BIST 9.673
DOLAR 35,26
EURO 36,68
ALTIN 2.966,69
HABER /  GÜNCEL

Medyanın Musevi cemaati ayrımı

Mehmet Barlas, medyanın etnik ayrımcılığına değindi. Musevi cemaati ile ilgili yazılan yazılara dikkat çeken Barlas, Serdar Turgut'u da es geçmedi.

Abone ol

Mehmet Barlas, medyanın etnik ayrımlarına değindi. Özellikle Musevi cemaatleri hakkında yazılan yazıların ağır olduğuna değinen Barlas, Çetin Altan hakkında sert sözler söyleyen Serdar Turgut'a da diyeceğini dedi. Barlas, konuya sözleriyle girdi.

Galiba "Avrupa Birliği ile müzakere süreci içinde bulunmak" olgusunun ne anlama geldiğini çoğumuz anlayamadık.
"Avrupa ile Uyum" konusu, sadece kamuyu ve siyaseti ilgilendirmiyor. Avrupalılık, tüm insanları ve "Medya"yı da etkileyen bir dünya görüşünün kabul edilmesi demektir. Örneğin Avrupa Konseyi'nin bir alt organı olan Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Komisyonu'nun (ECRI), Türkiye ile ilgili bir raporu üç gün önce yayınlandı.
Bu raporda Türkiye'deki durumu irdeleyen bölümler arasında, Türk basınına dönük şu eleştiri de vardı.
- Kimi medya organlarında antisemit bir propaganda sürdürülmektedir ve anlaşıldığı kadarıyla Türkiye Musevi cemaati ile İsrail devletinin politikasının talihsiz şekilde özdeşleştirilmesine Türk medyasında sıklıkla rastlanabilmektedir.
Bu cümlede iddia edilen durumun ne anlama geldiğini dünyayı biraz izleyen herkes bilir. Bir ırkın, bir etnik grubun aleyhinde kin ve nefret yaratabilecek yayın yapmak, artık "İnsanlık Suçu "dur.
Bu "Suç" kavramı sade devlet yöneticileri ve siyasetçiler için geçerli değil. Örneğin Nijerya'daki azınlıklar hakkında bu tür yayın yapan gazeteciler, geçen yıl uluslararası yargıda mahkum oldu.
"Ortadoğu politikası hakkında yorum yapıyorum" deyip, ırkçılık yapmak gerçekten artık Türkiyeli medya mensupları için de tehlikeli durumlar oluşturmaya başladı.
Ya da kamuoyu önündeki insanlar hakkında yorum yaparken "Zaten o Sabetaycı'dır, zaten onun ne olduğu bellidir" gibi ifadeler kullananlar, hem ülkelerinin, hem mesleklerinin, hem de kendilerinin başına, içinden çıkılması çok zor problemler getirebilirler.
Ulusalcı veya milliyetçi yahut Arapçı olmak isterken, insanlar bir anda "Neo-Nazi" konumuna girebilirler.
Bu sade Yahudi aleyhtarı olmaya bağlı değil. Kürtlere, Rumlara veya herhangi bir ırkın ve dinin mensuplarına yönelik kin ve nefret kampanyalarının, Miloşeviç'in Boşnaklara karşı tavrından fazla farkı yoktur.
Avrupalılık ile bağdaşmayan ve "Suç" olmasa da "Ayıp" olan davranışlara da medyada dikkat etmeliyiz.
Örneğin geçenlerde Akşam'da hepimizin ustası olan Çetin Altan'la yapılmış bir söyleşi yayınlandı. Çetin Altan bu söyleşide yıllardır yazdıklarını yoğunlaştırılmış bir biçimde, yeniden seslendirmişti.
Derken aynı gazetede, üstelik bu gazetenin yöneticisi olan Serdar Turgut, Çetin Altan'ın söylediklerini ele alıp, çok ağır ifadelerle ve milliyetçi bir üslupla ona çatan bir yazı yazdı.
Bu gerçekten çok ayıptır. Bir genel yayın yönetmeni yönettiği gazetede bir büyük meslektaşının söyleşisinin yayınlanmasını isteyip, sonra da o söyleşiden ötürü o yazara aynı gazetede hakaret ifade eden cümlelerle saldıracak.
Eğer Serdar Turgut, Çetin Altan'ın söyleşisini okuduktan sonra yayınladı ve sonra da o yazıyı yazdı ise, Çetin Altan'a tuzak kurmuş demektir. Yok eğer söyleşi yayınlandıktan sonra okudu ise, genel yayın müdürü olarak hiçbir yayına hakim değildir. Dün Serdar Turgut'un tutarsızlığını Medyatava'da Ömer Özgüner de şu cümlelerle vurgulamıştı: Yıllarca Türk milletine yönelik yüzlerce komik, dalga geçen yazı kaleme al, sonra da aynı şeyleri ifade eden birinin aydınlığını bununla sına.
Kısacası insanlık suçları ve meslek ayıpları arasında sıkışıp kalmayalım artık.

YAZI:Mehmet BARLAS