başında dualar okudu. Burada kılınan cenaze namazının ardından, tabutu omuzlarda taşınan Can, Üçler Mezarlığı'ndaki, sağlığında taşını diktirdiği mezarına getirildi. Dua ve Kuranıkerim okunarak Can'ın cenazesi toprağa verildi. Cenazeye Konya Valisi Ahmet Kayhan, Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Can'ın kızı Gülşen Can, akrabaları, Asistanı Nur Artıran, Mevlana soyundan gelen Çelebi ailesinin üyeleri, tiyatro sanatçısı Lale Oraloğlu, ses sanatçısı Deniz Arcak'ın yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. Can'ın Asistanı Nur Artıran, ''dedem'' dediği Şefik Can'ın, sağlığında Konya'da ''İnsan İnsanın Aynasıdır'' konulu bir konferans verdiğini ve programa samimi bir şekilde katılan Konyalıların sıcak tavırlarından çok etkilendiğini anlattı. Bu olaydan sonra Can'ın Konya'da defnedilmek istediğini belirten Can, ''Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Özkafa'ya bir mektupla Mevlana Müzesi yakınındaki Üçler Mezarlığı'na gömülmek istediğini yazdı. Yaklaşık 2,5 yıl önce bu mezarlıkta mezar taşını da yaptırmıştı'' dedi. ''BEN BİR HİÇİM, BEN BİR HİÇİM...'' Can'ın ölmeden önce, Mevlana'nın tüm eserlerinden konularına göre bir fihrist hazırlamak için çalıştığını kaydeden Artıran, şöyle devam etti: ''Ben de kendisine yardım ediyordum. Bütün eserleri birlikte taradık. Bir tek Mesnevi'de çok az bir bölüm kalmıştı. Bu projeyi de bir vasiyet kabul ederek ben tamamlayacağım ve yayınlanmasını sağlayacağım. Çok mütevazı bir insandı. İnanılmaz bir kültür ve entelektüel birikimi vardı. Sağlığında kendisi hakkında yazmak veya televizyon programı yapmak isteyenlerin tekliflerini alçakgönüllülüğü nedeniyle kabul etmiyor, ''Son bir nefesim kalsa da onu da Hz Mevlana'yı anlatmak için harcarım, kendimi anlatmak için değil) diyordu. Mevlana'nın (Ben bir hiçim, ben bir hiçim, ben bir hiçim) rubaisini okur, (Mevlana böyle söylerken. biz kendimiz için ne diyebiliriz?) derdi. O benim dedemdi ve sadece hiçti.'' Artıran, yıllarca kendisine hizmet ettiği Can'ı insanların tanıması için onun hatıralarından oluşan bir kitap yazacağını da sözlerine ekledi.