BIST 10.025
DOLAR 35,19
EURO 36,72
ALTIN 2.967,59
HABER /  GÜNCEL

Medyanın yakıtı POAŞ'tan

Akşam'ın iddiasına göre, Kuzey Irak'a cephe açılınca ABD'nin yakıt ihtiyacı POAŞ tarafından sağlanacak.

Abone ol

İşte Akşam Gazetesi'nin korkunç iddialarla dolu haberi: Aydın Doğan Grubu'nun yüzde 50 ortağı olduğu Petrol Ofisi A.Ş. turnayı gözünden vurdu. Kuzey Irak'a cephe açılınca Amerikan Ordusu'nun kullanacağı akaryakıtın büyük bölümünü POAŞ sağlayacak Artık gün meselesi sayılan olası Irak operasyonunu yürütecek Amerikan Ordusu'nun yüzlerce milyon dolarlık yakıt ihtiyacını da Petrol Ofisi A.Ş. (POAŞ) karşılayacak. POAŞ bu servisi, devletin tesislerini de kullanarak karşılayacak. Anlaşmanın tüm detaylarını bilmediğini belirten Enerji Bakanı Hilmi Güler, Amerikan Ordusu'nun ihtiyacı olan akaryakıtın bir kısmını POAŞ'ın karşılayacağını söyledi. Buna göre, Kuzey Cephesi açılacak olursa ABD'nin uçak, tank ve binlerce aracı, büyük ölçüde POAŞ'tan yakıt alacak. Böylece, savaşın gerçek kazananı POAŞ olacak. Haber Başkent kulislerinde şöyle yorumlandı: 'Başta Hürriyet olmak üzere Aydın Doğan Grubu gazetelerinin ısrarla sürdürdüğü savaş yanlısı ve tezkerenin yeniden Meclis'e sevki konusundaki tutumundan, yine bir Aydın Doğan Şirketi olan POAŞ hatırı sayılır bir kar sağlayacak.' Olayın duyulması üzerine POAŞ, yazılı bir açıklama yaparak 'teklif aldıklarını' açıkladı. Bomba patlıyor Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan dünkü köşe yazısında konuyu dile getirerek, 'ABD'nin petrol savaşının kiri basına bulaştı' diye yazdı. Babahan, 'Çıkar için savaşı pompalamak' başlıklı yazısında, 'Hürriyet'in sahibi, Petrol Ofisi'nin yüzde 50 ortağı. Petrol Ofisi de Kuzey Cephesi'ne gidecek Amerikan Ordusu'na milyonlarca dolarlık jet yakıtı ve motorin satacak. Bu yüzden Hürriyet ateşli bir Kuzey Cephesi taraftarı' ifadelerine yer verdi. Babahan, 'gazetecilik için utanç verici bu durumu' satır satır sergileyerek, 'Bu herkese 'hortumcu' diyenlerin 'pompacı' olmaya soyunmasının Türkiye'ye ve mesleğimize ödettiği ağır bir bedeldir' dedi. Güler doğruladı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler ise Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığı ile Petrol Ofisi arasında özel bir anlaşma olduğunu doğruladı. Güler, anlaşmanın detaylarını bilmediğini belirterek, 'ABD, askerinin akaryakıt ihtiyacının bir kısmını kendisini karşılıyor. Bir kısmını da Petrol Ofisi aracılığıyla temin edecek. Bu ilişkide Petrol Ofisi'nin özel bir statüsü var. O konulara girmek istemiyorum. Çünkü benim alanım değil, MSB'nin alanına giriyor. Akaryakıtın NATO Boru Hattı'ndan MSB'ye aktarıldığını biliyorum. NATO Boru Hattı'na da Petrol Ofisi aracılığıyla akaryakıt veriliyor' dedi. POAŞ: Evet, teklif aldık Basında yer alan haberler üzerine yazılı bir açıklama yapan POAŞ, kendisinden teklif istendiğini doğruladı. POAŞ'ın açıklamasında, muhtemel Irak operasyonu için Amerikan Ordusu'nun Lojistik Birimi DESC'in (Defence Energy Supply Center), Türkiye'deki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla muhtelif akaryakıt dağıtım şirketlerinden olduğu gibi Petrol Ofisi'nden de teklif istediği belirtildi. Açıklamada, bu olayın serbest rekabetin bir sonucu olduğu da ileri sürülerek, 'DESC, eğer akaryakıt ihtiyaçlarını Türkiye'den temin edecekse, kararını, serbest pazar ekonomisi kuralları altında, en uygun fiyatı veren ve bu hizmeti en iyi şekilde sağlayacak şirketi seçmek suretiyle verecek' dendi. Başka teklif istenmemiş POAŞ'ın kendilerinden teklif istendiğini ve Amerikan Ordusu'nun 'serbest rekabet' ilkelerine göre karar vereceğini söylemesine karşın görüşünü başvurduğumuz uluslararası akaryakıt dağıtım şirketleri yetkilileri, kendilerinden teklif istenmediğini belirttiler. Uluslararası bir akaryakıt şirketinin yöneticisi de AKŞAM'a yaptığı açıklamada, kendilerinden teklif istenmediğini belirterek, 'Biz zaten bu işin POAŞ'a verileceğini öğrendik' dedi. 5 yıllık imtiyaz Edinilen bilgilere göre, POAŞ, Milli Savunma Bakanlığı'na devrinden sonra Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığı ile yaptığı protokol uyarınca 5 yıl süreyle 3 bin kilometrelik boru hattını kirasını ödeyerek kullanabilecek. 2001 yılında yapılan anlaşmaya göre POAŞ, bu tesisleri kullanarak, Amerikan savaş ve nakliye uçaklarının konuşlandığı havaalanlarına, diğer dağıtım şirketlerine karşı büyük bir avantaj elde etmiş olarak yakıt taşıyabilecek. Taşıma maliyeti nedeniyle diğer şirketlerin fiyatları pahalı olacağı için Amerikan uçaklarının, tank ve diğer motorlu araçlarının, harekatın süresine bağlı olarak yüzlerce milyon doları bulabilecek yakıt ihtiyacını POAŞ karşılayacak. Trilyonlarca gelir Amerika, beklenen Irak operasyonu nedeniyle Türkiye'ye 265 savaş uçağı konuşlandıracak. Bu sayıya daha önce İncirlik Üssü'ne konuşlandırılmış olan uçaklar ile nakliye uçakları değil. Bu 265 uçağın, savaş sırasında, 1 aylık yakıt gideri 127 bin ton dolayında olacağı tahmin ediliyor. Bunun parasal karşılığının ise 250 trilyon liranın üzerinde olduğu hesaplanıyor. Amerikan birliklerinin sahip olduğu motorlu taşıtlar, tank ve diğer motorlu savaş araçları ile nakliye uçakları da dikkate alındığında bu rakam katlanacak. Savaşın uzaması halinde ise katrilyonlarca liralık bir ikmal söz konusu olacak. ANT'ın elindeki boru hatlarının Amerikan birliklerine yakıt ikmali amacıyla kullanılması için NATO izninin gerekmediği, ANT Başkanlığı'nın POAŞ ile yaptığı protokolün yeterli olduğu kaydedildi. ANT'ın elindeki boru hatlarının kapasitesi 1 milyon tona yaklaşıyor ve hatta sivil benzin, jet yakıtı, askeri motorin aktarılabiliyor. En stratejik özel şirket POAŞ özelleştirilmesinin askeri yakıt ihtiyacını karşılamada tam bir özel tekel yarattığı Amerikan Ordusu'yla yapılan anlaşma sonucu bir kez daha ortaya çıktı. POAŞ, 2000 yılında özelleştirilinceye kadar bir kamu kuruluşu idi. Stratejik ve askeri açıdan önemine, karlı olmasına ve devlete hiç yük getirmediğine dikkat çekilerek, özelleştirilmesinin sakıncalı olacağına kamuoyunda dikkat çekilmesine rağmen özelleştirildi. İş - Doğan şimdi şirketin yaklaşık yüzde 97'nin sahibi. Orduya da servisi var POAŞ bünyesindeki Askeri NATO Tesisleri (ANT) Dairesi ise Türk Silahlı Kuvvetleri ile NATO'nun yakıt ihtiyacını karşılayan birimdi. POAŞ'ın özel sektöre geçmesinin ardından ANT'ın Milli Savunma Bakanlığı'na (MSB) bağlanması kararlaştırıldı. Önceki yıl çıkartılan yasa ile ANT, MSB bünyesinde Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığı haline getirildi. Ancak ANT'ın mülkiyetini temsil ettiği 3 bin kilometrelik askeri boru hattı ve çok sayıda depo da var. Özelleştirme öncesi bu hatlardan yapılan askeri yakıt naklini POAŞ devlet adına yapıyordu. Özelleştirmeden sonra yapılan bir protokolle, POAŞ'ın kira karşılığında boru hatlarından yakıt ikmali yapma hakkını korudu. POAŞ bunun karşılığında, askeriyenin tankerle yapılması gereken yakıt taşımasını da yapıyor. İşte haksız rekabet Oysa özelleştirmeden sonra akaryakıtta tam piyasa ekonomisine geçildiği için, piyasada haksız rekabetin önlenmesi amacıyla, bu tesislerin diğer akaryakıt dağıtım şirketlerinin kullanımına da açılması gerekiyordu. Rekabet Kurulu'nun özelleştirmeye koşullu izin veren 18.2.1999 tarihli kararı, POAŞ'ın yüzde 51 hissesi İş - Doğan'a satılınca kaldırıldığı için, diğer ulusal akaryakıt dağıtım şirketlerinin ANT Tesisleri'nden yararlanma yolu tamamen kapandı ve bu tesislerle ulaşılabilecek büyük pazar POAŞ'a kaldı. Şimdi POAŞ, ABD askerleri, özellikle NATO POL'ün dağıtım ağının yetişemediği yerlerde akaryakıt ihtiyacının tümünü Petrol Ofisi'nden alacaklar. 'O gizli buluşma' Petrol Ofisi A. Ş.'nin Amerikan Ordusu'nun Kuzey Irak operasyonu sırasında ihtiyacı olan binlerce askeri araç için yakıt sağlaması işinin, yüksek düzeyde görevlilerle yapılan gizli buluşmalarda tezgahlandığı belirtiliyor. Bu sıralarda yapılan toplantılardan bazıları basına da yansımış, örneğin Aydın Doğan'ın ABD Büyükelçisi Pearson'la Bebek'te yaptığı görüşme üzerinde çok konuşulmuştu. Savaştan yana tutumuyla dikkati çeken ve TBMM gizli oturumunda tezkerenin oylanması sırasında 'Hayır' oyu veren milletvekillerinin tek tek afişe edilmesi konusunda yazılar yazan Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Amerika'nın üst düzey görevlileri ile kapalı kapılar ardında yapılan görüşmeleri, 'O gizli buluşma'yı açıklıyorum' diye yazarak sözümona perdelemeye çalışmıştı. Özkök'ün 26 Ekim 2002'deki köşe yazısında, o zamanlar taze olan 10 günlük Amerika gezisini 'eşinin rahatsızlığı' nedeniyle yaptığını, on gün boyunca hastaneden adım atmadığını ve kimseyle görüşmediğini belirterek başlıyor ve sözü ünlü buluşmaya getirerek şunları yazıyordu: 'Yapılan iş de sanki illegal bir işmiş gibi sunuluyor. Bir medya patronunun, bir gazete yöneticisinin bir ülkenin büyükelçisi ile görüşmesi de sanki kanun dışı, ahlaksız bir iş... Ben ayda ortalama iki veya üç ülkenin büyükelçisi ile görüşüyorum. Bazen onlar benim ofisime geliyor, bazen ben büyükelçiliklere gidiyorum. Bazen dışarda bir restoranda buluşuyoruz, bazen bizim evde. Aynı şekilde Türkiye'nin bütün ülkelerdeki büyükelçileri de, bulundukları ülkelerin medya patronları, yöneticileri, işadamları, siyasetçileri ile görüşüyor. Oralarda sıradan bir olay olarak kabul edilen bu ilişkiler, bizde nedense 'gizli buluşma' haline geliyor. Evet Türk medyasının bir bölümü bugün işte böyle bir paranoyanın esiri...'

ani