Ahmet Hakan bugünkü yazısında MHP lideri Devlet Bahçeli'nin olay başkanlık sistemi çıkışını yorumladı.
Abone olHürriyet yazarı Ahmet Hakan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin başkanlık sistemine geçit verdiğini savundu.
Partisinin grup toplantısında başkanlık sistemi çıkışıyla gündeme oturan Bahçeli'nin sözleri, tartışılmaya devam ediyor. Bahçeli'nin sözleri AK Parti'de sevinçle, CHP'ye tepkiyle karşılandı.
BAHÇELİ NE DEMEK İSTEDİ?
Bahçeli'nin net olmayan mesajları kafaları karıştırdı. Kimileri "başkanlık sistemine kapı araladı" dedi, az da olsa aksini söyleyenler de oldu. Ahmet Hakan da ikinci görüşü savunanlar arasında.
"Devlet Bahçeli'yi bir tek ben mi yanlış anladım?" başlıklı yazısında MHP liderinin konuyla ilgili açıklamalarını köşesine taşıdı.
Ne 'evet' ne 'hayır' Habertürk gazetesinde bugün konuyla ilgili kulis haber yer aldı. MHP, referandum için gerekli 330 oyla aradaki 14 farkı kapatmak üzere ‘Evet’ oyu kullanacak mı?” sorusuna yanıt aranırken, genel merkez kaynakları “İçeriği desteklemeseniz de gerekli eksikliği tamamlayacak mısınız?” sorusuna karşılık “Şimdilik bu soruya, ne ‘Evet’ ne ‘Hayır’ diyoruz” yanıtını veriyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıklamasını ve AK Parti’nin atacağı adımı bekleyen genel merkez kaynakları, içeriğine destek vermedikleri bir pakete nasıl “Evet” diyecekleri ve bunu tabana nasıl açıklayacakları sorularına karşılık sistemdeki tıkanmaya dikkati çekiyor. |
Yazar, hem AK Partililerin hem de AK Parti karşıtlarının “Bahçeli başkanlık sistemine geçit verdi” dediğine dikkat çekti.
Bahçeli'nin kapı araladığı görüşüne katılmadığını belirten Hakan, Bahçeli’nin sözlerinden ne anladığını böyle açıkladı:
“Yap kardeşim atağını! Başarırsan ne âlâ! Başaramazsan bırak artık bu yolu! Türkiye’nin önünü daha fazla tıkama”.
BAHÇELİ BAŞKANLIK KONUŞMASI TAM METİN
Peki Bahçeli tam olarak grup toplantısında ne demişti? İşte çok konuşulan o açıklamanın tam metni:
Türkiye Cumhuriyeti’nin beka mücadelesi verdiği bugünlerde, siyasi iktidarın ve devletin en tepesinde bulunan Cumhurbaşkanın hukukla ters düşmesi geleceğimiz açısından çok mahsurlu, çok tehlikelidir.
Bu açık tehlikenin bertaraf edilebilmesi için karşımızda iki alternatif yol bulunmaktadır:
Bunlarda birincisi ve bizim açımızdan da en doğru, en sağlıklı olanı, Sayın Cumhurbaşkanı’nın fiilli başkanlık zorlamasından vazgeçmesi, yasa ve anayasal sınırlarına çekilmesidir.
Şayet bu olmayacaksa, ikinci olarak, fiili durumun hukuki boyut kazanabilmesinin süratle yol ve yöntemlerinin aranmasıdır.
Dünyanın hiçbir medeni ve demokratik ülkesinde her gün suç işleyen bir yönetim ve iktidar yapısı görülemeyecek, bundan bahsedilemeyecektir.
Bu durum karşısında, Adalet ve Kalkınma Partisi başkanlık sistemiyle ilgili inadını sürdürecekse yine karşımıza iki seçenek çıkacaktır:
İlk olarak AKP, hazırda tuttuğu veya üzerinde çalıştığı bir anayasa hazırlığı varsa, mutabık kalınan daha önceki maddeleri de ihtiva etmek kaydıyla TBMM’ne getirmelidir.
Milletvekilleri, ilkeleri ve inançları doğrultusunda vicdanlarının sesini dinleyerek oy kullanacaklar, bir karara varacaklardır.
İkinci olarak bu anayasa değişiklik teklifi TBMM Genel Kurulunda ya 367 sınırını aşarak kanunlaşacaktır ya da 330 eşiğinin üstünde kalarak referandum yoluyla milletin kararına sunulacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletinin vereceği her karara saygılı ve bağlıdır.
Bizim tercihimiz her zaman olduğu gibi parlamenter sistemin devamı, güçlendirilmesi, reforma tabi tutulmasıdır.
Ancak milletimiz aksini söyleyecek olursa buna da diyeceğimiz herhangi bir şey doğal olarak bulunmayacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi ilke ve ülkülerine sonuna kadar bağlıdır.
Siyasette tutarlı, dürüst, sorumlu ve milli anlayışımızdan taviz vermeden yolumuza devam edeceğiz.
Demokratik olgunluk, ahlak ve sabırla meseleleri karşılayacağız.
Çözüm ve çıkış yollarının aranacağı yer olarak TBMM’yi göreceğiz.
Türkiye’nin yasa ve Anayasaya uymayan yönetim yapısının derhal düzeltilmesini, hukukun tam manasıyla egemen kılınmasını öncelik görüyoruz.
Egemenliğin sahibi aziz milletimiz aynı zamanda son sözün de sahibidir. Buna inancımız tamdır.
Millet ne derse odur, neye karar verirse boynumuz kıldan incedir.
Bizim başkanlık sistemine yönelik kuşku, eleştiri, çekincelerimiz bilinmektedir.
Merhum Başbuğumuz Türkeş Bey’in Dokuz Işık isimli eserinde; Güçlü İktidar- Güçlü İdare: Tek Başkan-Tek Meclis Sistemi başlığıyla dile getirdiği görüşleri de ortadadır.
Elbette dönemsel şartlar gereğince başkanlık sistemini savunması, konjonktürel gelişmelerin, stratejik düşüncesinin ve toplumsal ihtiyaçların doğal bir yansımasıdır.
Ancak daha sonra da parlamenter sistemle ilgili görüşe dönüş yaptığı bilinmektedir.
Mesela, Gönül Seferberliği isimli eserinin 1977 tarihli basımında merhum Başbuğumuz şöyle demektedir:
“Milliyetçi Hareket Partisi’nin yolu hukukun üstünlüğünü esas alan, çok partili, demokratik, parlamenter, hürriyetçi nizamdır.”
Merhum Türkeş Beyin 1997’de vefatına kadar bir defa olsun başkanlık sistemini gündeme getirmediği, aksine 1985’te tahliye olduktan sonra Turgut Özal’ın başkanlık rejimi arzularına karşı çıktığı hatırımızdadır.
Türkiye’nin nasıl ve hangi sistemle yönetileceğiyle ilgili muamma bize göre kapanmalı, bu iş kökünden bitirilmelidir.
Bugün milletimizle ve siyasi muhataplarımızla paylaştığımız değerlendirmelerimizin tüm yönleriyle tartışılmasını, ortak akıl ve sağduyunun rehberliğinde başkanlık mı-parlamenter sistem mi sorusunun kalıcı şekilde cevaplandırılmasını diliyor, sözlerime son verirken hepinizi saygılarımla selamlıyorum.