Medyadaki şiddete aşırı maruz kalan insanlar, dünyayı daha karanlık ve kötülük dolu bir yer olarak görmeye başlıyor.
Abone olMedyadaki şiddete aşırı maruz kalan insanlar, dünyayı daha karanlık ve kötülük dolu bir yer olarak görmeye başlıyor. Cihan Haber Ajansı'nın yayınladığı Cihan Haber dergisinin mart-nisan sayısının kapağında yer alan "Acımasız Dünya Sendromu" dosyasında medyadaki şiddetin doğurduğu sonuçlar ele alınıyor.
Medyadaki şiddetten etkilenen özellikle küçük yaştaki çocuklar, kendilerinin de şiddet kurbanı olabileceklerini düşünmekte ve korku-kaygı geliştirmekte. Şiddet içerikli televizyon programlarının ve özellikle haberlerin şiddete dayalı konulardan oluşması ve olumsuz haberlerin pompalanması seyircinin bir bölümünü duyarsızlaştırırken, diğer bir bölümünü aşırı duyarlı hale getirmektedir. Bu aşırı duyarlılık da dünyanın olduğundan fazla kötü görünmesini doğurmaktadır.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, medyanın dünyayı olduğundan daha kötü göstermesinin toplumun ve bireylerin üzerinde büyük yaralar açabileceğini, insanların umutlarının giderek yok olmaya başladığını söylüyor. Tarhan, "Çocukların bu tür görüntülerle devamlı karşılaşmaları, onlarda güvensizlik ve korkaklık hislerini artırmaktadır. Bunun sonucunda da, bu ülkenin geleceği olan çocuklarımız hayattan korkan, pısırık ve yalnızlığa itilmiş şekilde yetişir. Bunun yanında olayların çözümünün hep şiddetle halledildiğini de düşünür. Ve çocuk artık çevresine şiddet kullanmanın normal olduğunu benimser." dedi.
Akşam iş dönüşü insanlar eve geldiğinde dünyada neler olup bittiğini öğrenmek için haber kanallarından birisini açıp televizyonun karşısına kurulur. Haberlere genel olarak baktığımızda ise ekrandan geçen görüntülerin hemen hemen hepsinin savaşlar, işlenen suçlar, hırsızlıklar, cinsel sapkınlıklar, işkenceler ve şiddete dayalı konulardan oluştuğunu belirten Tarhan, "Toplumun devamlı suretle bunları izlemesi, bireyin aklında ve ruhunda dünyanın çok tehlikeli ve yaşanmaz olarak algılanmasına sebep olmakta." dedi.
Tepkinizi ortaya koyun
İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi TV Gazeteciliği Program Koordinatörü Prof. Dr. Haluk Şahin, şiddetin dozunun düşürülmesi gerektiğini söylüyor. Şahin, insanların televizyon dünyası ile gerçek dünyayı karıştırdığı ve televizyonlarda çok sayıda ölüm ve öldürme vakası gördüğümüze dikkat çekerek şunları söylüyor: "Gördüklerimiz bizim dehşet karşısındaki tepkimizi de yok ediyor. Bu şiddetin düşürülmesinin en etkili yönü toplumsal tepki. Sansür ve yasaklama ile bu sorunun çözülemeyeceği ortada. O kanala telefon ederek, e-mail atarak ve mektup göndererek ve gerekirse o kanalın kapısına gidip gösteri yaparak ve öyle ki gazetelere o dizi hakkında kocaman ilanlar vererek, o diziye reklam veren firmaların ürünlerini boykot ederek yapmalılar."
Flash TV Genel Yayın Yönetmeni Hakan Aygün ise haberlerin dünyayı olduğundan fazla kötü gösterdiğine katılmadığını; çünkü haberciliğin doğasında 'kötü haber en iyi haberdir' anlayışının yattığını belirtiyor. Haberde magazinleşme eleştirilerine 'haberlerde aşırı şiddet var!' eleştirisinin eklendiğine dikkat çeken Aygün, "Bu toplumun bir gerçeği. Örneğin Maçka'da oturduğum evde, 3 yıl içinde iki kere evim soyulmuş, bir kere arabamı evimin önünden çalmışlar, en az 6-7 defa arabamın camları indirilmişse, kızım iki sene içinde iki kere, annem kırk yılda bir İstanbul'a her gelişinde en az bir kere kapkaça uğruyorsa, habercilere de çok fazla seçenek kalmıyor." diyor.