BIST 9.627
DOLAR 35,25
EURO 36,70
ALTIN 2.966,80
HABER /  GÜNCEL

Medya kendi kendini yaktı!

Basın dünyasını 1 Nisan'da yürürlüğe girecek Yeni TCK telaşı sardı. Peki medyanın bu durumda payı var mı? Vakit yazarı Ali Karahasanoğlu'nun bu konuda bir çift lafı var!

Abone ol

Medya dünyasını 1 Nisan'da yürürlüğe girecek olan Yeni TCK'nın korkusu sardı. Yeni yasaya göre "gazetecilere hapis yolunun açılması" en büyük korku! Fakat bir görüşe göre basın tüm bu olacakları "Hak ediyor!". Vakit yazarlarından Ali Karahasanoğlu da bu fikirden yana tavır sergiledi. Karahasanoğlu, "Medya; kendi etti kendi buldu!" diyerek, basının içinde bulunduğu durumu şöyle çözümledi:

Türk Ceza Kanunu değişeli 6 ay oldu.
Bizim basında jeton yeni düştü!
"Zina suç olmasın" diye sayfalarında kampanya başlatanlar, TCK tasarısında olmayan bir madde için dahi yeri göğü inletenler, nihayet kendi sorunlarına da zaman ayıracak fırsatı buldular!
Ama iş işten geçmiş gibi.. İki hafta sonra, yeni kanun yürürlüğe girecek!
Kaldı ki, medyanın itirazına kulak veren de yok!
Bugün medyanın, Türk Ceza Kanunu'ndaki basın özgürlüğü aleyhine görünen değişikliklere verdiği tepkinin dikkate alınmamasının sebebi, aslında basının bizzat kendisi değil mi?
Bu dikkate alınmamanın sebebi; basının inandırıcılığının kalmaması, kendisine güven duyulmaması değil mi?
Haklı itirazlara bile kulak kapatılmasının sebebi; basının ideolojik davrandığının tüm kamuoyu tarafından kabul edildiği gerçeği değil mi?
Bir basın düşünün ki, 14-15 yaşındaki İHL'lı kız öğrencilerin okul kapıları önünde sürüklenmesine seyirci kalmak bir yana, bir de "İHL'liler polise direndiler" diye başlık atabilmişlerdi. Şimdi Dünya Kadınlar Günü sebebiyle yapılan gösteride, polisin dağıtmak istediği kadınlara kaba kuvvet kullanımını bu basın nasıl eleştirebilir? Eleştirse bile, bu basına, gerçekten amaçlarının "kadınların haklarını korumak olduğu" yönünde kim hak verebilir?
Aynı medyanın, belli aralıklarla krizi tutar, "Dokunulmazlıklar kaldırılsın" diye kampanya başlatırlar. Yargı ile yasama ve hükümeti karşı karşıya getirme oyununu tezgahlamaktan da geri durmazlar: "Yargıya güvenmiyor musunuz?" derler..
Şimdi kendileri, aynı tuzağa düştüler.. Onlara sormaz mı muhatapları şimdi: "Kanunu uygulayacak olanlar hakimler. Siz hakimlere güvenmiyor musunuz? En kötü ihtimal, kanun basın hürriyetine aykırı bir madde içeriyorsa, kale gibi sağlam Anayasa Mahkemeniz var. Hakimler açar davayı Anayasa Mahkemesi'ne, iptal edilir kanun. Nedir bu bağırtı, çağırtınız?!"
Dii mi ama?
TCK 312/2'den bir belediye başkanı şiir okuduğu için mahkum olduğunda, "muhtar bile olamaz" diye manşet atarak sevinçlerini izhar edenler, şimdi aynı kanun maddesi için "Bu kanun yürürlüğe girerse, biz artık yazı yazamayız" diye şikayet ettiğinde, ciddiye alan birisinin çıkacağını mı zannediyorlar? Onlar, bir belediye başkanına, düşüncesini açıkladığından dolayı hapis cezası verildiğinde "muhtar bile olamaz" diye manşet atmalarının, kendileri benzer şekilde mahkum olduğunda, birilerinin de onlar için "Değil köşe yazısı, bir küçük haber bile, hatta fıkra bile yazamazlar artık" diye sevinmesine zemin hazırladığını hiç mi düşünmezler?
Dedik ya, basının inandırıcılığı yok!
Basının (en azından büyük çoğunluğunun) bugüne kadar ki yayınlarında sergilediği tavır ile sicili temiz değil!
Olmayınca da, şimdi onların itirazlarına kimsenin ses verdiği yok!
Siz olsanız, gözünüzün içine baka baka ikircikli tavır sergileyenlere destek verir miydiniz? Onları dinler miydiniz?
12 Mart'ın yıldönümünde, "Darbeciler yargılansın" diye manşet atacaksınız, 28 Şubat'ın yıldönümünde ise, "Devlet, kendini korudu" diyeceksiniz..
Bu kadar ikiyüzlü, bu kadar ilkesiz, bu kadar çelişkili tavır ortaya koyanları, kim dinler söyler misiniz? Kim dikkate alır, bu denli çifte standartla hareket edenleri?
Bu ülkede 6 milyon oy almış büyük bir partiyi kapatmak gibi çok yanlış bir kararı bile savunabilmek için, "Demokrasi kendisini tabii ki koruyacaktır" türünden bir hukuk cinayetine hokkabazca gerekçeler üretenler, şimdi "Yeni kanunla birlikte basın özgürlüğü ortadan kalkmış olacaktır" diyorlar. Oysa, şimdi de onların mahkumiyetleri için muhatapları pekala, "demokrasi kendisini tabii ki savunacaktır. Öyle her istediğini yazmak var mı?" diyebilirler!
Ne diyecekler cevaben?
Var mı yapabilecekleri bir savunma?
Tüm savunma yollarını tıkayan bir medya, artık kendisini savunabilecek hangi argümanı bulabilir ki?

YAZI:Ali KARAHASANOĞLU
VAKİT