Medeniyet Gençliği Hareketi vesayet sorununa yeni bir anayasayla çözüm getirilmesi gerektiğini vurguladı.
Abone olMedeniyet Gençliği Hareketi, “yolsuzluk” adı altında bazı otonomik yapılar tarafından “istihbarat” çalışmaları yapılarak siyasi iktidarı zorda bırakma, devirme ve darbeyi andıran siyasi davaların halkta karşılık bulmayacağını, vesayet sorununun yeni bir anayasa ile çözülmesi gerektiğini açıkladı.
Hareketin genel merkezinden 17-25Aralık operasyonu ile ilgili yazılı bir açıklama yapıldı. Millet iradesinin ve seçilmiş hükümetin “yolsuzluk” adı altında yürütülen soruşturmalarla iradesinin ipotek altına alınmaya çalışıldığına dikkat çekilen açıklamada uluslararası bazı odakların ve içerideki uzantılarının millet iradesine dönük tehditlerinin Türkiye’yi zor durumda bırakmaya dönük hedefleri olduğu ifade edildi.
Açıklamada Türkiye’nin büyük bir tarihi mirası bünyesinde taşıdığı ve dünya tarihinin başkenti olduğu belirtilerek varlığının ve bekasının önemli olduğu ifade edildi. Açıklamada hareketin Türkiye’ye bakışının bir ulus milliyetçilik bağlamından öte ilk insandan başlayan Hak-Batıl mücadelesi ve medeniyet değerleri bakımından bambaşka bir tasavvuru öne çıkardığı kaydedildi.
“VESAYET KURUMLARI YENİ ANAYASA İLE ÇÖZÜLMELİ”
Medeniyet Gençliği Hareketi’nin toplumun geçmişini, bugününü ve geleceğini tehlikeye atacak yasal gayri yasal her türlü otonomik, örgütsel ve yapısal yaklaşımların karşısında olduğu ifade dilen açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Hukukun; adaleti, insani, İslami ve evrensel normları esas alarak yeniden yapılandırılmasını ve vesayet kurumlarının bir hukuk anarşisine sebep olmadan Yeni bir Anayasa çerçevesinde reforme edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Yolsuzluk, adam kayırma, milletin Beytü-l Mal’ine yani kamuya ait olana göz dikenler varsa, bunlar adil mahkemelerce kesin olarak tespit edilmesi ve yargılanarak cezasının verilmesinin mutlaka gerçekleşmesinin, toplumun devlete/hükümete olan güveni açısından gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Devleti ve toplumu kaosa sürükleyecek; “yolsuzluk” adı altında bazı otonomik yapılar tarafından “istihbarat” çalışmaları yapılarak bir siyasi iktidarı zorda bırakma, devirme ve darbeyi andıran siyasi davaların ve soruşturmaların adaleti tesis etme amacının çok ötesinde amaçları olduğunun farkındayız.
Devletin vatandaşına ve bireye yaklaşım tarzının temel ölçüsünün adalet ve merhamet olmasının vazgeçilmez savunucusuyuz.”
“SİYASET ŞEFFAFLAŞSIN, İLİŞKİLER İNSANİ İSLAMİ VE HUKUKİ ESASLARA GÖRE YÜRÜTÜLSÜN”
Medeniyet Gençliği Hareketi, devleti temsil eden siyasal iktidara da tavsiyelerde bulunarak kendisini yenilemesini, şeffaflaşmasını ve ilişkilerini insani ve İslami kurallara uygun yürütmesini, insanın, milletin, devletin ve ümmetin maslahatını düşünebilme kabiliyetini sahip kişilerle yol arkadaşlığı yapmasını istedi.
Makam ve devlet imkanlarının milletin emaneti olduğu ifade edilen açıklama şu şekilde devam etti:
“Emanete ihanet etme arzusu içinde olanlara millet gereken cevabı verecektir. Şüphesiz milletten gizlenen ya da açığa çıkanında Mahkeme-i Kübra’da Allah’a vereceği hesabı çetin olacaktır.
Bu topraklar ve bu topraklarda kurulu bulunan devlet, milletin devletidir. Milletin içinde varolan her türlü inanç, mezhep, etnik grup ayrımı gözetmeksizin eşit şartlarda devletin herhangi bir noktasında görev alabilme ve imkanlarından istifade edebilme hakkına sahiptir ve ayrım yapılamaz. Herhangi bir insanı, inançlarından ve görüşlerinden dolayı devlet dışlayamaz. Ancak insanların kendi inanış, yaşayış ya da düşüncelerini toplumun aleyhine olacak şekilde devleti ele geçirmek maksadıyla yapılanmasına ve paralel yapılar oluşturmasına da müsaade edilemez.
Bütün bu ilkeler çerçevesinde; güncel olarak bazı adli soruşturmalar ile başlayan, bazı medya organları tarafından dezenformasyona yapılarak bir psikolojik harbe dönüşen ve seçilmiş iktidarı gayrı meşru yollarla devirmeye yönelen, milletin iradesine ipotek koymaya matuf iç ve dış tehditlere asla boyun eğilmemesi gerektiğini, bu soruşturmalar çerçevesinde toplumun gündemine gelen ya da gelmeyen “yolsuzluk” söylentilerinin toplumun devletine olan güvenini yeniden tesis edecek ve tartışmalara son verecek şekilde cezalandırılmasının seçilmiş iktidar’ın bir görevi olduğunu da bir kez daha hatırlatıyoruz.”
Açıklamanın sonunda 17 – 25 Aralık operasyonunun arkasında olan uluslararası güçlerin ve devletlerinde açığa çıkarılması ve bu bilgilerin toplumla paylaşılması istendi.
MEDENİYET GENÇLİĞİ TARAFINDAN YAPILAN AÇIKLAMANIN TAM METNİ ŞÖYLE:
Türkiye yalnızca Türkiye’den ibaret değildir. Kabul edelim ya da etmeyelim bu topraklar ve bu topraklarda kurulmuş olan devlet çok büyük bir tarihi mirası da bünyesinde taşımaktadır. Sadece coğrafi ve stratejik bakımdan değil, her bakımdan Türkiye neredeyse dünya tarihinin ve mirasının başkentidir.
Bu topraklara atfettiğimiz bu değer, tarihin en zor dönemlerinde bile asla göz ardı edilememiştir. Dolayısıyla bu ülkeye ve bu topraklara bakışımız bir ulus milliyetçilik bağlamından çok öte ilk insandan başlayan Hak-Batıl mücadelesi ve Medeniyet değerlerimiz bakımından bambaşka bir tasavvuru öne çıkarmaktadır.
Bu toprakları kutsamıyoruz, devleti de kutsamıyoruz ama varlığının ve bekasının, öneminin büyüklüğünü vurguluyor ve dikkat çekiyoruz.
Bu temel bakış açımız çerçevesinde son günlerde yaşanan olaylarla ilgili Medeniyet Gençliği olarak tavrımızı ve görüşlerimizi özetleyecek olursak;
Öncelikle “Toplumun geçmişini, bugününü ve geleceğini tehlikeye atacak yasal gayri yasal her türlü otonomik, örgütsel ve yapısal yaklaşımların karşısındayız.”
Devletin her bireye eşit ve adil bir mesafe de durması gerektiğini savunuyoruz.
Hukukun; adaleti, insani, İslami ve evrensel normları esas alarak yeniden yapılandırılmasını ve vesayet kurumlarının bir hukuk anarşisine sebep olmadan Yeni bir Anayasa çerçevesinde reforme edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Yolsuzluk, adam kayırma, milletin Beytü-l Mal’ine yani kamuya ait olana göz dikenler varsa, bunlar adil mahkemelerce kesin olarak tespit edilmesi ve yargılanarak cezasının verilmesinin mutlaka gerçekleşmesinin, toplumun devlete/hükümete olan güveni açısından gerekli düşünüyoruz.
Devleti ve toplumu kaosa sürükleyecek; “yolsuzluk” adı altında bazı otonomik yapılar tarafından “istihbarat” çalışmaları yapılarak bir siyasi iktidarı zorda bırakma, devirme ve darbeyi andıran siyasi davaların ve soruşturmaların adaleti tesis etme amacının çok ötesinde amaçları olduğunun farkındayız.
Devletin vatandaşına ve bireye yaklaşım tarzının temel ölçüsünün adalet ve merhamet olmasının vazgeçilmez savunucusuyuz.
Devleti temsil eden, seçilmiş iktidara/iktidarlara tavsiyemiz; Kendini yenile, siyasetini şeffaflaştır, ilişkilerini insani ve İslami kurallara uygun yürüt, kendi menfaatini ve çıkar çevresini değil, insanın, milletin, devletin ve ümmetin maslahatını düşünebilme kabiliyetini sahip kişilerle yol arkadaşlığı yapmak için gayret et, hastalıklı, ıslah olmaz şehvet, şöhret, makam ve mal düşkünü tiplerden partini ve iktidarını temizle.
Bu bağlamda; Makamlar ve devlet imkanları milletin birer emanetidir, o emanete ihanet etme arzusu içinde olanlara millet gereken cevabı verecektir. Şüphesiz milletten gizlenen ya da açığa çıkanında Mahkeme-i Kübra’da Allah’a vereceği hesabı çetin olacaktır.
Bu topraklar ve bu topraklarda kurulu bulunan devlet, milletin devletidir. Milletin içinde varolan her türlü inanç, mezhep, etnik grup ayrımı gözetmeksizin eşit şartlarda devletin herhangi bir noktasında görev alabilme ve imkanlarından istifade edebilme hakkına sahiptir ve ayrım yapılamaz. Herhangi bir insanı, inançlarından ve görüşlerinden dolayı devlet dışlayamaz. Ancak insanların kendi inanış, yaşayış ya da düşüncelerini toplumun aleyhine olacak şekilde devleti ele geçirmek maksadıyla yapılanmasına ve paralel yapılar oluşturmasına da müsaade edilemez.
Bütün bu ilkeler çerçevesinde; güncel olarak bazı adli soruşturmalar ile başlayan, bazı medya organları tarafından dezenformasyona yapılarak bir psikolojik harbe dönüşen ve seçilmiş iktidarı gayrı meşru yollarla devirmeye yönelen, milletin iradesine ipotek koymaya matuf iç ve dış tehditlere asla boyun eğilmemesi gerektiğini, bu soruşturmalar çerçevesinde toplumun gündemine gelen ya da gelmeyen “yolsuzluk” söylentilerinin toplumun devletine olan güvenini yeniden tesis edecek ve tartışmalara son verecek şekilde cezalandırılmasının seçilmiş İKTİDAR’ın bir görevi olduğunu da bir kez daha hatırlatıyoruz.
Ayrıca ABD, İNGİLTERE ve İSRAİL ittifakının ve bu ittifakın çevresinde bulunan bazı devletlerin Türkiye’ye yönelik tehditlerinin ve attığı adımların farkındayız. Bu tür tehditlere devletin ve iktidarın asla boyun eğmemesi gerektiğine de inanıyoruz. Son yaşanan olaylarda ve bu süreçte rol alan devletler varsa ise (ki var olduğu nettir) bununda açığa çıkarılması ve bu bilginin toplumla paylaşılmasından yanayız.