İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Habertürk'te soruları cevaplıyor. Türkiye'de siyaset üretilmediğini ve insanların rahat nefes alamadığını ileri süren Akşener, Engin Yıldırım'ın attığı tweeti ise doğru bulmadığını söyledi.
Abone olİYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Anayasa Mahkemesi Üyesi Engin Yıldırım'ın attığı tweeti doğru bulmadığını söyledi. Türkiye'de siyaset üretilmediğini ve bazı isimlerin bambaşka yerlere savrulduğunu ileri süren Akşener, Türkiye'deki fay hatlarının 2008'den itibaren yeniden oluşmaya başladığını iddia etti.
Habertürk TV'de soruları yanıtlayan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, gündeme ilişkin düşüncelerini paylaştı. Akşener'in konuşmalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
"Bu ilgili arkadaşın şu anda attığı o tweete herhalde 1 milyar dolar para verilse faydası o kadar dokunmazdı. Şuuraltını harekete geçirecek tweet oldu. Ben hakim ve savcıların sosyal medya üzerinden siyasilere yönelik tavır koymalarını doğru bulmadığını ifade etmek isterim. Diyelim ki mahkemelik oldunuz, o beyefendilerin karşısına çıktığınızda, ilgili arkadaşınız ihsas-ı reyi açık olmuş oluyor.
"Bambaşka yerlere savrulmalarından esef duyuyorum"
Türkiye'de siyaset üretmesinin önüne geçiliyor. 60'lı yıllardan sonra Türkiye'deki İslami gelenek bazı şeyleri tartışmaya başladı. 90'lı yıllarda daha farklı tartışılmaya başlandı. Biz İslami hayat tarzını 90'lı yılların başından bahsediyorum, devlet kurma konusunda ne yapabiliriz tartışması. Şimdi bambaşka bir yerlere savrulmuş olmasını, isim vermeyeceğim ama esef duyuyorum. Yıllar evvel 28 Şubat bana sorulduğunda, 'Keşke rahmetli Erbakan hocaya şans tanınsaydı' demiştim.
"Bugün siyasetin üretilmediği bir dönemden geçiyoruz"
1999 seçimleri, 2002'de AK Parti'nin daha büyük bir güçle iktidara gelişi. AK Partiden biz ne bekledik? Devlet millet barışmasını bu arkadaşlarımızın yapabileceğine inandık. Ben sayın Abdullah Gül'ü aradım, 'şu fay hatlarını, tramvatik hatlarını Allah rızası için kapatın' dedim. 2007'ye kadar kapatılır gibi gitti. 2008'den itibaren gelinen noktada, bugün maalesef sayın Erdoğan ve arkadaşları bizlere nefes aldırmadığı, siyasetin üretilmediği bir dönemden geçiyoruz.
Çok büyük bir fırsatı, rahat oy alma uğruna harcadılar gittiler. İnsanların düşmanlaştırıldığı, öteki hale döndüğü, vicdanların ortadan kalktı. Bence çok kolay oy alma metodu.
"Bugün biz hukuk ve adalet krizi yaşıyoruz"
Kişisel görüşüm istifa etmeli. Anayasa Mahkemesi'ne ok atıldığı bir dönemde. Barolar gündeme geldi ve parçalandı. Şimdi Anayasa Mahkemesi üzerinden bir tartışma yaşandı. O tartışmayı haklı olduğu bir noktaya getirecek davranışın doğru olmadığını düşünüyorum. Kaldı ki Anayasa Mahkemesi'nde bir kişi hariç geri kalanın tamamı bu iktidar tarafından seçilmiş. Öyle bir keşmekeş ki, Enis Berberoğlu'nun özelinde tartışılmakla birlikte esasında hukuk ve adalet krizi yaşıyoruz biz şu anda. Anayasa Mahkemesi'nin bulunduğu pozisyon, çıkan kanunların anayasaya uygunluğuna bakmak, artı sizlerin hepimizin haksızlığa uğradığımızda bizim haklarımızı korumak üzere en üst mahkeme bu. Partili cumhurbaşkanlığı ile kurumların birer birer yıkıldığını görüyoruz. Eksiği varsa hukuki manada tahkim etmek dışında atılacak adımın doğru olmadığını, Türkiye'nin ekonomideki güvensizlik olur, yatırımcı gelmez, güven unsuru ortadan kalkar. Anayasa Mahkemesi hepimizi koruyan bir vasfa sahip. Bu vasfın sürdürülmesi lazım. İktidarın emrine getirilecek hale getirilmemelidir.
"Buranın öznesinin Berberoğlu olmadığına inanıyorum"
Enis Bey'in üzerinden tartışarak bambaşka noktaya gidiyoruz. Enis Berberoğlu insan olarak tanırım. Zaten casuslukla yargılanması abes. Ben onun eşinin en zor zamanda, gazeteci olarak sayın Erdoğan'la ilgili objektiflik adına, demokrasi adına neleri göze aldığını biliyorum. Onlar casusluk, darbe gibi bir insan tipi değil. Aileyi çok iyi tanıyorum. Ne yapılması istendiğini anlamış değilim. Buranın öznesinin Enis Berberoğlu'nun olmadığına inanıyorum. Anayasa Mahkemesi karar veriyor, yeral yargı ben seni takmıyorum kardeşim diyor.
"Milletvekillerinin kıymeti harbiyesi kalmamıştır"
Ben ve arkadaşlarım Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi'nin bu ülkeye zarar vereceğini cansiperane şehir şehir gezerek anlattık. Keşke haklı çıkmasaydık. Ben ve arkadaşlarım bir şey önerdik, eski parlamenter sisteme dönmekten bahsetmiyoruz, iyileştirilmiş, güçlendirilmiş, başka isim de konulabilir, insanların taleplerine uygun, nefes alabilecekleri, hayaller kurabilecekleri bir yönetim anlayışına ihtiyaç var. Devletin hafızası gitti, kurumlar ortadan kalktı. Siyaset kurumuyla bürokrasi arasında bağ koptu. Milletvekili seçilmek dünyanın en zor işidir. O insanlar sizin aracılığınızla dertlerini anlatırlar. Çözümlerini ortaya koyarsınız. Bu bağ tamamen koptu. Valiler çoğu yerde AK Parti il başkanı gibi. AK Parti il başkanının kıymeti harbiyesi yok, milletvekillerinin hiç yok. Muhalefet milletvekillerinin zaten iletişim imkanları yok. Bu bir sistem meselesi. Muhalefet partilerinin sayın Kılıçdaroğlu başta olmak üzere bizim önerdiğimiz parlamenter sistem önerimize destek verdikleri açık.
"Şimdi fakirlik kapanına girmiş durumdayız"
Ben pandemi öncesinde 20 Ocak 2020'de Antalya'dan başlayarak ilçe ilçe gezmeye başladım. Dükkanlara girerek dert dinledim. 77 ilçe 15 il gezmişim. Pandemi döneminde biraz aksadı. Geçen hafta Giresun ve Yozgat'a gittik. Çarşamba günü Kayseri'ye gideceğiz. Esnafın sesinin duyulmadığı bir süreçti. Seçime gidersiniz size muhalefet görevi verir. İktidar iş yapar size denetleme görevi verir. Türkiye'de siyasi rekabet kalktı. Düşmanlık üzerinden yürütülen bir siyaset. Siyasetin üretilmediği bir iklimde yaşıyoruz. Ben genel başkan olarak grup konuşmalarında, arkadaşlarımız araştırma önergeleri Meclis'e veriyor. Kütahya'da bir arkadaş yolda durdurdu. Bir işe girmiş, sonra AK Parti ilçe başkanı derveye girmiş 'Bizim üyemiz değilsin çalışamazsın' demişler. Kişinin anlattığını söylüyorum. İlgilileri aradım. Giresun'da AK Parti'nin üyelerinden bir arkadaş. Yaşadıklarından dolayı ağladı. Kulağıma eğilip eşiyle ilgili bir durum söyledi. Ben ilgili birime bizzat kendim ürettim, mesele çözülsün diye. Şimdi fakirlik kapanına girmiş durumdayız.
"Yapılan iyi şeyleri söylediğimde menfi tepki almıyorum"
Esas mesele vatandaşa gitmek. Tedbirlerimizi alıp bire bir gidiyoruz. Öyle oluyor ki AK Partili, CHP'li, başka partiye oy veren seçmen bize derdini anlatıyor. O derdin sonuçta duyurulacağını biliyor. Yozgat ve Giresun'da yaptığımız çalışmada ortaya çıkan şikayetleri bir bütün olarak arkadaşlarımız ve ben dile getirdik Meclis'te. Bu rekabet seçmenin işine yarar. Makulün peşindeyiz biz. Yapılan iyi şeyleri söylediğimizde İYİ Parti'den, CHP'den menfi tepkiler almıyorum.
"Demokrasiyi partimizde içselleştirmeye çalışıyoruz"
Biz hepimiz, ben de dahil çok otoriter siyasi yapılardan geldik. Ben 8 yıl Meclis yönettim. CHP hariç grubu olan siyasi partilerin, grup başkanvekilleri kulaklarında telefon genel başkanlarına ulaşmaya çalışırlardı. Televizyonlarda bir siyasinin çıkması izne tabiydi. Beyanat vermek izne tabiydi. Genel kurulda konuşma yapmak izne tabiydi. Hatta ben AK Parti milletvekillerine çok acırdım. Özellikle kadın milletvekillerine, yeni milletvekillerine pek söz vermezdi. Ben bıkmıştım bu otoriterlikten. Biz partimizde demokrasiyi içselleştirmeye çalışıyoruz, bunu öğrenmeye çalışıyoruz. Eksiğimiz, gediğimiz elbette çıkıyor. Ben arkadaşlarımla görüştüm genelde hepinizin bildiği konulardan şikayet ettiler. Biz CHP ittifak yapınca kıratın ya huyundan ya suyundan benzedik. Bizim milletvekillerimiz tek tek bakıldığından her birinin müthiş başarı öyküsü, hayat hikayesi var. Öğrene öğrene gidiyoruz. Ben çarşaf liste yaptım. Blok yapsaydım bu tartışmalar olmayacaktı. Bizim partimizdeki yöneticiler, milletvekillerimiz genel başkandan herhangi bir konuda fikir beyanı için izin almak zorunda değiller.
"Kendini incinmiş hisseden arkadaşlarımla konuştum"
Dün bıktığımız, kendimize hakaret gibi, onurumuza saldırı gibi gördüğümüz hiçbir işi yapmıyoruz. Buna alışacağız, kolay değil. Otoriter yapılardan geliyoruz. Bizim 4 arkadaşımız mazeretsiz olarak gruba katılmıyor, onların dışında hepsi katılıyor. Ben arkadaşlarımın tümünü aradım. Liste üzerinden kendini incitilmiş hisseden bütün arkadaşlarımla konuştum. O listeden benim bilgim olmuş olsa sorumluluk bana aittir. Arkadaşlarımızın kırgınlığının bana olması gerekir. Genel başkan benim, elbette sorumluluk bana ait ama 2 arkadaşım GİK anahtar listesinde yer almayı istememişti zaten. Genel başkan olarak hiçbir arkadaşımı disiplin kuruluna sevk etmeyeceğim. Ben şeffaf bir insanım. Biz partileşme aşamasını sağladık diye düşünüyorum, şimdi kurumsallaşma aşamasındayız.
"Türkiye'nin bu sorunları daha da derinleşti"
2023'de iddiaya varım, sayın Erdoğan seçilemez. Sayın Erdoğan damadıyla bu işi yürütme iddiasına devam ettikçe ekonominin düzelmesi mümkün değil. Bugün hadi dendiğinde seçim yapamazlar, yapmazlar. Ha lazım mıdır, lazımdır. Bu ekonomide Türkiye'nin bütün sorunları daha da derinleşecektir. 20 Ocak 2020'de başladım gezmeye, pandeme yoktu. Son derece vahimdi, pandemiyle çifte kavrulmuş oldu. Bu yeni bir şey değil, pandemi üstüne tuz biber ekti. Bunu düzeltecek bir bakış açısı görmediğimize göre ekonominin ayağa kalkması mümkün değil. Kalkması için demokrasinin uygulanması, hukukun üstünlüğü, adaletin tesis edilmesi, insanların korkutulmaktan vazgeçilmesi gerekiyor. Partimizin felsefesi milliyetçi, demokrat, kalkınmacı, makulden yana, itişmekten yana değiliz. Nefes alma hareketiyiz biz. Türkiye'de büyüme odaklı ekonomik model oldu. Ama bu büyüme odaklı tercih kalkınmaya yönelemedi. Sanayi tesisine yönelmedi, üretime yönelmedi, tarımda üretime yönelmedi.
"Sınırlarımızda 7 trilyon dolarlık bir alan vardı"
Türkiye'nin kaynağı var. İsrafı önleyeceksiniz, doğru yerlere yatırım yapacaksınız. Üretimi, sanayiyi teşvik edeceksiniz. Üreten bir ekonomiyi koyamazsanız elbette bununla karşılaşırsınız. Biz bir ekonomik coğrafya tabir ediliyoruz. Sınırlarımızda 7 trilyon dolarlık bir alan var. Suriyesi vs. Biz her yere mal satıyorduk. Herkesle papaz olduk. Böyle bir dış politika olabilir mi? Deniliyor ki, siz nasıl para bulacaksınız? Güveni koyunca para bulunur, ama yatırım esas. Para var, gidecek yer alıyor. Biz şu anda yüzde 6 faizle borçlanıyoruz.
"Buyur Meral Hanım eve dön deyince Allah Allah dedim"
Sayın Bahçeli'nin tuhaf bir tutumu var. Sayın Erdoğan'ın bize yönelik böyle bir tutumu yok. Sayın Bahçeli bizi düşman kuvvet ilan ettiği için. 3 ay evvel en ağır hakaret etmiş, 3 ay sonra da böyle bir şey. Ben hiçbir siyasi için ailesi, şahsına, karakterine yönelik, 27 yıldır aktif politika yapıyorum. ANAP, DYP döneminde dövüştük birbirimizle ama incitici tek kelimemiz yoktur. Eylemler, tutumlar üzerinden çok sert eleştirmişizdir. Bakın benim evim basıldı ve o insanlar beraat ettiler. Bana en çirkin hakareti edenler beraat ettiler. Kocamı aldattığıma dair imalı iftira atıldı, o insanlar beraat ettiler. Benimle ilgili 24 yıl önce bir dosya açılmış. Benim ifademin alınmadığı, demoklesin kılıcı gibi insanların başında sallanan bir sistem. 24 yıldır dilekçe veriyorum ifade alın diye. Çirkin ve pis bir dille karşı karşıyasınız. Sonuç itibarıyla 'Buyur evine dön Meral kardeşim' denilince Allah Allah diyorsunuz.
"Köyde ilkokul bitirmiş bir kız çocuğuyum"
Ben herşeye rağmen politika yapmıyorum. Şahsi hedefler üzerinden de politika yapmıyorum. Köyde ilkokul bitirmiş bir kız çocuğuydum. Sınavlar yoluyla parasız yatılı okudum. Bu milletin parasıyla devlet tarafından okutulmuş bir kadınım. Üniversitede hoca olup bugün kalsaydım muhtemelen profesörlükten emekli olmuş bir kadın olacaktım. Eğitim yoluyla sosyal ve sınıfsal manada, fırsat eşitliği üzerinden bir yere gelen insan. Aldığımı milletimize ödemek üzere yola çıkmış bir şahısım. Ben o zaman sayın Erdoğan'la telefonla konuşmuştum, sayın Abdullah Gül evime gelmişti. Ben olmayacağımı ama ağzımı da açmayacağımı, yapılan işleri beğenmezsem en sert eleştireceğimi söylemiştim. Sonra dikkat edin peyderpey birçok insan ayrıldı. Sayın Erdoğan'la partisinin başlangıç görüşmeleri başka insanlarla bizim evde yapılmıştı. Rahmetli ağabeyim, eşim. Ben tekrar söylüyorum, bakan olmak, şu olmak bu olmak konusunda hiçbir derdim yoktu, hadi bakalım eyvallah demiş insanım.
Sayın Gül'le partimizi kurarken iki kere görüştüm. Sayın Mesut Yılmaz'la da görüştüm. İnsanlar yola çıkarken fikir alıyorsunuz. Sayın Çiller'le en son rahmetli Jak Kahmi'nin oğlu intihar etmişti. Onun cenazesinde karşılaşmıştık. O arada da meşhur Susurluk vesaire araştırmaları vardı. O zamandan sonra hiç görüşmedim. 27 yıldır aktif politika yapan sağ kalan tek kadınım.S Siyasette en büyük problem kadına dair hafızanın ve arşivin olmaması."
Ayrıntılar geliyor...