BIST 9.109
DOLAR 34,24
EURO 37,63
ALTIN 2.921,56

Mecliste casus var! (3)

“Mecliste casus var(1)” yazımın girişine tekrar dönmek istiyorum.

Anavatan Partisi eski milletvekili Bülent Akarcalı aynı zamanda Türk Demokrasi Vakfı Başkanlığını da yapmaktadır. Bu vakıf, Alman Gizli Servisi BND’ ye bağlı olup, Alman Dışişlerine sürekli bilgi akışı sağlayan Konrad Adenauer Vakfı'nın Türkiye'deki çok önemli işbirliği partneridir. Anlaşılacağı gibi Alman Vakfı çalışmalarını maskeleme görevini TDV’ ye yaptırmaktadır. Bu değerli hizmetlerin karşılıksız olup olmadığı ise bilinmemektedir!!..

***

Eski milletvekili Akarcalı'nın işbirliği yaptığı bu Alman vakfının amacı ve hedeflerinin daha net anlaşılması için kendi yazışmalarından kısa bir örnek aktarmak istiyorum.

“Partnerimiz Türk Demokrasi Vakfı sayesinde, Ankara'daki Alman Büyükelçiliği ile birlikte organize edilen ‘Almanya'nın birleşmesinin 10. Yılı’ konulu etkinlikte olduğu gibi geçen yıl düzenlediğimiz etkinlikler için konuşmacı olarak önemli siyasetçiler kazanılmıştır. Bahsi geçen bu etkinlik için, Almanya birleşmesini Türk bakışı açısından inceleyen Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz kazanılmıştır.”

Çok önemli bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. 'kazanılmıştır'
sözü, istihbarat jargonunda yaygın olarak kullanılan bir terimdir. Kendileriyle
işbirliği yapacak olan elemanları ikna ettiklerinde 'hedef kişi kazanılmıştır' olarak tanımlanır. Bu sözü aynı şekilde ve amaçta terör örgütleri de kullanırlar. Yukarıda aktardığım yazışma KAV'a aittir. KAV'da bir terör örgütü olmadığına göre ne olduğuna siz karar verin.

Bu ifadelerde KAV, kazanmak istediklerine hangi yöntemlerle yaklaştıklarını ve kendi amaçlarına hizmet edecekleri nasıl ikna ettiklerini açıkça belirtmektedirler.

Şimdi düşünün, iktidar ortağı bir partinin mensupları, hatta Başbakan Yardımcısı, Ülkemizin hangi gizli bilgilerine sahip değildir ki.. Bunun cevabını verecek hiç kimse yoktur. Ve ben bütün bunların olmadığını varsaymak istiyorum.

Mesut Yılmaz önemli bir devlet adamıdır ve bu gibi işlere kolay kolay bulaşmayacak ve pabuç bırakmayacak kadar devletini ve milletini sevdiğini de biliyorum.

Peki, rahmetli Hablemitoğlu'nun, “(…) Uzun vadede siyasal ümmetçiliği öngören ipleri dışarıda bir şeriatçı organizasyonun, Türkiye ve Türk dünyasında her an ihanet beklentisinden başka bir faydası olmayan bu oluşumun.. " diye tanımladığı grubun başındaki adamın verdiği ödülü bir mürit saygınlığıyla alan, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanına övgüler düzen ve 1975 yılında Süleyman Demirel ile elele tutuşarak Çeşme Altınyunus Otelinde yapılan toplantıya giden ve Bilderberg olan Ecevit'i Mecliste hangi kategoriye koymak gerekir?

***

Binlerce insanımızı öldüren PKK terör örgütünün üyesi milletvekili seçiliyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne giriyor. Olağanüstü yetkilerini kullanarak, devletin her bilgisine vakıf olan bu şahıs, milletvekilliği bitince, PKK yöneticiliğine devam etmek için, geldiği yere geri dönüyor. Tabii giderken hangi bilgileri ve belgeleri de yanında götürdüğünü bilen yok.. Mecliste olduğu sürece de, kimlere hangi raporları aktardığı meçhul.

Sıradan bir işyerine müracaat edildiğinde bile sabıka kaydı vermek zorunda kalırsınız. Her nasılsa bu şahsın geçmişi, nereden geldiği gözden kaçıyor! Ve ülkemizin bütünlüğüne kastetmiş olanlar, meclise giriyor.

Bütün bunlar ayrıca tartışma konusudur.

Biz asıl cevabını merak ettiğimiz soruyu soralım. Hangi ciddi devlet, askerlerini, polislerini ve vatandaşlarını katletmiş olan bir terör örgütü üyesine maaş öder? Bu parayı ödeyenler, şehitlerimizin kanına bulanmış olmadılar mı? Bu paranın ödenmesini engellemeyenler, vatan savunmasında kolunu, bacağını, gözünü vermiş olan gazilerimizin yarım vücutları üzerine iktidar inşa etme çabasına girmiş olmadılar mı?..

Yönetmelik, kanun, usul falan gibi gereksiz mazeretlerin arkasına kimse sığınmaya kalkmasın. ABD ve AB komiserlerinin istediği yasalar bir günde çıkabiliyor. Bunu da hemen yaparsınız.. Yapmalısınız..

Bu ülkede bir gecede yönetmelikler değişti, kanun hükmünde kararnameler çıkartıldı ve yapılması gereken iş birkaç saat içinde yapılıp bitince de çıkarılan bu hükümleri tekrar iptal ettiler.. Zor bir şey değil..

Ülkeye ve Kemalizm’e ihanet etmenin bir başka yolu da, bürokratları kullanmaktır. Böylece, iktidar sahipleri kendilerini koruma altına almış oluyor ve hedefe bürokratını yerleştiriyor. O bürokrat sahibinin sesi oluyor. Gelen tepkileri değerlendirdikten sonra da en uygun adımı atmaya hazırlanıyorlar. Böylece ne şiş yanıyor ne de kebap. İş çığırından çıkacak gibi olursa da, bürokratı görevden alıp sorunu uyutmuş oluyorlar.

Anlayacağınız, siyasiler kendilerini kanunlar önünde suçlu duruma düşürmeden adım adım ilerliyorlar. Şimdikiler bu konuda oldukça başarılılar. (AKP’yi kuruncaya kadar onca parti kapattılar. Elbette biraz tecrübe farkları olacak.)

***

En somut örneğini, 27 Eylül 2004 tarihli Vatan Gazetesi’nde okuduk. M.E.B Talim Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ziya Selçuk; ‘KEMALİZM EĞİTİMİN YAPI TAŞI OLAMAZ' buyurmuş. Oysa ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin ideolojisi ve temel yapı taşı Kemalizm'dir.

ABD çıkarlarını koruyacağına namusu ve şerefi üzerine yemin ederek o ülkenin vatandaşı olmuş Çiller'i, Merve Kavakçı'yı, Zana'ları ve daha nicelerini yazmaya çalışsam bu iş uzar gider. Örnekleri siz daha iyi hatırlar ve belirlediğiniz isimlere saygılarınızı! iletirsiniz.

Yukarıdaki sıraladığım isimleri marifetleriyle yazdım. Bizim ödediğimiz vergilerle maaşlarını almaya devam edenlere ne diyebilirim ki? Yaşadığı yerin temellerine fitili ateşlenmiş dinamit konulduğundan haberi olmayanlara da söyleyecek hiçbir sözüm yok!..

Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı ve dinleyenlerin yüreğini ağzına getiren sözü (çemberi genişleterek)
tekrarlamak istiyorum.

“İÇİNİZDE CASUSLAR VAR!!”

İçinizde casus olmasaydı; Cumhuriyet düşmanlarının işledikleri cinayetler aydınlanır, Ulusumuzun bütünlüğüne kastetmiş etnik, dinsel ve bölücü gurupların elebaşlarına ayrıcalıklar tanımazdınız.

Casusları belirleyecek ve temizleyecek olanlar bellidir.

Onların çalışmasını sağlayacak olanda hükümettir.

Kadı hikayesini bilen bilmeyene anlatsın bir zahmet.

Başka söze gerek yok!