BIST 9.363
DOLAR 34,60
EURO 36,50
ALTIN 2.922,81
HABER /  GÜNCEL

Merkez Bankası faiz indirdi

Merkez Bankası, bugünden itibaren kısa vadeli faiz oranlarında 3'er puanlık indirime gitti. İşte yeni faiz oranları:

Abone ol

Buna göre, Merkez Bankası'nın gecelik borçlanma faiz oranı yüzde 32'den yüzde 29'a, borç verme faiz oranı da yüzde 38'den yüzde 35'e düşürüldü. Merkez Bankası'ndan yapılan açıklamaya göre, diğer vadelerde ise bir haftalık borçlanma faiz oranı yüzde 32'den yüzde 29'a indirildi. Geç likidite penceresi faiz oranlarında, geç likidite penceresi uygulaması çerçevesinde, Bankalararası Para Piyasası'nda saat 16:00- 16:30 arası gecelik vadede uygulanan Banka borç verme faiz oranı da yüzde 43'ten yüzde 40'a düşürülürken, yüzde 5 olan borçlanma faiz oranı değiştirilmedi. Ayrıca açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla gecelik ve bir haftalık vadelerde tanınan borçlanma imkanının faiz oranları yüzde 34'ten yüzde 31'e düşürüldü. SİNYALLER İYİ Merkez Bankası, bu yılın ilk sekiz ayı geride bırakıldığında, hem enflasyondaki mevcut eğilim hem de bu eğilimi belirleyen değişkenlerdeki hareketler, enflasyonun ileride izleyeceği yol açısından olumlu sinyaller vermekte olduğunu bildirdi. Merkez Bankası'nın faiz oranlarının düşürülmesine ilişkin basın duyurusunda, enflasyonun, dikkat çekici bir düşüş trendine girdiği ve döviz kurlarında son aylarda gözlenen istikrar ve enflasyon bekleyişlerindeki sürekli düşüşün, gelecek dönem enflasyonu açısından umut verici olduğu belirtildi. EKONOMİDEKİ OLUMLU GELİŞMELER Üretim düzeyinin, potansiyel üretim düzeyine yaklaştığını, ancak bu olgunun yıl sonu enflasyon hedefine ulaşılması açısından önemli bir risk oluşturmadığının düşünüldüğü de ifade edilen duyuruda, şu görüşlere yer verildi: ''Bu olumlu görünümün sürmesi, mali disipline bağlıdır. Enflasyon gelişmelerini değerlendirdiğimiz son duyurumuzda da belirttiğimiz gibi, mali disiplinin kalıcı bir biçimde sürdürüleceği yolunda atılacak her adım ve bu yönde gelecek her yeni bilgi, enflasyonun kalıcı olması riskini giderek en aza indirecek faktörlerdir. İçinde bulunduğumuz ay içinde bu açıdan olumlu gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmelerin birincisi, gelirler politikasının hem 2003 hem de 2004 enflasyon hedefleri ile uyumlu biçimde uygulanacağına dair en üst düzey yetkililerce yapılan açıklamalardır. Fiyatlar üzerine üretim maliyetlerinin yapacağı baskıların azaltılması, enflasyon bekleyişlerinin olumlu yöndeki seyrinin devamı ve enflasyonist süreçte önemi giderek azalan ataletin iyice zayıflatılması açısından gelirler politikasının hedef alınan enflasyona göre ayarlanmasının önemi açıktır. Ayrıca, bu açıklamalarda, (herkesi memnun edecek uygulamaların bütçe disiplinini bozarak ileride herkesin aleyhine olacak sonuçlar vereceği)nin altının çizilmesi, mali disiplin açısından da sevindiricidir. İkincisi, Ağustos ayı faiz dışı bütçe fazlasının yüksek bir düzeyde gerçekleşmiş olmasıdır. Kamu iktisadi kuruluşlarının döviz kurundaki istikrarlı gidişten genellikle olumlu yönde etkilendikleri de bilinen bir gerçektir. Böylelikle, 2003 sonu kamu kesimi faiz dışı fazlası hedefine ulaşılması açısından önemli bir mesafe alınmış olunmaktadır. Burada bir noktanın vurgulanmasında yarar vardır: Bütçe gerçekleşmeleri aydan aya büyük oynamalar gösterebilmektedir. Ayrıca, bütçe disiplinini sağlamaya yönelik önlemlerin bazılarının etkileri gecikmeli olarak gerçekleşebilmektedir. Mevcut gelişmelerin yıl sonu hedefleri açısından ne anlama geldiğinin iyi bir biçimde herkesçe anlaşılması, sağlanan güven ortamının kalıcılığına büyük katkıda bulunacaktır. Bu konularda kamuoyunun daha ayrıntılı olarak bilgilendirilmesi gereksinimi olduğu açıktır. Böylelikle, örneğin Temmuz ayı faiz dışı bütçe fazlası rakamı çerçevesinde yapılan tartışmaların piyasalarda doğurduğu ve yeterli bilgi olması halinde hiçbir şekilde gözlemlenmeyecek dalgalanmalar da önlenmiş olacaktır.'' GELECEK DÖNEM Gelecek dönem enflasyonu açısından bir diğer olumlu gelişmenin de ham petrol fiyatlarında son haftalarda gerçekleşen göreceli düşüş olduğu belirtilen duyuruda, öte yandan, döviz arz fazlasının devam ettiğinin de gözlendiği ifade edildi. Duyuruda, mevcut ekonomi politikasının kesintisiz sürdürülmesi koşuluyla, Türk lirasının diğer para birimleri karşısında kazandığı istikrarın bozulması ve enflasyondaki düşüşü frenleyici yönde etki yapmasının düşük bir olasılık olarak görünmekte olduğu da kaydedildi. Aylık enflasyon rakamlarında gözlenen mevsimlik dalgalanmalara da dikkat çekilen duyuruda, özellikle tüketici enflasyonu, mevsimsel nedenlerle sonbahar aylarında, yaz aylarında gerçekleşen değerlere göre daha yüksek düzeylerde gerçekleştiği, bu nedenle, önümüzdeki aylarda açıklanacak enflasyon rakamları değerlendirilirken bu noktanın göz önüne alınmasında yarar bulunduğu da hatırlatıldı. GENEL DEĞERLENDİRME Duyuruda, yasası gereği Merkez Bankası'nın temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğu da belirtildi. Bankanın, bu amacı doğrultusunda, temel politika aracı olan kısa vadeli faiz oranı hakkındaki kararlarını, ileride beklediği enflasyon gelişmelerinin enflasyon hedefine ne ölçüde uygun olduğuna bakarak aldığı ifade edilerek, şunlar kaydedildi: ''Çeşitli duyurularımızda defalarca belirtildiği gibi enflasyonu belirleyen bir dizi değişken vardır. Türkiye'deki enflasyonist süreci inceleyen akademisyenlerin ortak kanısı, enflasyonun izleyeceği yolu belirleyen temel değişkenlerin döviz kurunun artış oranı, enflasyonun ileride alacağı değerlere ilişkin bekleyişler, bu bekleyişler çerçevesinde imzalanan uzun dönemli kontratlarda yer alan fiyatlar (sözgelimi ücret artışları) ve mevcut üretim düzeyinin potansiyel üretim düzeyinden ne yönde ve ne ölçüde farklılaştığına bağlı olarak belirlenen talep baskısı olduğudur. Enflasyonu belirleyen bu değişkenlerdeki hareketlerin temel belirleyicisinin ise uygulanan iktisat politikaları olduğu açıktır. Bu çerçevede, özellikle maliye politikası, Türkiye'ye özgü koşullar nedeniyle ön plana çıkmaktadır. Şüphesiz bunun temel nedeni, kamu kesimi borcunun, uygulanan program çerçevesinde önemli ölçüde azalma eğilimine girmesine karşın, hala yüksek düzeylerde olmasıdır. Mali disiplin, kamu borcunun milli gelire oranının sürekli biçimde düşürülmesi için olmazsa olmaz koşuldur. Bu düşüş eğilimi, borcun sürdürülebilirliği hakkında ekonomik birimlere güven verecek; böylelikle döviz kurunun istikrar kazanması, enflasyon bekleyişlerinin olumlu yönde gelişmesi ve reel faizlerin düşmesi sağlanmış olacaktır. Enflasyonda kalıcı bir düşüş eğilimi sağlayacak bu ortam, aynı zamanda, giderek artacak güvenin özel kesim tüketim ve yatırım harcamalarını uyaracak olması nedeniyle, sürdürülebilir bir büyüme eğiliminin sağlanmasının da ön koşuludur.''