Meclis Başkanı'ndan 'Enis Berberoğlu' yorumu: 'Siyasi bildiri denilebilecek' bir bölüm var
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Anayasa Mahkemesi'nin Enis Berberoğlu hakkında ikinci kez “Hak ihlali” kararı vermesini değerlendirdi. Şentop, görev ve yetkilerini hatırlattığı AYM'nin Berberoğlu kararında "siyasi bildiri denilebilecek" bir bölüm olduğunu söyledi.
Abone olTBMM Başkanı Mustafa Şentop, "AYM, hüküm kısmında TBMM şunu yapmalıdır diye bir karar vermiş değil. Burada AYM tabiri caizse bir çağrı, bir bildiri yapıyor. Bu AYM’nin görev ve yetkileri arasında yok. Öğüt vermesi açıkça yetki aşımıdır" ifadelerini kullandı.
"Türkiye’de zaman zaman görevini yapmayan kurumlar olabilir. Yargı kurumları da yanlış yapabilir kasten yapabilir vesaire ama bir hukuka aykırılık söz konusuysa başka hukuka aykırılıklar içerisine girmeye gerek yok." diyen Meclis Başkanı Şentop, "Bunu hukuk düzeni içerisinde gideriyoruz. Bazen zaman alabilir. Bazen süreç uzayabilir ama sonuçta hukuk sistemi hukuk kuralları içerisinde bu hukuka aykırılığı gidermek mümkün" diyen Şentop, devamında da, "Herkesin yapması gereken de budur. Bir hukuka aykırılık var diye başka hukuka aykırılıklar geliştirerek yapmak yeniden ayrı sorunlar ortaya çıkartıyor. Haklı pozisyondaki kararları da bu sefer bazı açılardan haksız pozisyona düşürüyor. Anayasa Mahkemesi’nin de bu kararla bunu yaptığını açıkça söylemek isterim" sözlerini kaydetti.
Şentop, Enis Berberoğlu'nun durumuyla ilgili kanaatinin de "kesin hükmün ortadan kalkması" yönünde olduğunu belirtti.
"Kastedilen bir anayasa değişikliği değil, yeni bir anayasa"
Öte yandan Şentop, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Cumhur ittifakı olarak bir anlayış birliğine varmamız halinde, önümüzdeki dönemde yeni anayasa için harekete geçebiliriz” sözlerini değerlendirdi. “Kastedilen bir anayasa değişikliği değil, yeni bir anayasa” diyen Şentop, "Böyle bir çağrı gerçekten heyecan verici" görüşünü ifade etti.
CNN Türk’te Ankara temsilcisi Dicle Canova'nın sorularını yanıtlayan Şentop’un açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Erdoğan'ın yeni anayasa çağrısı
Cumhurbaşkanımızın kastettiği anayasa değişikliği değil esasen yeni bir anayasa. Çünkü birçok anayasa değişikliği yapıldı, yine de yapılabilir ihtiyaç olduğunda ama kastedilen yeni bir anaysa. Malum 12 Eylül 80 darbesinden sonra yürürlüğe giren bir anayasa var. Pek çok maddesi değişti. Hükûmet sistemi değişikliğini en son 2017’de yaptık ancak buna rağmen anayasanın ilk hazırlandığı dönemin izlerini başlangıç bölümünden başlamak üzere çeşitli maddeleri taşıdığını görüyoruz. Üzerinden çok zaman geçti, bu bakımdan yeni bir anayasayı tartışmak ve bunu yaparken de aritmetik hesaba değil Meclis’teki bütün partilerin bu tartışmanın içerisinde olması doğru olacaktır diye düşünüyorum. Daha önce bir uzlaşma komisyonu oluşturulmuştu. O süre içinde 0 civarında madde ve aşağı yukarı anayasanın yarısında tam mutabakat sağlanmıştı Hatta o zaman tam mutabakat olduğu için bu kısmı geçirelim demiştik. Baştan evet diyenler sonra hayır dediler. Sonra öyle kaldı. Yeni anayasa tartışması Türkiye’de pek çok tartışmayı içinde barındırdığından böyle bir çağrı gerçekten heyecan verici."
Yeni bir uzlaşma komisyonu kurmak konusunda başkan olarak inisiyatif alır mısınız?
Ona bir bakalım, partilerin tutumlarını görelim. Ona göre olursa çok iyi olur. Ben bu şekilde düşünüyorum. Şüphesiz tamamıyla sivil bir anayasadan bahsediyoruz. Hepsi konuşulabilir ancak şunu da söyleyeyim yeni anayasa demek bütün hükümlerin mevcut bu anayasaya aykırı olduğu bir anaysa anlamına da gelmiyor. Dünyanın birçok ülkelerinde birbirine benzeyen hükümler de var. Şu anki anayasada bulunmayan hükümlerden oluşan bir anayasa anlamına gelmiyor. Birçok konuda Birçok konuda yerleşik değişmeyecek hükümler var. Yerleşmiş, benimsenmiş hükümler var. Önemli olan anayasanın paradigması.
Partili cumhurbaşkanı tartışmaları
Sistemle ilgili revize edilebilecek noktalar görüyor musunuz? Mesela cumhurbaşkanının yemin metni, 50 artı bir?
Ben o anlamda anayasal düzeyde bir sorun görmüyorum. Bu sistemin işleyişiyle ilgili şu noktalarda sıkıntı var diyebileceğimiz anayasa hükümleri bazında bir düzenlemede zorunluluk, sıkıntı örmüyorum. Partili cumhurbaşkanlığı tartışması tekerlekleri olan araba tartışması gibi bir şey bu. arabanın zaten tekerlekleri olur. Başkanlık sisteminde Cumhurbaşkanı zaten partilidir."
"Yepyeni bir siyasi partiler kanunu yapmak gerektiğini düşünüyorum"
Cemil Çiçek’in sistemi tartışmak için siyasi partiler kanunu değiştirmek lazım’ görüşüne katılıyor musunuz?
Siyasi partiler kanunu yeniden ele almak, hatta yepyeni bir siyasi partiler kanunu yapmak gerektiğini düşünüyorum. Fakat sistem tartışmasının bir ön şartı olduğunu kabul etmek mümkün değil.
Enis Berberoğlu kararı
Şimdi tabi AYM ile AİHM karalarını farklı bağlamda değerlendirmek lazım. Sayın Berberoğlu kararı yeni gündem. Bu ikinci karar. Daha önce de bu karar verilmişti. Bu karar uyulmayacağı yönünde bir karar çıktı. Burada ilk değil de ikinci bir tartışma var. Bir mahkemenin AYM kararına uyup uymaması tartışması var burada. Doğrusu AYM kararını okudum, uzun bir karar. Bu kararda hukuki bölümler, görüşler var. Bunlara prensip olarak katılıyorum. AYM kararları gerek AYM’ye göre gerekse AYM kuruluş ve yargılama kanununa göre bağlayıcı. Bunda bir tereddüt yok. Diğer mahkemelerin buna uyması lazım. Kararın doğruluğu ayrı bir tartışma konusudur. İlk kararla ilgili olarak da bunu söylemiştim. AYM’nin ihlalin ortadan kaldırılmasına yönelik vermiş olduğu, yeniden yargılama kararına uyulması gerekir. Bu karar sonucunda da yerel mahkemesinin AYM’nin verdiği durma kararını vermesi gerekir. O zaman da söylemiştim bugün de söylemiştim.
Fakat AYM kararında, tırnak içerisinde söylüyorum, siyasi bildiri diyebileceğimiz bir bölüm var, o da meclisle ilgili kısmı. Burada ne yapılacağına dair, bu kararın hüküm kısmı denen şey 140. paragrafta var. Orada dört şey diyor. Bir, yeniden yargılama yapılmalı; iki, infazın durdurulması kararı verilmeli. Bu şu, verilmiş bir mahkûmiyet kararı vardı. O cezanın çekilmesiyle ilgili hukuk esasen fiilen şu anda içeride bulunmasa da Berberoğlu, teorik olarak ve yazılı olarak böyle bir infaz süreci var şu anda. Onun durdurulması. Üç, hükümlü statüsünün kaldırılması. Çünkü mahkûm oldu ama o yargılamanın durdurulması söz konusu olacağı için hüküm verilmemiş olmalıdır anlamına geliyor. Dört, durma kararı verilmesi, dokunulmazlığı var sayılarak verilmesi. Bunlar 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yine neyin nasıl icra edileceğine dair verilen hüküm. Bunla ilgili bir tereddüt yok.
Burada daha çok açıp bir şekilde mahkemeye nasıl giderilebileceğine dair hüküm vermiş. Ama orada kalmıyor AYM, sonra diyor ki anayasa ve kanunlara mahkemelerin uyması konusundaki hususlarda bütün kamu kurumlarına görevler düşmektedir. Şüphesiz bu Anayasada kanun gereğidir herkes görevini bilir. Ama AYM’nin iki yetkisi var. Bir hilalin giderilmesi ikincisi de nasıl giderileceğini tespit etmesidir. O da muhatabına bunu söylemiş. Ama bundan hareketle bütün devlet kurumlarına bütün kamu gruplarına, başta TBMM ve HSK olmak üzere bütün kamu kurumlarının anayasada hukuk kurallarına uyması konusunda bu mahkemeyi ikaz etmesi veya ne gerekiyorsa yapması gibi bir hüküm. Bu benim hatırladığım ilk kez. Burada AYM, hüküm kısmında ‘TBMM şunu yapmalıdır falan’ diye bir karar vermiş değil. Burada AYM tabiri caizse bir çağrı, bir bildiri yapıyor. Hep beraber bu işe sahip çıkalım gibi bir bildiri yapıyor. Bu AYM’nin görev ve yetkileri arasında yok. Bilhassa TBMM’ye tembihte, nasihatte bulunması, öğüt vermesi AYM’nin açıkça yetki aşımıdır. Bu kararı siyasi bildiriye dönüştüren bir kısmıdır bu. Türkiye’de temel sorun bu. Bunun AYM kararıyla da beraber yaşadığını görüyoruz.
Türkiye’de zaman zaman görevini yapmayan kurumlar olabilir. Yargı kurumları da yanlış yapabilir kasten yapabilir vesaire ama bir hukuka aykırılık söz konusuysa başka hukuka aykırılıklar içerisine girmeye gerek yok. Bunu hukuk düzeni içerisinde gideriyoruz. Bazen zaman alabilir. Bazen süreç uzayabilir ama sonuçta hukuk sistemi hukuk kuralları içerisinde bu hukuka aykırılığı gidermek mümkün. Herkesin yapması gereken de budur. Bir hukuka aykırılık var diye başka hukuka aykırılıklar geliştirerek yapmak yeniden ayrı sorunlar ortaya çıkartıyor. Haklı pozisyondaki kararları da bu sefer bazı açılardan haksız pozisyona düşürüyor. Anayasa Mahkemesi’nin de bu kararla bunu yaptığını açıkça söylemek isterim."
Anayasa mahkemesine bir yazı göndereceğiz. Tavzi ve maddi hatanın düzeltilmesi yönünde. Meclisin adını geçiriyorsun bir yerde peki ama ne yapmalı.
"Kesin hükmün ortadan kalkması lazım"
Bu kararda 137 sayfa yazmış mahkeme ama şunu söylemiyorum mesele şu milletvekilliği nasıl düştü kesin hükümün bildirilmesiyle düştü. Öncelikle bir kesim Hüküm olacak ve bildirilecek. Kesin hüküm ne zaman ortadan kalkacak AYM'nin kararında buna dair bir cümle yok.
Kesin hüküm ne zaman kalkacak, bu yönde bir yazı yok. Anayasa mahkemesi uzun uzun anlatıyor tekrar 14. Ağır Ceza’ya yolluyor. Demek ki kendisinin bu yönde hüküm vermeye yetkisi yok. Kesin hükmün ortadan kalkması gerekiyor. Durma kararı sonrası usulüne göre meclise gelmesi, okutulması gerekir. Anaysa mahkemesine yakışmayan kararlar var.
Kesin hükmün ortadan kalkması lazım. Benzeri yok, hukuk kurallarıyla düzenlemiş değil ama kanaatimi söylüyorum.
Boğaziçi eylemleri yorumu
Ben Boğaziçi eylemlerini profesyonellerin organize ettiği eylemler olduğunu görüyorum. Nitekim dün Kadıköy’de gördük. Polis araçlarını tekmeleyen kişiler var.
Toplumsal olayların fitilinin ateşlenmesini bekleyenler var. Boğaziçi'nden yeni bir Gezi çıkarmak isteyenlerin tuzağına gençleri düşürmeyiz.