Kekeç, Yılmaz'ın isminde yeralan ve sürekli 'Y:' olarak yazdığı adını neden sakladığını da açıklıyor.
Abone olYeni Şafak yazarı Ahmet Kekeç, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz'ı eleştirdi ve köşesine bir de “anısını” taşıdı. Etme Yakup... Buradaki Yakup, Milliyet gazetesinin değerli genel yayın yönetmeni ve yazarı Mehmet Y. Yılmaz oluyor. Uzun süre, anasının ak sütü gibi helal olan “Yakup” ismini niçin “Y” harfiyle geçiştirdiğini merak ettim. Bir arkadaşım, “dinsel çağrışım yaptığı için kullanmıyor” dedi. Bu doğru olabilir miydi? Hayır. Çünkü, Mehmet ismi de dinsel çağrışım yapıyordu ve aynı saikle ondan da vazgeçilebilirdi. Fakat Yakup Yılmaz, “Mehmet” olan ismini özenle korudu ve adeta hafızalarımıza kazıdı. Neyse... Bu tercihe saygı duyacağız ve Mehmet Y. Yılmaz'ın yapacağı açıklamayı bekleyeceğiz. Onunla “muhabbetim” eskilere dayanıyor. Hayır, hiç tanışmıyoruz. Yüzyüze geldiğimizi de hatırlamıyorum. Doğrusu (aynı şeyler onun için de geçerlidir), şu Babıali piyasasında karşılaşmak istediğim (belki de) en son kişidir. Tabii, yeri gelmişken, bu düşüncemde bazı kişisel duyguların rol oynadığını itiraf edeyim. Bir ara mahkemelik olmuştuk. Daha doğrusu, Yakup arkadaşımız, sevgili kardeşim Nihat Genç'ten yaptığım bir alıntıyı (niyeyse) üzerine alınıp beni mahkemeye vermiş, o zamanın (5 yıl öncesinin) koşullarına göre “yüklü” sayılabilecek bir tazminat istemişti. Dava aleyhime sonuçlandı. Yakup arkadaşımız yasal faiziyle birlikte 1.600.000.000 (yazıyla bir milyar altıyüz milyon) lira tazminat kazandı. Sonra ne oldu? Mehmet Yakup Yılmaz, ne yapsın, alacağını kurtarmak için gazetedeki maaşıma haciz koydurdu. Böylece, “meslektaşının maaşına haciz koyduran ilk gazeteci” olarak Türk basın tarihine geçti. Bakmayın “gaddar” bir meslektaş portresi çizdiğime; öyle biri olduğunu düşünmüyorum. Mehmet Yakup Yılmaz, bilakis, mesleğimizin en rakik, en duyarlı yazarlarından biri, hatta başlıcasıdır. Can Dündar'dan daha duyarlı olduğunu gönül rahatlığıyla iddia edebilirim. Kadın ruhundan da anlar. “Kadın ruhu” deyince, akla, ister istemez Ahmet Altan ve Haşmet Babaoğlu geliyor ama, ben bu alanda Mehmet Yakup Yılmaz'ın üstünlüğünü tartışmam bile. Öyle ki, unutulmaz aşk ve kadın yazılarını zaman zaman kesip saklar, “aşk ve kadın arşivimi” zenginleştiririm. Fakat şunu da merak etmeden geçemem: Haftanın dört günü “gericiler”, “cumhuriyet düşmanları”, “irtica”, “hortumcular” şeklinde, şiddet ve gerilim dozu yüksek yazılar yazıp, kalan günlerde “aşk” ve “kadın” gibi daha nahif bir alanda kalem oynatmak nasıl mümkün olabilmektedir? Mümkün müdür? Daha doğrusu, bunun rasyonalitesi nedir? Çaresiz, bu konudaki açıklamasını bekleyeceğiz... Sözü aslında Mehmet Yakup Yılmaz'ın, “Neden Milliyet'e saldırıyorlar?” başlıklı, dünkü Milliyet'in sürmanşetinde anonslanan yazısına getirmek istiyordum, ama gördüğünüz gibi başaramadım. Zaten yer de kalmadı. Neden Milliyet'e saldırıyorlarmış? Neden şeriatçı çevreler ve hükümetin içindeki bazı unsurlar, hatta “hortumcu medya” Milliyet'in yayınlarından rahatsız oluyormuş? Milliyet bir şey mi yapmış? Buna da başka zaman bakalım isterseniz. Görelim, Milliyet ne yapmış!