BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,78
ALTIN 2.969,01
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Mevlana Moğol casusu muydu? Yanıtı bu kitapta

Prof. Dr. Osman Nuri Küçük Nefes Yayınevi'nden çıkan Mevlana ve Hünkar isimli çalışmasında devrinin yöneticileriyle Mevlana'nın ilişkilerine dair toplu bir değerlendirme yapmakta.

Abone ol

Prof. Dr. Osman Nuri Küçük Nefes Yayınevi'nden çıkan Mevlana ve Hünkar isimli çalışmasında devrinin yöneticileriyle Mevlana'nın ilişkilerine dair toplu bir değerlendirme yapmakta.

İki bölüm halinde hazırlanmış olan eserin birinci kısmında Mevlana'nın Selçuklu yöneticileryle ilişkileri ve Kösedağ yenilgisinden sonra Selçukluların bağlı bulunduğu Moğollarla ilişkin tavrı ele alınmakta. İkinci kısmında ise Mevlana'nın döneminin yöneticileriyle ilişkilerine dair değerlendirme yapmakta.

Casus, her yere gizlice sızabilen kişidir. Mevlânâ da hiç şüphesiz bir casustur. Ancak o, insanın en gizli yönüne sızıp oraya girmiştir. Evet o, gönüllerin casusudur. O, gönüllere girip, insanın şifresini kırıp ondaki değerli hazineyi ortaya çıkarmıştır. Kısaca gönül casusudur o.

-Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu-

Konya’yı kuşatan Moğolların lideri Baycu ve adamları, Mevlânâ’nın sohbetine katılırlar. Çıkışta Baycu “Her şehirde böyle bir adam olsaydı halkları asla bize mağlup olmazdı.” der ve Konya’yı yakıp yıkmaktan vazgeçer. Mevlânâ “Sen Tatarlardan korkuyorsan Allah’ı tanımıyor demeksin; ben ise onlara iki yüz iman sancağıyla hücum ediyorum.” beytiyle, yaptığının bir strateji olduğunu ifade eder. Bu yüksek stratejiyi anlamayan ve tasavvufa her fırsatta saldırmak için bahane arayan kimileri buradan dedikodular üretir. Bu indi mülahazalara gerekli cevapları değerli kardeşim Prof. Dr. Osman Nuri Küçük elinizde tuttuğunuz bu güzel çalışmada vermektedir.

-Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç-

Soyadlarımızın aynılığından  “biyolojik” kardeşim zannedilen, dinde ve ilimde kardeşim Prof. Dr. Osman Nuri Küçük’ün yazdıklarını okuduk ve kaynakları nasıl bir ustalıkla kullandığını gördük. Hem tasavvuf usûlüne hem de tarih usûlüne vâkıf bir şekilde menâkıbnâmelerden aktardığı herhangi bir olayın “tasavvuf kaynaklarının hemen hepsinde rastlanabilecek olan bir kerâmet” mi, yoksa “tarihî bir vak’a” mı olduğunu belirtmiş ve anlatılanla ilgili gerekli analizleri yapmıştır. Eser, tasavvuf tarihi metodolojisi bakımından dikkatlice okunması gereken değerlendirmeler içermektedir. Kendilerini tebrik ediyoruz.

-Prof. Dr. Hülya Küçük-

Kur’ân-ı Kerim’in dikkatimizi çektiği hususlardan biri de tarihtir. Fakat tarihi okumak, anlamak, yorumlamak kolay değildir. Çünkü bu; doğru bilgiye, tarafsız bir zihne, soğukkanlı bir bakışa ve iyi niyete ihtiyaç duyar. Aksi halde hakikat ortadan kaybolur, tarihten ibret alma da gerçekleşmez. İnsanların davranışlarını peşin hükümle göklere çıkarmak veya yerin dibine batırmak bize fazla bir şey kazandırmaz.

-Prof. Dr. Mustafa Kara-