DYP Genel Başkan Yardımcılığı görevinden istifa eden Mehmet Ali Bayar, suskunluğunu bozdu. Bayar, yazarımız Barış Yarkadaş'a bir mektup yolladı.
Abone olsayın yarkadaş, yazınızı dikkatle okudum. görüşlerinizi, katılmadığım ve mulahazat hanelerini açık bıraktığım bölümleri olmakla birlikte - tabiatiyle saygıyla karşılıyorum ve sizi iyi anlıyorum... siyasette bugüne kadar inanmadığım hiçbir şeyi söylememeye gayret ettim. yapılan pek çok uygulamaya, bulunduğum konumun çok ötesinde ve parti disiplinini azami oranda zorlayarak, itiraz ettim. ancak, parti içi konuları komuoyuna "sızdırmak" gibi bir hafifliğe de asla tenezzül etmedim. yanıbaşında kanlı bir savaş, kendi içinde de uzun yıllar sürebilecek bir "kültürler çatışması"nın yanısıra, ekonomik bir varoluş sancısı yaşayan türkiye'nin, dyp'nin veya herhangi bir partinin kendisini gerektiğinden fazla önemsemesiyle alakadar olmaması gerektiğine inanıyorum. parti içi demokrasiyi işletebilmek amacıyla son dönemde il kongrelerinin gerçekleşmesinde birebir ve belirleyeci rolüm vardır. bu nedenle bazılarının da gazabını dahi üstüme çektiğimi biliyorum. bu çabalarımız sayesinde il başkanlarımızın ve diğer yerel yöneticilerimizin yaş ortalamaları gençleşmektedir. medar-i maişetini siyasetten sağlamayan, gerçek meslek sahibi insanlar yeniden dyp'nin örgütlerinde yeralabilmenin fırsatlarına daha fazlasıyla sahip olabilmektedir. tabiatıyla bu sayın ağar'ın genel başkan olmasıyla ve onun özellikle önem vermesiyle gerçekleşen bir açılım olmuştur. ben bu açılımın samimi bir kalıcılık haline dönüşmesi için yüksek sesle konuştum ve hareket ettim. sayın ağar'ın bu konuda bizlere sağladığı hareket marjı önemlidir, ancak partinin geleceğinin şekillenmesi bakımından yetersizdir. zira, türkiye süratle değişmekte ve "eski" yerini süratle "yeni"ye terketmektedir. türkiye'nin bizim kendimize çekidüzen vermemizi bekleyecek fazla vakti yoktur. zira, küresel tekerlek hepimizi altına alacak bir hızla dönmektedir. ancak her zorlamanın bir sınırı vardır. değişim zorlanabilir. ama kendiliğinden oldurulabilemez. değişimin hazmedilebilmesi de gerekmektedir. değişimi zorlayan yeni neslin karşısına "haddini bilmek" gibi, siyasette ve 21. yüzyılın dünyasında artık yeri olmayan, eski ve takmanlı toplumlara özgü bir kriter çıkarılabilmektedir. siyasette bazı şeyleri yapmak ve söyleyebilmek için makam, mevki veya titre ihtiyaç olduğunu zannetmiyorum. bunları elde etmeyi bilmek kadar, gerektiğinde bırakabilmeyi de bilmek gerekmektedir. gerektiği noktada istifa etmeseydim, ilkelerimi, kişisel tercihlerime ve nefsime feda etmiş olurdum. siyasetin "haddini bilmeyen" ve "bilmemesi" gereken cesur ve yaratıcı beyinlere ve kadrolara açılması gerekmektedir. 21. yüzyılda hayat da, siyaset de "hiyerarşik" ve "monolitik" yapıları kırmaya, kapıkulları yerine hür iradele vatandaşlar üretmeye mecburdur. zira, internet zaten hayatı da, siyaseti de hızla özgürleştirmekte ve demokratikleştirmektedir. kısa bir süre sonra, partiler ve liderler demokrasisi de sorgulanacaktır. avrupa birliği'nin "subsidiarite" olarak tanımlanan, yetkilerin ve kararların avrupa vatandaşlarına en yakın birimlere indirgenmesi kavramı, bu süreci tetiklemektedir. bugün yerel avrupa, kıtasal avrupa'nın, yerel siyaset de ulusal siyasetlerin yerini almaktadır. dolayısıyla bugün kendisine çok da hakedilmemiş bir önem atfeden biz siyaset sınıfı, tüm avrupa'da 18-20 yaşındaki çocukların yerel yapılara olan hakimiyetleriyle, ulusal ve küresel anlamda daha da önemsiz ve anlamsız hale geleceğiz. türkiye'de da büyük devlet binaları gibi binalara, makamlara ve mevkilere, unvanlara ve komikleşen hiyerarşik yapılara dönüşmüş partiler de tarihin belki de mizah sayfalarına gömülecektir. o zamanın gelişi ne kadar hızlanırsa, türkiye de gelecekle o kadar sağlıklı bir şekilde yüzleşecektir. siyasette hata yaptım mı? hayatta hata yapıldığı, yapılabildiği kadar yaptım ve yapmaya devam edeceğim. hata yapmak değil, hataları sorgulayabilmek bir erdemdir. ancak, kimsenin de vazgeçilmez olmadığını biliyorum. sayın ağar, doğru bir teşhiste bulunuyorlar: kişiler gelir geçer, partiler kalır. ben de, son bursa kongresinde de kuvvetle, şuurlu bir şekilde vurguladığım gibi, aynı şeyi söylüyorum. bundan da durağan ve statükocu bir parti ve türkiye isteyenler rahatsız oluyorlar. sayın ağar, bu yapıyı kırabildiği taktirde asıl o zaman "kahraman" olacaktır. sayın yarkadaş, yazınızda, herhalde size dolaylı olarak aktarılmış olabileceği gibi, "işadamlarıyla görüştüğüm ve liderlik için ikna edildiğim" şeklindeki ifadeler kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır. herkesin olduğu kadar işadamı arkadaşım var. ancak hiçbirinin lider falan tayin edebildiklerine veya kendi kaderlerine dahi hakim olabildiklerine şahit olmadım. işadamları kendi aralarında toplandıklarında ne konuşurlar bilemem ama, kendi işlerine baksalar ve siyaset yapmayacaklarsa siyasete bulaşmasalar çok daha iyi ederler. sadece hükümete ve kamu kararlarına endeksli bir iş dünyasının zaten siyasette tayin edici olabilmesi mümkün değildir. olsa olsa, kararlarını hükümet ve kamu belirler. bu yüzden, türkiye'de iş dünyası da, bir kamu kuruluşu görüntüsü taşır. özetleyecek olursak, lideri, siyaset ve siyaset yoluyla millet üretiyor. bunun denenmiş ve başarılmış başka bir formülü yoktur. sayın yarkadaş, bu diyaloğumuzun sürmesini dilerim. internethaber, bu tür bir tartışma portali olabilme özelliğine sahip olan ender sitelerin başında geliyor. sevgili kardeşim hadi özışık'ı ve akadaşlarını ''hadlerini bilmemeyi'' başardıkları için kutluyorum. başarılar dilerim... saygılarımla mehmet ali bayar dyp üyesi