Mazlumder Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, türbanlı sanık olayını özgürlüğün vicdanlara hapsedilmesi olarak yorumladı.
Abone olİnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, başörtülü bir sanığın Yargıtay 4.Ceza Daire Başkanı tarafından 'kamusal alan' bahenesiyle duruşma salonundan çıkartılmasının, insani değerlerle ve insan hakları ilkleriyle bağdaşmasının mümkün olmadığını söyledi. Ensaroğlu, son günlerde yaşanan başörtüsü ve kamusal alan tartışmalarına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Cumhurbaşkanı tarafından verilen 29 Ekim Resepsiyonu'nda yaşanan ve kamusal alan tartışmaları ile devletin zirvesine yerleşen başörtüsü sorununun, Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanı Faruk İnan'ın başörtülü bir sanığı 'kamusal alan' bahenesiyle duruşma salonundan çıkarmasıyla yeni bir boyut kazandığını bildirdi. Bireysel hak ve özgürlüklerin bir parçası olan din özgürlüğü alanının, söz konusu yorumlarla birlikte iyice daraltıldığını ve yargı mekanizmalarına totaliter bir hukuk mantığının kazandırılmak istendiğini savunan Ensaroğlu, "'Kamusal alan' teriminin, özellikle devlet seçkinleri tarafından başörtüsü söz konusu olduğunda gündeme getirilmesiyle asıl hedeflenen devletin seçkinleri tarafından başörtüsünü bireysel özgürleri vicdanlara hapsetmesini sağlamaktır" dedi. Ensaroğlu, kamusal alan bahenesiyle devletin hakimiyet alanının genişletilmek istendiğini belirterek, "Bu kavram, kişisel yorumlara açık olduğuna göre, başörtülü vatandaşlar kamu görevlilerin insanıfına terk edilmektedir" ifadesini kullandı. Türkiye'nin kanayan yarası haline gelen başörtü sorununun, güç odaklarınca siyasi bir kaos oluşmasına zemin hazırlamak amacıyla malzeme olarak kullanılmak istendiğini vurgulayan Ersaroğlu, şöyle devam etti: "Yargıtay Başkanı'nın dün basına yansıyan bilimsellikten uzak ve çelişkili değerlendirmeleri, hem bugüne kadar pek çok yargı yetkilisinin de ifade ettiği gibi yargının bağımsız olmadığının göstergesidir; hem de esasen insan haklarını korumak için var olması gereken yargının, bundan sonra daha çok ve büyük çaplı ihlallere aracılık edeceğine ilişkin kaygılarımızı artırmaktadır. Çünkü yargının en üst düzey yetkilileri bile bu kadar, sadece hukuk dışı değil, aynı zamanda kanun dışı yaklaşımlar sergileyebiliyorsa, açıkça Türk Ceza Kanununa aykırı hareket ederek suç işlemiş olan Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanı hakkında da hiçbir işlem yapılmayacak demektir. Her şeye rağmen yargı kurumlarına totaliter kanun mantığının değil, özgürlükçü hukuk değerlerinin egemen olmasına ilişkin umutlarımızı hala korumak ve gerekenin yapılacağını ummak istiyoruz".