BIST 9.227
DOLAR 34,38
EURO 36,56
ALTIN 2.881,73
HABER /  GÜNCEL

Mehmetciğe Irak yolu göründü

Yetki tezkeresinin Meclis’ten geçmesinin ardından Amerika ile Türkiye arasında süren diplomatik trafikte son noktayı Dışişleri Bakanı Abdullah Gül koydu.

Abone ol

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Meclis'in Hükümet'e Irak'taki İstikrar Gücü'ne askeri katkıda bulunmak için verdiği iznin kullanılmasında, ''izin tezkereleriyle kayıtlı hedeflerin gözetileceğini'' belirterek, ''Barış kuvvetlerimize ihtiyaç duyulması halinde bu ülkeye işgalci gibi değil, Irak'ın istikrarının sağlanmasına yapmakta olduğumuz siyasi, ekonomik ve insancıl katkıları tamamlayıcı bir unsur olarak gidilecektir''dedi. Gül, bakanlığının 2004 yılı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin Irak halkını tüm kesimleriyle kucakladığına, bu ülkenin barışçı ve müreffeh geleceğinin inşasına katkıda bulunmakta kararlı olduğuna işaret etti. Hükümet'in savaş öncesinde ilkeli, yaratıcı ve etkin bir diplomasi sergilendiğini kaydeden Gül, ''Bulunduğumuz aşamada da Irak'ın toprak bütünlüğünün korunmasının şart olduğunu, doğal kaynaklarının Irak halkının ortak varlığı olduğunu ve ülkenin egemenliğinin Iraklılara en kısa zamanda devredilmesinin gereğini ısrarla savunmaya devam etmektedir. Kendi içinde ve çevresiyle barışık bir Irak hedefi, ancak bu şekilde sağlanabilecektir'' diye konuştu. Meclis'in Hükümet'e Irak'taki İsktikrar Gücü'ne askeri katkıda bulunma izni verdiğini, bu iznin kullanılmasında izin tezkereleriyle kayıtlı hedeflerin gözetileceğini anlatan Gül, Hükümet'in İstikrar Gücü'ne katılım konusundaki nihai kararını, güncel koşulların gerçekçi bir değerlendirmesi ışığında ve ilgili taraflarla halen devam etmekte olan istişareler sonucunda vereceğini bildirdi. Türkiye'nin İstikrar Gücü'ne katılım konusunda güttüğü amaçların açık olduğuna işaret eden Gül, şöyle devam etti: ''Barış kuvvetlerimize ihtiyaç duyulması halinde bu ülkeye işgalci gibi değil, Irak'ın istikrarının sağlanmasına yapmakta olduğumuz siyasi, ekonomik ve insancıl katkıları tamamlayıcı bir unsur olarak gidilecektir. Ülkemizde 30 binin üzerindeki vatandaşımızın hayatına kasteden terör örtüğü PKK/KADEK'in Irak'taki mevcudiyetinin tasfiyesi için çok boyutlu bir çalışmayı bütün ilgili kurumlarımızın işbirliğiyle yürütmekteyiz.'' Gül, konuşmasını, ''önümüzde hassas bir dönem bulunmaktadır. Küresel ölçekte sarsılmış olan istikrarın yeniden tesisi arayışı devam edecektir'' diyerek sürdürdü. Türkiye açasından 2004 yılının çağdaş medeniyetler arasında hak ettiği yeri almış bir ülke hedefine yönelik sürdürülen çabalar kadar, alınacak sonuçların netleşeceği bir yıl olduğunu belirten Gül, ''2004 yılının ulusumuzun, devletimizin ve bölgemizin ilerlemesine yönelik köklü adımların başarıyla atıldığı bir yıl olası için önümüzde fırsatlar mevcuttur. Bu fırsatları en iyi şekilde değrlendirmek için azami çabayı göstereceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın'' dedi. Gül, AB'ye tam üyelik doğrultusunda katedilen uzun ve ince yolun, AB Aralık 2004 Zirvesi'nde olumlu bir dönemeç oluşturması için üzerlerine düşenleri, ulusun Meclis'e yansıyan güçlü iradesi çerçevesinde kararlılıkla yerine getirdiklerini ve getirmekte olduklarını söyledi. Türkiye'nin AB Kopenhag siyasi kriterlerine uyum konusunda gerekli yasal adımları attığını, Hükümet'in uygulamada konusunda da tam bir kararlılık içinde olduğuna dikkati çeken Gül, bu amaçla gerçekleştirilen köklü reformların uygulanmasını topluca izlemek için komite oluşturulduğunu hatırlattı. Türkiye'nin birleşik Avrupa projesinin doğal parçası olduğunu belirten Gül, ''Demokratik ve stratejik dokumuz, gelişen ve güçlenen AB hedefiyle uyum içerisindedir. Bundan sonra, AB 2004 sonunda alacağı kararla, siyasi gerçekçilik, stratejik akılcılık ve taahhütlerine vefada sınanacaktır. AB ülkelerinin bu kararı almalarını kolaylaştırmak için etkili bir iletişim stratejisi uygulamaya konulmuştur'' dedi. Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinin yeniden doğal konuma oturduğunu ifade eden Gül, ''Bu konum, güçlü ortaklık ilişkileridir. ABD ile ortak değerler, örtüşen stratejik vizyonlar ve karşılıklı çıkarlar temelinde 50 yılı aşkın bir süredir gelişen ortaklığımız, gelecekte de güçlenerek devam edecektir'' dedi. Gül, 2004 yılının başta Irak olmak üzere Orta Doğu bakımından kritik bir yıl olacağını belirterek, ''Burada da bir yandan ulusal menfaatlerimiz kararlılıkla korunurken, bölgesel huzur ve gönenç yönündeki aktif takdir ve çabalarımız devam edecektir. Orta Doğu'nun geneline ilişkin olarak mevcut koşullar ne olursa olsun bölgenin barışçı geleceğine inancımızı korumamız ve bunun için çalışmamaz gerekmektedir'' diye konuştu. Gül, Kıbrıs sorununa çözüm bulunmasının Kıbrıs Türk tarafının olduğu kadar, Türkiye'nin de hedefi olduğunu kaydederek, ancak varılacak çözümün Kıbrıs Türk halkının vazgeçilmez haklarının korunması ve Ada'daki iki toplumun güvenlik içinde yan yana yaşayabilecekleri ortamı da sağlaması gereğini vurguladı. Türk tarafının BM Genel Sekreteri'nin iyi niyet misyonunu her zaman desteklediğini ve desteklemeyi sürdüreceğini belirten Gül, konuşmasını şöyle tamamladı: ''Ada'da sağlanacak bir çözümün parametreleri olarak, Kıbrıs'ta mevcut barış ortamının ve Türkiye'nin etkin ve fiili garantisinin sürmesini sağlayacak, Türk-Yunan dengesini koruyan, Ada'da iki tarafın egemen eşitliğini kabul eden, uzlaşmaya dayalı, yeni bir ortaklık devleti oluşturulmasını hedeflemekteyiz. Bu çerçevede Sayın Denktaş'ın Ada'daki tarafların arasında mevcut güven bunalımının aşılması amacıyla yaptığı kapsamlı önerilerin bir fırsat penceresi yarattığına inanıyoruz. Türkiye olarak biz de bu sürece katkıda bulunmak için Rumların 40 yıl sonra Türkiye'ye seyahat etmelerine imkan sağladık. Rum tarafının bu açılımlara olumlu yanıt vermesini ve tarihi bir uzlaşı yönünde iyiniyetli ve kararlı adımlar atmasını bekliyoruz. Türkiye ile Yunanistan arasında son dönemde yeni bir anlayışla hızla gelişen ilişkiler ve Ada'da geçmişe kıyasla oldukça olumlu bir atmosferin varlığı, bizi çözüm bulunması yönünde ümitlendirmektedir.''