BIST 9.900
DOLAR 34,10
EURO 38,09
ALTIN 2.875,03
HABER /  GÜNCEL

Medyanın çok sesliliği ve işlevleri

Medyanın çok sesliliği, demokrasinin iyi işlediğinin en büyük kanıtı kabul ediliyor. Peki basının çok sesli olması Türkiye'ye içinde bulunuduğu süreçte neler kazandırıyor?

Abone ol

Kenan Akın, "MEDYADA ÇOK SESLİLİK!" başlıklı yazısında medyanın demokrasiye yaptığı katkılara değindi...


Medyanın çok sesliliği, demokrasinin iyi işlediğinin en büyük kanıtı kabul ediliyor.

Aslında; belki de demokrasinin "sigortası" çok seslilikte bulunuyor.

Eğer bir ülkede, medya tek sesten değerlendirmelerini yaparsa, o ülkede rahatsızlıkların, uygunsuzlukların sinyalleri gecikmeden gelir.

Ülkemizde bu tür günlerin sık olmasa bile zaman zaman yaşandığı hatırlanıyor.

Hiçbir devlet, hiçbir hükûmet, yapmak istediklerini, eleştiri bombardımanına tutulmasını arzu etmiyor. Zira bazı kararların uygulanması tamamen "psikolojik" yollardan geçiyor. Lehte, aleyhte tepkilerle uygulama alanı buluyor.

Ancak, çok seslilik yüzünden de, gerçeklerin ters yüz edilmemesi gerekiyor.

Gerçekleri "tahrif" edip, kamuoyuna sunmak, hem yasalara aykırı, hem de meslek ilkelerine uymuyor.

Öteden beri bilinen "iyiye iyi, kötüye kötü" ilkesinin revaçta olduğu ortamı da yakalamak her zaman mümkün olmuyor.

Şimdilerde, Türk medyasında tek seslilik pek farkedilmiyor.

Ancak, tek sesliliğe gidişin ayak sesleri cılız da olsa duyuluyor.

Belki de hissediliyor.

Bu çok dikkat isteyen süreç, bazen zikzaklar çiziyor, bazen frene, bazen de gaza basıyor.

Avrupa Birliği yolundaki bir Türkiye'de medyanın çok sesliliğinin daha "gür" duyulması, bir beklentinin ötesinde görünüyor.

Devletin, daha doğrusu hükûmetin güdümündeki bir medyanın, kamuoyunu bilgilendirmesi, gerçekleri tam olarak yansıtması beklenemiyor.

Çünkü, çoğu zaman gerçekler "acı" olup, çeşitli zaafları sergiliyor.

Özellikle; medya-iktidar ilişkisinin çok berrak ve akla hiçbir tahmini getirmeyecek kadar hassaslık taşıyor.

Bu arada, medya dünyasının kendi kendisini kontrol altına alması, denetlemesi kaçınılmaz oluyor.

Muhabirinden, patronuna kadar, medyadaki "zaaf" çok sesliliği kendiliğinden ortadan kaldırıyor. Yani, doğrudan müdahaleye gerek kalmıyor.

Zaten, nereden bakılırsa bakılsın, medyanın daima sindirilmek istenildiği biliniyor.

Gerçi, AK Parti iktidara geldiğinden beri medya ile hükûmet arasında yeni bir yapının oluştuğu biliniyor.

Medya-iktidar ilişkilerinin, gayet özenle adeta oya işler gibi dizayn edildiğinin farkına yeni varılıyor.

Böylece, görünürde hiçbir baskı, sansür ve ambargo bahis konusu olmamakla beraber, artık kendisine çeki-düzen vermiş veya verilmiş gizemli bir profil ortaya çıkıyor.

Herşeye rağmen, bir ülkede ve çok seslilik özellikle medya alanında, vazgeçilmez bir koşul olarak karşımıza çıkıyor.

Yoksa, sessizlik zamanla hem medyayı, hem de iktidarları çok zor durumlara soktuğu gerçeği hafızalardan silinmiyor.

YAZI:Kenan AKIN