Milli Güvenlik Kurulu’nda 30 yıl baş hukuk müşavirliği yapan Mustafa Ağaoğlu, ‘postmodern darbe’ olarak adlandırılan 28 Şubat sürecini değerlendirdi
Abone olBasının her zaman psikolojik savaşın en önemli aracı olduğunu belirten Ağaoğlu, gazetecilerin de kritik dönemlerde durumdan vazife çıkardığını kaydediyor. Zaman’ın sorularını cevaplayan Ağaoğlu, irtica korkusunu körüklemek için sahneye sürülen Müslüm Gündüz, Ali Kalkancı ve Fadime Şahin’le ilgili haberlere dikkat çekiyor: “O haberler tam bir şarlatanlıktı. Bu konuda bizim bir telkinimiz olmamıştır. Tamamıyla medyanın işgüzarlığıdır. Birkaç meczubun halleri tarikatlara mal edildi. Bu, tarikatları da zan altında bıraktı.”
Mustafa Ağaoğlu, 1975 yılında 35 yaşındayken MGK Genel Sekreterliği 1. Hukuk Müşavirliği’ne atandı. 12 Eylül’e giden süreci adım adım yaşadı. İhtilalin ardından MGK Yasası’nı hazırladı. ‘Kırmızı Kitap’ ve ‘Gizli Anayasa’ olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin hazırlanmasında aktif rol oynadı. 28 Şubat sürecinde alınan birçok kararda imzası olan Ağaoğlu, kararların uygulanması için oluşturulan Başbakanlık Takip ve Koordinasyon Kurulu’nda görev yaptı. ‘MGK’nın kara kutusu’ diye anılan eski müşavir, aynı zamanda Defne Mason Locası’nın Üstad-ı Muhterem’i (loca başkanı). Şubat 2005 tarihinde yaş haddinden emekliye ayrılan Ağaoğlu, bugünlerde Yüksek Danışma Kurulu üyesi olarak Yaşar Nuri Öztürk’ün genel başkanı olduğu Halkın Yükselişi Partisi (HYP)’nin başarısı için ter döküyor.
Kendisine saygısı gereği mason olduğunu gizlemediğini açıklayan Ağaoğlu, ayrıca “kardeşleri”ne örnek olması için de üyeliğini ilan ettiğine işaret ediyor. “Askerlerin mason derneklerine üye olması yasaktır; ama benim 30 yıl MGK’da görev yapmam rahatsızlık oluşturmadı.” diyen Ağaoğlu, “Neden HYP’yi tercih ettiniz?” sorusuna ise “Masonluğa neden girdiysem bu partiye de o yüzden girdim. Çünkü her ikisi de insan odaklı.” cevabını veriyor. HYP’nin gerçek İslam’ı halka yaşatabilecek bir programa, fikir yapısına ve felsefeye sahip olduğunu savunan Ağaoğlu, “AKP bunu yapamaz. CHP ise çoğu kez dini reddediyor, inancı kabul etmiyor. ‘Biz de Müslüman’ız, din düşmanı değiliz’ derler; ama bakış açısı dini toplumsal hayatın dışına itmektir.” görüşünü seslendiriyor.
Mustafa Ağaoğlu, içinde aktif olarak yer aldığı 28 Şubat sürecinin ise “bir darbe” olmadığını düşünüyor.
Ağaoğlu, dönemin başbakanı Necmettin Erbakan’ı ‘müdahaleye davetiye çıkarmak’la suçluyor. Başbakanlık’ta tarikat liderlerine verilen iftar yemeği, Sincan’daki Kudüs Gecesi, Erbakan’ın söylediği iddia edilen “Rektörler başörtülülere selam duracak. İmam hatipler bizim arka bahçemizdir.” sözlerini iddiasına delil gösteren eski MGK hukuk müşaviri, şöyle devam ediyor: “Cumhuriyet’e bu kadar meydan okunmaz. RP akrep gibi kendi kendini soktu. AKP için niye şimdi bir şey söylemiyoruz? Refah-Yol demokratik bir düzen içerisinde gitmemiştir. Sayın Çiller’in ihtirasları yüzünden gitmiştir. Kendisinin başbakan olma ihtirası vardı, 28 Şubat kararlarını bir fırsat olarak gördü. Erbakan’a ‘Sen artık hedef oldun. Çekil. Benim askerlerle aram iyidir, ben idare ederim.’ dedi. Erbakan istifa etti; ama zamanın cumhurbaşkanı (Demirel) görevi Çiller’e vermedi. Altında bir şey aramadan objektif bakarsanız, olay budur. Bunun dışında hiç kimse Erbakan hükümetine ‘istifa et’ demedi. O dönemde yaşanan milletvekili istifaları da planlı, programlı bir eylem değildi. 30 yıllık görevim boyunca hukukçu olarak rahatsızlık duyduğum hiçbir şey yok. 28 Şubat da dahil.”
Eski MGK Başdanışmanı Ağaoğlu, Avrupa Birliği karşıtı fikirleri ile de dikkat çekiyor. Ağaoğlu, masonların çoğunun tam üyelik konusundaki çifte standartları, Kıbrıs meselesi ve Türkiye’nin üniter yapısını bozmaya yönelik politikaları sebebiyle AB’den rahatsız olduğunu ifade ediyor. Ağaoğlu, bunun sebebini şöyle izah ediyor: “Hür masonluğun temel prensipleri arasında ‘Her mason vatanına sadakatle bağlıdır. Ülkesinin yararlarını, bağımsızlık ve hürriyetlerini, dirlik ve düzenini korumayı kutsal bir görev bilir’ düsturu vardır.”
Sivil MGK adımı olumlu, bundan sonra darbe olmaz
MGK’nın sivilleşmesi ve demokratikleşme yasalarını destekliyorum. Bundan sonra darbe olmaz. Hükümetler demokratik düzen içerisinde değişmeli. Demokrasiyle yaşayacağız artık. Herkes kendi görev alanında kalacak. Olması gereken bu zaten. ‘Keşke daha önce olsaydı’ demem. Çünkü şartlar müsait değildi. 15 yıl boyunca PKK ile mücadeleyi bu şartlarda yapamazdınız. Şu anda böyle bir tehdit yok; ama ileride ne olur bilemem tabii ki.
Kurtlar Vadisi dizisindeki İllimünati, bozuk masonluk
Kurtlar Vadisi dizisi de psikolojik harekat kapsamında değerlendirilebilir. Dizide masonluğun ‘gizli, tehlikeli ve karanlık’ bir teşkilat olarak tanıtılması bizi olumsuz etkilemedi. O sadece bir senaryo. Kurtlar Vadisi’ne güldük geçtik. Dizide daha çok masonik bir örgüt olan İllimünati anlatıldı. Onlar mason değil, masonluğun bozulmuş bir şeklidir. Onlar karanlık işler çeviren bir gruptur. Şu anda illimünati meşru olarak yaşayan bir organizma değil. Türkiye’de olduğunu zannetmiyorum.
Ulusalcılar sadece egolarını tatmin ediyor
Ulusalcılık seçkinci düşüncenin bir ürünü. Gerçekçi değil. Halktan kopuk bir oluşum. Toplumun böyle bir talebi yok, olamaz da zaten. Gerçek milli duruş bu değildir. Milliyetçiliğin tekelini de ellerine alıyorlar. . Daha önce kavga eden ekipler şimdi yan yana. Bunları yan yana getiren nedir, ben de ona hayret ediyorum. Vatana bir hizmet olarak değil de tamamen egolarını tatmin etme gayretleri olarak görüyorum.
Maçlardaki İstiklal Marşı psikolojik harekat taktiği
Maçlardan önce İstiklal Marşı okunması psikolojik harekat çalışmasıdır. Bölücülüğe karşı uygulanmıştır. Lig maçlarında dahi milli marş okutulmaktadır. O dönemde statlarda PKK aleyhine sloganlar atıldı. İsviçre maçında milli marşımızın yuhalanmasına yönelik olarak Türkiye’de gösterilen tepkiler de psikolojik harekatın amacına ulaştığını gösterir. Demek ki bu konuda bir milli şuur oluşmuştur.
Memurların fişlenmesinin yasal bir dayanağı yok
MGK hiçbir zaman halka yönelik psikolojik savaş yapmadı. Fakat Batı Çalışma Grubu yapmış olabilir. Adli sicil takibi dışında devletin fişleme yapması yasal değil. İstihbarat kuruluşlarının yaptığı fişlemeler hukuk dışıdır. Memurlar ve bürokratlar sırf eşi başörtülü diye fişlenemez, baskı göremez.
Hiçbir siyasetçi kasasında duran MGSB’yi açıp okumaz
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi siyasilerin kasasında hep durdu; ama hiçbiri açıp okumadı. Şerefimle temin ederim ki orada isim geçmez. Makro bir belgedir. Aşırı milliyetçiliğin tehdit olmaktan çıkarılmasında Bahçeli’nin izlediği siyasetin etkisi olabilir.
Röportaj : Ahmet DÖNMEZ
Kaynak :