Hükümetin 'hızlandırılmış tren faciası'ndan sonra söylem ve eylemlerindeki dönüşe dikkat çeken Güngör Mengi, basın yasasını da bu kapsamda çıkarıldığını söyledi.
Abone olAK Parti Hükümeti'nin hızlandırılmış tren faciasından sonra eylem ve söylemlerindeki rota değişikliğine dikkat çeken Güngör Mengi, "Basın ceza yasası" başlıklı yazısında basına getirilen yeni düzenlemenin de bu dönemin ürünü olduğunun altını çizdi:
- Siyasetçinin samimiyeti, gücünü hınç almak için kötüye kullanıp kullanmaması ile ölçülür.
AKP, demokrasilerin kalite kıstası olan basın özgürlüğünü medyaya duyduğu öfkeye feda ederek kötü bir sınav vermiştir.
Geçen yılın haziranında balayı sürüyordu. Basın Yasası'nın meslek örgütleri tarafından desteklenen hükümleri yürürlüğe girdi. Artık basın yoluyla işlenen suçlar için hapis cezası verilmeyecekti.
Ama temmuzdaki "hızlandırılmış tren faciası" dönüm noktası oldu. İktidarın bu olaydaki sorumluluğunu ilkel bir inatla reddetmesi, bazı yolsuzlukların ortaya çıkması, kentlerde asayişin bozulması, işsizliğin yarattığı toplumsal gerginliğin sürmesi ve bunlara ilişkin eleştirilerin artması, iktidarı yoldan çıkardı.
Alt Komisyona çekilen yasa sil baştan düzenlenirken Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi'nin dediği gibi "Türkiye'yi en büyük gazeteci hapishanesi" haline getirecek yeni bir metin yazıldı.
Eski Baro Başkanı Avukat Turgut Kazan'ın ifadesiyle "basına duyulan düşmanlığı apaçık sergileyen, felsefesi olmayan, sistematiği bozuk, cezaları ölçüsüz ve keyfiliğe açık bir yasa" çıktı ortaya.
Ve iktidar bu metni, dikkatlerin müzakere tarihi alacağımız AB Zirvesi'ne odaklandığı bir karambolda meclisten geçirdi.
Bu karambola AKP'nin TCK'ya eklemeye çalıştığı zina cezası tartışmaları da katkıda bulundu. Zina yasaya girmedi ama o gürültüde TCK'nın basınla ilgili maddeleri zinaya kurban gitti!
Baykal CHP'sinin medyaya beslediği duygular da AKP'den farklı değildir. CHP de aynı hınçla, basın özgürlüğü için kurulan idam sehpasına oklarını çivi gibi çakmıştır.
DYP Genel Başkanı Ağar doğru söylüyor:
"Bu ceza yasası, iktidarın basın yayına yönelik öfkesinin yasa diline çevrilmiş şeklidir."
AB üyeliği iddiası ile medyayı hapis tehdidi altında susturmanın doğuracağı çelişkinin ayıbı Türkiye'ye büyük zarar verir.
Basın özgürlüğü açısından "karşı devrim" sayılan hükümler Türkiye için yeni yeni "Geceyarısı Ekspresi" senaryoları yaratacaktır.
İktidar ve intikam barutla ateş gibidir, bir arada duramaz.
Basın Konseyi'nin çağrısına uyarak iktidar ya bu yasanın yürürlüğe girişini bir yıl ertelemeli veya sorun yaratabilecek maddelerini ivedilikle değiştirmelidir.
Çuvallamak!
"Çuvaldaki çürükler gitti.. Bunların hepsi çuvalın içindeki çürükler.. Bunları ona sayın.."
Başbakan Erdoğan dün Bayburtlu işadamlarına hitap ederken AKP'den istifa eden milletvekilleri için böyle demiş..
Gidenleri yerin dibine batıran bu sözler, partide kalanlara taç mı giydiriyor? Hayır.. Çuval ne gibi şeylerin ambalajı olabiliyorsa, sağlam da olsalar içerde kalanlar onlardan biridir.
Çuval açılsa, bir güzellik yarışması yapılsa, birinci seçilseniz ne yazar?
Sonuçta yine ya patatessiniz, ya soğan!
Erdoğan'ın benzetmesi, Türkiye'deki lider sultasının tipik bir dışa vurumudur.
Ve en güçlü oldukları dönemlerde bile neden çuvallıyorlar; onun da cevabıdır!
"Herhalde bu arkadaşlar değişim hızımıza ayak uyduramadılar" deseydi daha şık olmaz mıydı?
Yazı: Güngör Mengi
Kaynak: www.vatanim.com.tr