BIST 9.954
DOLAR 35,20
EURO 36,69
ALTIN 2.972,00
HABER /  GÜNCEL

Mert, Murat Belge'yi eleştirdi

Murat Belge'nin Neşe Düzel'le yaptığı röportajın yankıları sürüyor. Radikal Gazetesi yazarlarından Nuray Mert, Belge'nin sol düşünceden uzaklaştığını öne sürdü.

Abone ol

Neşe Düzel'in pazartesi söyleşilerine konuk olan Murat Belge'nin "Dinciliğin altında köylülük gizli" başlıklı röportajı entelektüel gündeme damgasını vurdu.

Murat Belge'nin köylülük, modernleşme, kemalizm, İslamiyet vs. gibi konulara ilişkin çarpıcı tespitlerine ilk eleştiri "Böyle buyurdu "fast-thinker…" yazısıyla Yeni Şafak yazarı Akif Emre'den gelmişti. 

Akif Emre'nin ardından Belge'nin kışkırtıcı röportajına bir başka tepki ise Radikal Gazetesi Nuray Mert'ten geldi. Mert, "Murat Belge ve 'Köylülük' üzerine" başlıklı yazısında Belge'nin solculuktan uzaklaştığını iddia etti:

Murat Belge, birkaç arkadaşı ile Türkiye'yi kurtarabilirmiş, ama üşeniyormuş!

Şaka bir yana, Belge, Neşe Düzel ile yaptığı ve pazartesi günü yayımlanan röportajı boyunca Türkiye'deki bütün sorunları 'köylülük'le 'şehirlilik' arasındaki fark, gerilim ve mücadele çerçevesinde değerlendirdikten ve kurtuluşu şehirlilikte gördüğünü ifade ettikten sonra, Neşe Düzel 'Yakın gelecekte şehirliyi temsil eden siyasi parti çıkacak mı sizce?' diye soruyor. Belge'nin cevabı şaka yollu, ama aynen şöyle, 'Rahat edeyim diye, çıkmasın derim. Çünkü gene bizlerin yapması lazım bu işi'.

Aslında, Belge'nin röportajı, beni şaşırtmadı, uzunca bir süredir sol düşünceden ne kadar uzaklaştığını yazılarından hep birlikte izliyorduk, yine uzunca bir süredir, dili (solda hep var olanın ötesinde) fütursuzca seçkinci bir hal almıştı. Bundan yedi yıl önce, yine Neşe Düzel ile yaptığı 'Pazartesi Konuşması'nda, serbest piyasa ekonomisinin özgürleştiriciliğinden, kapitalizmin klasik döneminin bitmesiyle, demokratikleştiğinden dem vuruyor, 'Proletarya en gerici kesim oldu. Dayak, ırkçılık onlarda' diyordu (Radikal, 9 Haziran 1997). O günden bu güne, 'sokaktaki kitleler'den (Radikal, 8 Nisan 2001) şikâyet eden birçok yazı yazdı. 'En geride kalmış kesimin' partileri, dil ve söylemleri oluşmuş olduğu halde, 'en ileridekilerin' temsil edilememesinden boyuna yakındı (Radikal, 9 Ocak 2000).

Son söylediklerinde, beni şaşırtan, sadece, siyasi kanaati ne yöne savrulursa savrulsun, onun düzeyinde bir entelektüelden beklenmeyecek ölçüde tutarsızlık ve sığlık içine düşmesi oldu. Düzel röportajında, Belge, Türkiye'nin meselesini köylülükten kurtulamama çerçevesinde tespit(!) ettikten sonra, onca okumuş yazmışlığına karşın, şehirliliği ve köylülüğü, sosyolojiye giriş kitapları seviyesinde tanımlamış. Bildiğiniz şeyler; 'Köylü değişime karşıdır, farklılığa karşıdır, bireye karşıdır', vs. ve ne çıkar bundan; otoriter siyasetler! Hemen hemen, özetle, hepsi bu.
Evet, sanayi sonrası toplumu ve siyaseti, klasik sol kavramlar ile açıklayamayız, evet klasik işçi sınıfından bahsetmek artık çok zor, ama toplumlar ne zaman sınıfsız ve fakat kültürel farklılıklarla açıklanır oldu? Kapitalizm bir şehirli medeniyetidir, ama biz işin bununla bitmediğini düşünmüyor muyuz? Şehirli olunca iş bitiyorduysa, burjuva demokrasilerine, eşitlik adına yapılan sol itirazlar tamamen boş muydu? Toplumsal eleştiriden bu kadar uzağa düşen bir değerlendirmeye, liberal de olsa hâlâ 'sol' demek mümkün mü? Belli ki, Belge bu sorularla hiç mi hiç meşgul değil, dahası kitlelerin geriliğinden, köylülüğünden o kadar bezmiş usanmış ki, utanmasa, 'Türkiye demokrasiye hazır değil, eşit oy hakkı kalksın, sadece seçkinler oy kullansın' diyecek.

AKP değerlendirmesi de tabi bu, müthiş teorik çerçeve üzerine oturuyor; özetle söylediği şu: AKP ve genelde 'dincilik altında köylülük gizli'. Türkiye'de dindar muhafazakâr çevrelerin sosyolojik ve kültürel olarak kırsal kesimden geldiği de, köylülüğe, din veya geleneksel kültüre atfettikleri de sonuna kadar doğru.

O kadar ki, 90'lı yıllarda, İslamcıların modernizm eleştirilerini, tüm felsefi iddialarına karşın ben de, daha ziyade şehirleşmeye karşı direnç olarak değerlendiriyordum. Bu görüşümü bir sürü vesileyle ifade ettim.
Ama, bir dakika; bu tür gözlemler veya tespitler yapmak başka, Çetin Altanvari epistemolojik sıçramalarla, dini, siyaseti, toplumu, Türkiye'de olan biteni, özetle bu kaba saba çerçevede açıklayıp, çıkmak başka. Üstelik, Belge, orada da kalmamış, mesela, Kuran'ı bir köylülük manifestosu olarak takdim etmiş; 'Köylü toplum farklılıklara düşmandır. Bizzat bu Kuran'da da geçer' tespitinde bulunmuş. İslam kültürünün inşa ettiği, şehirli geleneklere temel teşkil eden medeniyetleri unutmuş; savunduğu Osmanlı'nın şehirli kültürünün ardında belli ki,
sadece Bizans ve Levantenler var sanıyor.

Bu uzun, çok uzun bir konu, başka bir zamana bırakalım. Batı hayranlığı gibi gözükecek biliyorum, ama karşılaştırtma yapmadan edemeyeceğim. Bakın sol düşünce, tüm dünyada ve bu arada Batı'da krize girdi, ama İngiliz Marksist düşünürü Terry Eagleton'un son olarak yazdığı 'Teorinin Sonu', Almanya'da Marksist gelenek içinden gelen Habermas'ın son yazdığı; 'İnsan Doğasının Geleceği' başlıklı kitaplarında tartıştıkları konular ve düzeye bir bakalım, bir de bizim en sofistike sol aydınımızın, içine düştüğü 'Her yanı köylüler bastı şekerim' muhabbetine. Standartlarımız hakkında siz karar verin.

NOT: Murat Belge'nin röportajına ilişkin Akif Emre Yeni Şafak'ta 21 Eylül 2004 tarihli iyi bir yazı yazdı. Daha önce benzer görüşleri üzerine Birikim Dergisi'nde de Haziran 2001 tarihinde Ahmet Sabit ve Ferit Benli imzasıyla 'Esnaf eylemleri ve sol refleks' başlıklı bir eleştiri yazısı çıkmıştı. Tartışmayı genişletmek açısından ilgilenenlere tavsiye ederim.

Yazı: Nuray Mert
Kaynak: www.radikal.com.tr